Yıla damgasını vuran kadın filmleri İstanbul Modern Sinema’da

İstanbul Modern Sinema, 21 Haziran – 1 Temmuz tarihleri arasında Japonya’dan Fransa’ya, Afganistan’dan İran’a farklı karakterler, coğrafyalar ve diller üzerinden bir araya gelen kadın filmlerinden oluşan “Bacağınızı Biraz Çeker Misiniz?” adlı seçkiyi sinemaseverlerle buluşturuyor

kadın filmleri İstanbul Modern Sinema

Yıla damgasını vuran kadın filmleri

İstanbul Modern Sinema, Türk Tuborg A.Ş.’nin katkılarıyla, bu yıl öne çıkan kadın yönetmenlerin filmlerinden bir seçki sunuyor. “Bacağınızı Biraz Çeker Misiniz?” adlı seçki, Oscar’a damgasını vuran “MeToo” hareketinden 71. Cannes Film Festivali’ndeki kadın eylemine uzanan, sinema endüstrisindeki kadın hakları ve ayrımcılığının gündem olduğu bir dönemde kadın yönetmenlerin gözünden kadın mücadelesini aktarıyor.

Kadın yönetmenlerden kadın hikayeleri

Programda; bu yıl senaryosundan oyunculuğuna, film eleştirmenleri tarafından övgüyle bahsedilen, çeşitli ödüllere layık görülen Pelin Esmer’in dördüncü uzun metrajı İşe Yarar Bir Şey, her filmiyle büyük merak uyandıran, çağdaş Avrupa sinemasının en özel yönetmenlerinden Claire Denis’nin orta yaşlı, sanatçı bir kadının (Juliette Binoche) “gerçek aşkı” bulma arayışını alaycı bir dille aktardığı filmi İçimdeki Güneş yer alıyor.


Naomi Kawase’nin zarif ve ince yönetmenliğiyle, görme duyusunu kaybetmekte olan bir adamla görme engelliler için filmlere sesli anlatım metni yazan bir kadının hikayesini anlattığıRadiance ve Dee Rees’in dört dalda Oscar adayı filmi Savaştan Sonra da sinemaseverlerle buluşuyor.

Pervane de gösterimde

Yılın en çok konuşulan animasyonlarından Pervane de seçkide yer alan bir diğer film. Mükemmel bir kadın işbirliği örneği olarak tanımlanan, Deborah Ellis’in çok satan kitabından uyarlanan, Angelina Jolie’nin yapımcılığını üstlendiği, Pervane, Nora Twomey’in ilk yönetmenlik denemesi. Afganistan’da 11 yaşındaki Pervane’nin babası Taliban rejimi tarafından hapsedilince saçlarını kesip bir erkek çocuğu gibi ailesini geçindirmesini izlerken hikaye anlatmanın, aktarmanın ne kadar hayati bir rolü olabileceğini de gösteriyor.

Bacağınızı biraz çeker misiniz?

İstanbul Modern Sinema seçkisi: Yıla damgasını vuran kadın filmleri:

AVA – 2017

İran, Kanada, Katar
Yönetmen: Sadaf Foroughi
Oyuncular: Vahid Aghapoor, Parnian Akhtari, Sarah Alimardani

Ava, Tahran’da ailesiyle birlikte yaşayan, oldukça programlı bir hayatı olan bir lise öğrencisidir. En büyük tutkularından biri keman çalmak olan Ava da her genç gibi arkadaşlarıyla vakit geçirmekten keyif alır. Kendi yaşındaki bir oğlanla görüştüğünü öğrenen annesi duruma aşırı tepki göstererek Ava’yı jinekoloğa götürür. Olayın travmasını atlatamayan Ava, annesinin de kendi yaşındayken yaptığı “uygunsuz” davranışları öğrenince, keman derslerini atlatmaya ve okulda düzeni bozacak davranışlarda bulunmaya başlar. Annesinin koyduğu sınırlar daraldıkça, Ava’nın başkaldırısı ve özgürlüğüne olan özlemi de katlanarak artacaktır.

Aşkın Gözü – 2017

Japonya, Fransa
Yönetmen: Naomi Kawase
Oyuncular: Masatoshi Nagase, Ayame Misaki, Tatsuya Fuji

Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye aday gösterilen ve Evrensel Jüri ödülüne layık görülen Aşkın Gözü, görme engelliler için film betimlemesi yapan Misaki ile hastalığı nedeniyle zamanla görme yetisini kaybetmekte olan ünlü fotoğrafçı Masaya’nın hikayesini anlatıyor. Misaki’nin filmde gördüklerini olabildiğinde kusursuz ve dengeli bir şekilde kelimelere dökme çabasını dinleyen test grubuna dahil olan Masaya’nın Misaki’nin betimlemelerini acımasızca eleştirmesiyle gergin başlayan ilişkileri zaman içinde empatik ve sevgi dolu bir yere doğru gidiyor. Naomi Kawase’nin kendine özgü tarzıyla akıcılık kazanan Aşkın Gözü, başkalarını daha iyi anlamak için bakış açımızı genişletmenin ve iletişim kurmanın yeni yollarını araştırıyor.

