Alzheimer hastalığı ile ilgili 10 mit

Dünya nüfusunun giderek yaşlanması ile Alzheimer hastalığı önümüzdeki yıllarda daha da önemli bir toplumsal sorun olacak. İşte Alzheimerla ilgili doğru bilinen yanlışlar…

Alzheimer hastalığı ile ilgili 10 mit

Alzheimer, hafızayla birlikte diğer zihinsel işlevleri de bozan ilerleyici bir hastalık. Kişiyi, günlük hayatını idame ettiremez noktasına getirdiği için de çevresindekileri yakından ilgilendiriyor.

Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi nöroloji uzmanı Doç. Dr. Burcu Örmeci,demansın, yani bunamanın, yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak düşünülmesinin, hasta yakınlarının hastalığın erken dönem bulgularını başka bahaneler bularak bir süre görmezden gelmesinin ya da bilgi eksikliği gibi nedenlerin, Alzheimer tanısını geciktirdiğine dikkat çekiyor.


Toplumda ne yazık ki, demans (bunama) ve Alzheimer hakkında doğru bilinen birçok yanlış bulunuyor. “MİT” noktasına ulaşan bu yanlış bilgilerin doğrularını Doç. Dr. Burcu Örmeci anlattı.

Mit 1: Demans (Bunama) ve Alzheimer hastalığı aynı kavramlardır.

Doğrusu: Alzheimer ile demans (bunama) sendromu sık karıştırılan iki kavram. Aslında Alzheimer hastalığı da bir tür demanstır.

Yani demans kelimesi geniş bir kavram. Alzheimer hastalığından başka hastalıklar da bu kavramının içinde yer alıyor. Örneğin, damarsal hastalıklarla ilişkili demans (bunama), Pick hastalığı demansı, Parkinson hastalığı demansı, Lewy cisimcikli demansı gibi…

Birçok başka hastalık demans (bunama) çatısı altında toplanıyor. Bütün demanslar içinde en sık görülen, yüzde 60-70 oranla, Alzheimer hastalığı.

Mit 2: Demans (Bunama) veya Alzheimer hastalığı demek, unutmak demektir. Unutkanlığı olan herkes demans adayıdır.

Doğrusu: Günümüzde birçok insan unutkanlıktan yakınıyor. Bunların çok azı demans (bunama) tanısı alıyor. Demansta, beynin diğer işlevlerinin de bozulmasına bağlı olarak unutkanlığa ek olarak, birçok belirti ortaya çıkıyor. Yani, unutmanın yanında dil ve algı bozuklukları, kişilik değişiklikleri, muhakeme bozuklukları, yeti kaybı da görülüyor.

Birlikte yaşadığı kişilerin ya da yerlerin isimlerini unutmak, bulunduğu mekana yabancılaşmak veya odaları ve tuvaleti bulamamak, muhakeme yapamamak ve inisiyatif alamamak şeklinde gelişen semptomlar, zaman içinde kişiyi tek başına yaşayamaz noktasına getiriyor.

Oysa günümüzde unutkanlıktan yakınan çoğu kişide gerçek sorun, yoğunluktan kaynaklanan dikkat bozukluğu ve buna bağlı ortaya çıkan bilgiyi kaydetmekte yetersizliktir. Aslında yaşanan gerçek bir unutkanlık değildir. Kişi hali hazırda kaydetmemiş olduğu bilgiyi arar, bulamaz ya da hatırlayamaz. Bu durumda unuttuğunu zanneder.

Demans (bunama) kavramındaki unutkanlık ise, daha önceden kaydedilmiş ve kullanılmakta olan bilginin, geri dönüşümsüz şekilde kaybedilmesidir. Bu bilgiler için sonradan hatırlama olmaz. Kaybedilmiş bilginin yeniden öğrenilmesi de genellikle mümkün değildir.

Mit 3: Demans’ın tedavisi yoktur.

Doğrusu: Demans (bunama) kavramı içindeki birçok hastalık ve Alzheimer hastalığının günümüz için bilinen net bir tedavisi yoktur. Ancak bazı vitamin eksiklikleri ya da ilaçlara bağlı, bazı beyin kanamaları veya beyindeki su miktarının artmasına bağlı demanslar tedavi edilebilir. Böylece hasta eski haline dönebilir. Bu tedavi edilebilir nedenlerin tümü için en önemli nokta, demans (bunama) tablosu kalıcı olmadan erken tedavi uygulanmasıdır.


Mit 4: Alzheimer hastalığı sadece yaşlılarla ortaya çıkar, yaşlanmanın doğal bir sonucudur.

Doğrusu: Alzheimer hastalığı yaşla birlikte artış gösteren bir sorun olmakla birlikte yaşlanan herkeste ortaya çıkmaz. Kişi sağlıklı olduğu sürece hafıza tam olarak çalışır. Yeti kaybına neden olan unutkanlık yaşlanmanın doğal bir süreci değildir.

