Adım adım çöküş!

Bir toplum ne zaman çöker? Aç kalınca mı? Harbe girince mi? Yoksa çaresizlik, vicdansızlık, vurdumduymazlık arşa çıkınca mı?

Adım adım çöküş!

Haberleri takip edebiliyor musunuz? Ama gerçek olanlarından bahsediyorum. Bir çoğunun hasır altı yaptığı haberlerden. Mesela İsmail Devrim‘den haberiniz var mı? En sığ anlatımıyla çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden baba! Peki bu kadar mı her şey? Mesela o babanın parası olmasa ama umudu olsaydı yine her şey böyle mi olurdu?

Misal iş kazası geçirip işsiz kalınca; arkasında duran bir hukuk olsaydı, düşenin öğütülmediği, çarklıların arasında sıkışıp kalmadığımız bir düzen olsaydı; unutmamış olsaydık mesela dostluğu komşuluğu; birimiz zamanında çıkıp da “Bir aradayız ya yeter kardeşim” deseydi yine aynı olur muydu her şey?


Ne parasızlık, ne yokluk, bu çaresizlik bu kara düzen değil mi bizi yok eden?

Dişliler bir babayı daha aldı bu hayattan. Düşen öğütüldü, öğüten hiç bir şey olmamışcasına devam etti. Kalan bir yanında dişliler, bir yanında öğütülenler arasında unuttu insan olduğunu!

ismail devrim intihar
Oğluna okulun istediği pantolonu alamayan baba İsmail Devrim, çocuğu okuldan gönderilince bunalıma girip intihar etti.

İsmail Devrim daha 45 yaşındaydı.

Daha hayatının baharında intiharı seçti. Lisede okuyan oğluna pantolon alamadığı için üstüne üstlük…

“Çocuklarıma bakamıyorsam, çocuğuma bir pantolon alamıyorsam niye yaşıyorum ki. Ölseydim daha iyiydi.”

Bu cümleyi kuran bir baba. Çaresizlik içinde yaşamaya çalışan ve artık dayanamayan bir baba! Şimdi hangi ekonomik parametre anlatacak durumumuzu? Hangi ekonomist bahsedecek büyüyen ekonomiden, refah düzeyinden. Bir baba çaresizlikten kıyarken canına ne getirecek geriye onu?

Getiremiyoruz geriye ne yıkılan umutları ne yitip giden hayatları… Ya Sedanur? Onu kim getirecek?

Sedanur daha 9 yaşındaydı. Kars Kağızman’ın Paslı köyünde arkadaşlarıyla meyve toplamaya gitmişti. Kaybolalı tam 9 gün oldu. Yedi koca gün, ailesiyle beraber tüm Türkiye ağzı yüreğinde bekledi, küçük kızın iyilik haberini ama bugün cesedine ulaşıldı. 7 yaşında bir meleğin kime zararı dokunur ki? Şimdi bakın fotoğrafına, iyice bakın o güzel gülen yüzüne ve elinde tuttuğu o güzel yazıya.


Okumak özgürleştirir.

Okumak özgürleştirir yazıyor. Okuyacaktı daha o, özgürce hakkıyla yaşayabilmek için ama koruyamadık biz! Bir güzel kızı, bir geleceği. Bu yitip giden kaçıncı yavrumuz? Bu yaşanan kaçıncı acı! Kirlendi artık ruhlarımız ve kabul edin bir bir yok ediyoruz bir zamanlar övündüğümüz tüm güzellikleri. Artık umursamıyoruz ya da daha da vahimi kanıksıyoruz kötü olanı. Kısaca çürüyor vicdanımız içten içe. Yok oldukça hakka hukuka olan inancımız, unutuyoruz insanlığımızı.

Artık normalimiz yok hiçbirimizin. Ya vurdumduymazız ya öfke dolu. Öfkeliyiz, hiç uğruna canımızı kaybetmeye. Çünkü biliyoruz son olmayacak. Çünkü biliyoruz eğer yasa koyucular ıslah olmasını sağlayacak yasaları koymazsa; uygulatan o cezayı uygulamazsa her şey kaldığı yerden devam edecek. İsimler değişecek yaşlar değişecek ama düzen hep aynı kalacak!

Bugün İsmail Devrim intihar edecek, yarın iş bulamayan anne kendini yakacak!

Bugün Sedanur öldürülecek, yarın Ahmet, Ece ya da bir başkası!


Oysa istediğimiz çok şey yok! Birincil hakkımızı, yaşamak istiyoruz: İnsanca ve onurluca….

Çocuğuna okul kıyafeti alamayan baba intihar etti!


Elif Aver
Elif Aver; 1987 yılında İstanbul'da doğdu. Cumhuriyet Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümünden 2010 yılında mezun oldu. Özel sektörde mesleğini yapmakta, ayrıca TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi yönetim kurulu üyesi. Yazmak, çizmek ve okumak çocukluğundan beri en büyük tutkusu. Ondan sebep söz yitene kalem bitene kadar yazanlardan.