Dokunma Bana – 2018

Romanya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Fransa

Yönetmen: Adina Pintilie

Oyuncular: Laura Benson, Tómas Lemarquis, Christian Bayerlein

Adine Pintilie bu ilk uzun metrajlı filminde mahremiyet sorunları yaşayan bir kadının kendisinin ve karşısındakilerinin bedeniyle barışıp fiziksel özgürlüğüne ulaşabilmek için verdiği mücadeleyi, gerçek ile kurgu arasındaki ince çizgide mekik dokuyarak ele alıyor. Tabuların yıkılıp bedensel ve algısal sınırların zorlandığı ve alışılagelmişin dışındaki yöntemlerle mahremiyet olgusunun irdelendiği bu etkileyici drama, bu yılki Berlin Film Festivali‘nde Altın Ayı‘ya layık görüldü.

Gizemli Dil – 2017

ABD
Yönetmen: Catherine Eaton
Oyuncular: Catherine Eaton, Michael Simpson, Laurabeth Rapaz

Ücra bir adada yaşayan Liv, yıllar süren sessizliğini bozarak Shakespeare’i andıran sözcüklerle örülü bir dille konuşmaya başlar. Adaya getirilen bir nörolog ise Liv’in bu durumunu psikolojik bir hastalık olarak görür ve tedavi için hastaneye yatırır. Ancak Liv bu farklılığını sonuna kadar savunmayı bırakmayarak tedaviyi kabul etmeyecek ve özgürlüğünü kazanabilmek için büyük bir mücadeleye girecektir. Catherine Eaton’ın hem yönetmenliğiyle hem de başrol oyunculuğuyla cesur bir kadın portresi çizdiği bu ilk uzun metrajlı filmi, günümüz toplumundaki tüm ötekileştirilmişlerin seslerini duyurabilmeleri için bir çağrı niteliği taşıyor.

İçimdeki Güneş – 2017

Fransa
Yönetmen: Claire Denis
Oyuncular: Juliette Binoche, Xavier Beauvois, Philippe Katerine, Gérard Depardieu


Fransa’nın cesur ve tartışma yaratan auteur yönetmenlerinden Clarie Denis, bu kez otobiyografik sayılabilecek bir film ile karşımıza çıkıyor. Juliette Binoche’un usta oyunculuğu ile hayat bulan 50’li yaşlarındaki tanınmış ressam Isabelle, hayatının bu döneminde romantizm ve tutkuyu ararken her seferinde hayal kırıklığına uğruyor. Karşısına birbirinden ruhsuz, kaba, içine kapanık veya kendini beğenmiş erkekler çıkıyor ve Isabelle her birine fırsat verdikten sonra gözlerini devirerek hayatına girdikleri gibi çıkmalarını sağlıyor. İçimdeki Güneş, alaycı bir dille kaleme alınmış senaryosu ile öne çıkan, zekice tasarlanmış, çarpıcı bir taşlama.

İşe yarar bir şey – 2017

Türkiye
Yönetmen: Pelin Esmer
Oyuncular: Başak Köklükaya, Öykü Karayel, Yiğit Özşener

Gece treninde yolları kesişen iki yabancı. Şair Leyla, yıllar sonra lise arkadaşlarıyla buluşmaya gidiyor, Canan ise bir hemşirelik “işi” için yolda. Trene bindiği andan itibaren Canan, Leyla’nın merakını cezbediyor. Yol boyunca soru yağmuruna tuttuğu genç hemşire sonunda bu trende olma sebebini açıkladığında, iki kadın için de geri dönüşü olmayan bir yolculuk başlıyor. Leyla’nın lise yemeğine gitmesinin altında yatan merak, cesaret, varoluşu sorgulama temaları Canan’ın sırrının ortya çıkmasıyla filmde daha da netlik kazanıyor. Usta yönetmenlik ve oyunculuklarla karşımıza çıkan bu yapım, bu yıl birçok festivalden ödüllerle döndü.

Karanlık Nehir – 2017

İngiltere
Yönetmen: Clio Barnard
Oyuncular: Ruth Wilson, Mark Stanley, Sean Bean

Alice, kuzey İngiltere’de çiftlikten çiftliğe dolaşıp koyunları kırparak hayatını kazanan ve meslektaşları arasında saygı gören bir kadın. Babasının ölüm haberi üzerine 15 yıl sonra aile çiftliklerine döndüğünde, sürekli hareket halinde işten işe koşarak kendini meşgul tutarak geçmişin hayaletlerini uzak tuttuğunu anlıyoruz. Yıllardır görmediği kardeşiyle karşılaştığında ve babasının tacizine uğradığı mekanlara geri döndüğünde, unutmaya çalıştığı kötü anılar da yeniden canlanıyor. Daha önceki The Arbor ve Bencil Dev filmleriyle tanıdığımız Clio Barnard bu kez çarpıcı bir sosyal gerçekçi dramla karşımızda.

