Turizm neden üniversitede okunmaması gereken bir bölüm?

“Diplomalı garson mu olacaksın?” sözü klişedir. Gerçekçi olmak gerekirse üniversite okuyan turizm mezunları için durum aynen böyle!..

Turizm neden üniversitede okunmaması gereken bir bölüm?

Turizm: Üniversitede okunmaması gereken bir bölüm

Türkiye’de turizm, zaman zaman ekonomik, sosyal bir dalgalanma seyrinde olsa da hiç de yabana atılmayacak bir endüstridir. Gerek yıllık turizm geliri, gerekse yurt dışından ülkemize gelen turist sayısına bakıldığında “bacasız sanayi” unvanını hak ediyor.

Turizm endüstrisi patronlar için iyi bir sektörken acaba çalışan personel için de aynı şey geçerli midir?


Bilindiği üzere AKP iktidarının yanlış eğitim politikası ile bugün 400 bine ulaşan atanamayan öğretmen sayısı ortaya çıkmıştır. Bunun bir benzerini turizm okuyanlar için söyleyebiliriz. İktidarın zaten eğitim ile işi yok! İktidarın temel hedefi, her kırsal kesime üniversite / meslek yüksekokulu açarak yöre halkının öğrenciler aracılığı ile ekonomik memnuniyetini artırmaktır. Üniversite öğrencilerinin mezun olduktan sonraki sürecini düşünmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız zaten!

“Diplomalı garson mu olacaksın?”

Bu ülkede en kolay açılan birimler işletme – iktisat fakülteleri ve bu fakültelere bağlı olarak açılan turizm yüksekokulları, meslek yüksekokulları diyebiliriz. 1990’lı yılların başında işletme fakülteleri sayısı azken toplum nezdinde ciddi bir değeri vardı. Ancak bugün bu değere sahip değiller. Turizm mezunları için de bu geçerli… Turizm okullarının da bu ülkede haddi hesabı yok!

Üniversitede bu bölümü okuyacak gençlerin hevesini kırmak istemem; ancak, bu bölümü okuyanlar için yıllardır şu söylenir: “Diplomalı garson mu olacaksın?”. Gerçekçi olmak gerekirse turizm mezunları için durum aynen böyle.

“Kazanmışken okuyayım”

Mezunların çok büyük kısmı bu sektörde çalışmıyor. Bizzat bu bölümde ders veren hocaların akademik çalışmalarına bakıldığında bu daha net görülmektedir. Mezunların birçoğu “kazanmışken okuyayım” düşüncesindeyken, erkeklerin birçoğu askerliğe katkı sağlamasından okumakta; bir kesim de “üniversiteyi kazanamamış” toplum algısından uzaklaşmak için turizm bölümünü okumak zorunda kalıyor.


“Bu bölümden mezun olanlar ne yapıyor?” diye soranlar olabilir. Bu bölümden mezun olanlar şansını öncelikle emniyet görevlisi olmak için zorluyor. Arkasından ise kabin memuru veyahut da bankaların çağrı merkezlerinde çalışmak için çaba harcıyor…

Turizm sektöründe (endüstrisinde) alaylı olmanız yeterlidir; yani çekirdekten yetişiyor olmanız bu işi yapmak için yeter de artar bile. Öyle üniversite okumanıza gerek yok! Sektör düşüncesine göre zaten alaylı da elinde bardak, tabak taşıyor; üniversite mezunu da…

Alaylı asgari ücretin altında bazen sigortasız ve o sıcak havalarda havasız lojmanlarda çalışıyor ama siz, üniversite mezunu olarak o şartlara dayanmak istemediğiniz için ister istemez sektör dışı bırakılıyorsunuz ya da siz, bırakmak zorunda kalıyorsunuz…

Günde 16 saate varan çalışma süresi

Sektör içinde yaşanılan sorunlar da, mezunları sektörden uzaklaştırmaktadır. Özellikle uzun çalışma saatleri… Çünkü turizmin ilk dersinde “Turizm 365 gün 24 saat hizmet veren bir endüstiridir” diye anlatılır. O yüzden diğer sektörlerde olduğu gibi 8-10 saat çalışılmaz. Gerek olduğunda 15-16 saate varan uzun çalışma süreleri ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkar.

Bunun dışında turizmin mevsimsel oluşu çoğu zaman personelin de mevsimsel olmasına neden olur. Bayan çalışanların bazen beklemediği olaylara maruz kalması da mezunların bu sektörden uzak kalmasına neden oluyor diyebiliriz. Turizm mezunu olup iş bulamayınca dozer operatörü olan İnsaf Yalçınkaya gibi kadınlar da yok değil!..


Bunların ışığında üniversitede bu kadar turizm bölümü ve sektörde o kadar alaylı varken mezunların sektörde ne kadar değer kazanacağını da varın siz düşünün artık!..

Turizmde “Her şey dahil” sisteminin zararları nelerdir?


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…