Genç ve orta yaşlı kişilerde de demans (bunama) tablosu ortaya çıkabilir. Bunlara erken başlangıçlı demans/Alzheimer hastalığı adı verilir. Erken başlangıçlı demanslarda genetik faktörler belirleyicidir. Kalıtımsal özellikler içerir. Ailede erken başlangıçlı demans (bunama) tanısı almış kişi varsa genetik risk artar.

Mit 5: Alzheimer hastalığı genetik bir hastalıktır ve kalıtımsaldır. Ailede tanı almış kişi varsa ailedeki herkes için risk artar.

Doğrusu: Geç başlangıçlı Alzheimer hastalığında genetiğin katkısı oldukça azdır. Daha çok çevresel faktörler (zehirli gazlar, radyoaktivite, enfeksiyon ajanları, yapay katkılı besinler… vs) ve diğer hastalıklar risk faktörlerini oluşturur. Ailede tanı almış kişi sayısı arttıkça veya tanı alma yaşı gençleştikçe genetik risk artar. Ailede Alzheimer tanısı almış sadece bir kişi varsa ve tanı yaşı 65’in üstünde ise genetik risk neredeyse toplumla aynıdır.

Mit 6: Alüminyumlu ürünlere uzun süre maruz kalmak Alzheimer hastalığı riskini artırır.

Doğrusu: Bu konuda kesin kanıt niteliğinde bilimsel veriler bulunmamaktadır. Yapılmış birkaç çalışma olmasına karşın, kesin bir neden-sonuç ilişkisi kurmak için yeterli değildir. Ancak, diğer tüm metal ve ağır metaller gibi, alüminyum da çevresel risk faktörleri arasında gösterilir.

Mit 7: Erken tanı konursa Alzheimer hastalığını önlemek mümkündür.

Doğrusu: Maalesef günümüzde Alzheimer hastalığını ilaçla önlemek veya tedavi etmek mümkün değildir. Ancak riskini azaltmaya yönelik önlemler alınabilir.

Akdeniz tipi beslenme, düzenli fiziksel aktiviteler, iyi sosyal yaşam, sürekli öğrenmeye devam etme ve bilişsel aktiviteler yapma, iyi uyuma, kronik hastalıklarla iyi tedavi uyumu gibi önlemler Alzheimer Hastalığı riskini azaltır. Bir kişi Alzheimer tanısı aldığında, bu hastalık 10 yıl kadar önce başlamış, ancak klinik olarak fark edilmesi zaman almış olabilir.

Mit 8: Kazalar gibi kafaya alınacak travmalar Alzheimer hastalığı için zemin oluşturur.

Doğrusu: Burada risk, boksörlerde olduğu gibi, kafaya kronik travma alınmasıdır. Kronik travma beyin hücrelerinin zaman içinde yavaş yavaş ölmesine neden olur. Ölen hücre miktarı belirli bir seviyeyi aşınca demans (bunama) tablosu ortaya çıkar. Tek ve şiddetli bir travmadan sonra ortaya çıkan hafıza sorunlarına demans (bunama) adı verilmez. Bu durumda tanı, travma sonrası beyin hasarı olarak konur.

Mit 9: Alzheimer hastalığı, hastanın karakterinin değişmesine, daha agresif olmasına neden olur.

Doğrusu: Kısmen doğru olmakla beraber bazen tam tersi de görülüyor. Çok sinirli ve agresif kişilerin, uysal ve sakin olabildikleri de gözleniyor. Kişilik yapısının değişmesi özellikle bazı demanslarda en erken bulgu olabiliyor. Ancak burada sorun kesinlikle kalıcı ve ilerleyici olmasıdır. Geçici mizaç ve huy değişiklikleri herkesin başına gelebilen normal bir süreçtir. Dolayısıyla ayrımın iyi yapılması gerekir.

Mit 10: Alzheimer hastalığı ile yaşam mümkün değil.

Doğrusu: Alzheimer hastalığı uzun vadede yaşamı kısaltan bir hastalık olmakla birlikte hasta toplum içinde ve sosyal yaşamda çok uzun yıllar kalabilir. Hastanın hayat kalitesini artıracak destek tedavilerle hastalık uzun süre kontrol altında tutulabilir.


Alzheimer, hem hastanın hem de yakınlarının bir arada ve tedavinin içinde olmasını gerektiren bir hastalıktır. Ancak Alzheimer hastası bulunan bir ailede, bireylerin de hayat kalitesi, sosyal durumu, işleri ve sağlığı mutlaka gözetilmelidir. Sadece hasta ön plana alınıp, üretken çağdaki yetişkinler ve özellikle çocuklar ihmal edilmemelidir.

Gün içinde uyuklamak bunama belirtisi olabilir!


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.