Pervane – 2017

İrlanda, Kanada, Lüksemburg
Yönetmen: Nora Twomey
Seslendirenler: Saara Chaudry, Soma Chhaya, Noorin Gulamgau

Yılın en çok konuşulan animasyonlarından Pervane, mükemmel bir kadın işbirliği örneği; Deborah Ellis’in çok satan kitabından uyarlanan, Angelina Jolie’nin yapımcılığını üstlendiği, Nora Twomey’in ilk yönetmenlik denemesi. Afganistan’da 11 yaşındaki Pervane, babası Taliban rejimi tarafından hapsedilince saçlarını kesip bir erkek çocuğu gibi ailesini geçindirmek için çeşitli işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Bir yandan hayatta kalma mücadelesi verirken diğer yandan küçük kardeşini yaşanan travmatik durumlardan uzak tutmak için büyülü hikayeler yaratışını izliyoruz.

Savaştan Sonra – 2017

ABD
Yönetmen: Dee Rees
Oyuncular: Carey Mulligan, Jason Clarke, Garrett Hedlund

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermek üzere olduğu yıllarda, Mc Allan Ailesi, Memphis şehrindeki rahat hayatlarını bırakıp Missisippi’de göz alabildiğine çamur ve yokluğun hakim olduğu bir çiftliğe yerleşmek zorunda kalır. Onlarla aynı çiftlikte yaşayan Jackson ailesi ile aralarındaki gerginlik, kölelik sona ermiş olsa da sosyal hayatta tüm şiddetiyle devam eden ırkçılığın birebir yansımasıdır. Her iki ailenin de savaşa gönderilen birer ferdi evlerine döndüklerinde, birbirlerine cilt rengi farklı iki adam olarak değil, ülkelerini birlikte savunmuş ve savaşın travmatik etkilerini çok taze yaşayan iki insan olarak yaklaşırlar. Güçlü oyuncu kadrosuyla da öne çıkan filmin görüntü yönetmeni Rachel Morrison, En İyi Sinematografi dalında Oscar’a aday gösterilen ilk kadın görüntü yönetmeni olarak tarihe geçti.

Uzak Evren – 2017

Türkiye, ABD, Hollanda

Yönetmen: Shevaun Mizrahi

Uzun yıllar fotoğrafçılık yaptıktan sonra yönetmenliğe adım atan Shevaun Mizrahi imzalı bu ilk uzun metrajlı belgesel, İstanbul’da, zamanın durduğu bir huzurevinin sakinleriyle izleyenleri zamanda büyülü bir yolculuğa çıkarıyor. Bir yandan huzurevinin hemen dışında devam eden inşaat, geleceği, değişimi ve umutları simgelerken, içerdekilerin anlattıkları bizi geçmişe götürüyor. Ermeni Selma çocukluğunun acı dolu anılarını anlatıyor, artık gözleri görmeyen bir fotoğrafçı makinesini kurcalıyor, eski çapkınlardan biri aşklarını hatırlıyor ve hatta Mizrahi’ye evlenme teklif ediyor! Uzak Evren yalnızca odaklandığı kişilerin değil adeta zamanın da bir portresini çiziyor. Altı yıllık bir sürede, Mizrahi’nin tek başına çektiği belgesel, her bir karesi özenle seçilmiş bir masal.

Western – 2017

Almanya, Bulgaristan, Avusturya
Yönetmen: Valeska Grisebach
Oyuncular: Meinhard Neumann, Reinhardt Wetrek, Syuleyman Alilov Letifov


Bir grup Alman inşaat işçisi Bulgaristan kırsalında zorlu bir yol yapım işinde çalışmaktadır. Ancak işleri istedikleri gibi gitmemektedir. Aralarından Meinhard, şeflerinin otoritesine meydan okur ve yerel halk ile yakınlaşarak sıkı dostluklar kurar. Onun bu hareketi her iki tarafın da olabilecek her konuda birbirlerine şüphe ile yaklaşmalarına sebebiyet verecektir. Valeska Grisebach üçüncü uzun metrajlı filminde, iki farklı kültürü barındıran küçük bir topluluktaki yabancılık kavramı üzerinden, erkek egemenliğini ve ekonomik emperyalizmi iğneleyici bir dille eleştiriyor.

Pera Müzesi’nden yaza özel film programları: Kumsalda


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.