Liyakat: En büyük ulusal sorunumuz

“Liyakat” sözcüğü Türk Dil Kurumu sözlüğünde; “1- Layık olma, yaraşma, yaraşırlık, uygunluk. 2- Yeterlilik, yetenek” olarak ifade edilmektedir.

Liyakat: En büyük ulusal sorunumuz

Özetle liyakat, bir iş için gerekli olan özelliklere ve uzmanlığa sahip olmak demektir. Bir diğer söylemle liyakat, bir iş için o işin gerektirdiği yeterliliklere sahip olmaktır.

Bir iş alanı için o işin yeterlilikleri bellidir. Uygar dünyada bu bu şekliye esas alınır. Kim daha yeterli ise o iş ona verilir.


Mevcut yönetimin en başından beri en kusurlu ve en olumsuz yanlarından birisi de “işe göre insan” yerine “insana göre iş” yaklaşımını, bir strateji olarak uygulamış olmasıdır.

Bu ülkenin en büyük sorunu ve birçok sorunun nedenselliğini oluşturan şeylerden birisi “liyakatli insan meselesinden” çok daha fazlası ve “liyakatin dikkate alınmamasıdır”

Liyakatin dikkate alınmadığı bir kadro ve iş yapılanması başta ve özellikle kamu sektöründe zaaflara, verimsizliğe ve kargaşaya yol açmaktadır.

Bu ülkede son yıllarda çığırından çıkmış düzeyde temel sorun haline gelen liyakatsizlik meselesi günümüz itibariyle en kötü noktasına ulaşmış durumdadır. Oysa tersi olmalıydı. Eğer son yıllarda hiç olmazsa sadece liyakat meselesine dahi uyulmuş olsaydı, birçok konuda daha güzel ve daha iyi bir durumda olabilirdik.

Gündelik siyasetin ve iktidar mekanizmasının bir gereği olarak ortaya çıkan ve çıkmakla kalmayıp savunulan “kadro” oluşturma meselesi liyakatsiz kişilerin mikro iktidarlarını yaratmış ve ülke büyük bir küskünler, enerjisi boşalmışlar, verimsizler toplumuna dönüşmüştür.


Mülkiyet ilişkileri, iktidar biçimleri, aşiret toplumları ve totaliter rejimlerin uygulamalarından olan eş, dost, tanıdık ve biat edenlerin işe koşulması günümüzde ve hatta 100 yılı aşkın süredir sanayi ve bilişim toplumlarına ilerleyen tarihsel evrilişte yerini liyakata bırakmıştır.

Türkiye bu anlamda ve bu konuda da gelişimin tarihsel sürecine ayak uyduramamış toplum yapısına ve devlet yönetimi anlayışını hala sürdürür nitelikteki konumunu ısrarla sürdürmektedir.

Alın size son yıllara ilişkin en popüler örnekler:

TÜBİTAK Müdür Yardımcılığı’na Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürü Mustafa Sancar, Danıştay üyeliğine PTT Genel Müdürü ve Tenis Federasyonu Başkanı Osman Tural, Sağlık Bakanı Yardımcılığına İnşaat Mühendisi ve AKP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı Erkan Kandemir, İBB Şehir Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne güreş hakemi ve zabıta müdürü Şevket Demirkaya, TRT 6’nın Haber Müdürlüğü’ne Muhabere Başçavuş Gulabi Eryaman, İBB Kültür Daire Başkanlığı’na Türkiye Wushu-Kungfu Federasyonu Asbaşkanı Rıdvan Duran, TRT Genel Müdürlüğü’ne İbrahim Eren atanmışlardı.

Bunlar sadece bir kaç popüler örnek…Bu konuda alanımız olduğu ve bir şekilde bildiğimiz  bir örnekle bitirmek isteriz:

Gençlik ve Spor bakanından tutunuz, bakanlığın tüm personelini ve özellikle de “Gençlik spor İl ve İlçe müdürlükleri”ne atanan müdürlerin spor ile ilgili geçmişlerine, çalışmaların, üretimlerine bakınız. Göreceğiniz tablo vahimdir.


Devlet liyakatli insanların iş yapmak ve üretmek için örgütlendiği bir yapıdır. Böyle olduğu zaman devlet iş üreten ve değer yaratan bir araç haline gelir.

Hayata dair yaşam tutarlılığı nedir?