Kıkırdak sorunlarının tedavisi için biyolojik uygulamalar

Yaşlı nüfusun artmasının yanında, hareketsiz yaşam tarzı, hatalı yapılan sportif aktiviteler gibi birçok neden, kıkırdak hasarlarına sebep olabiliyor.

Kıkırdak sorunlarının tedavisi îçin biyolojik uygulamalar

Erken dönemde tedavi edilmediğinde, eklemlerde yarattığı tahribatla birlikte, yaşam kalitesini ciddi oranda etkiliyor. Yeditepe Üniversitesi İhtisas Hastanesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen “Kıkırdak Sempozyumu”nda, farklı bölgelerden gelen bir çok Ortopedi uzmanı, kıkırdak sorunlarının günümüz ve gelecekteki tedavi yöntemlerini konuştu.

Kıkırdak sorunlarının tedavisinde önemli gelişmeler yaşandığı biliniyor. 40 yaş altı genç nüfusta ve özellikle travmaya bağlı gelişen hasarlanmalarda, cerrahi yöntem hala önemini koruyor.


Öte yandan, özellikle 50-60 yaş arasında yer alan ve cerrahi için uygun bulunmayan hastalar için biyolojik tedaviler de gündeme geliyor.

Kıkırdak sorunlarının tüm yönleriyle ele alındığı, Yeditepe Üniversitesi İhtisas Hastanesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen sempozyumda;

“Donörden Yapılan Kıkırdak Nakli”nin yakın gelecekte ülkemizde de yapılabileceği ifade edildi. Konuyla ilgili bilgi veren, Yeditepe Üniversitesi İhtisas Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Doç. Dr. Gökhan Meriç,

“Uzun yıllardır yurtdışında yapılan ve son derece başarılı sonuçlara ulaşılan “Donörden Kıkırdak Nakli’nin” yirmi yıllık takiplerinde, yüzde 70-80 başarı elde edildiği görülüyor. Bu yöntemin kıkırdak tedavisinde kullanılması konusunda ülkemizde de girişimler devam ediyor” diye konuştu.

Kıkırdak Sorunlarının Tedavisinde Gelecek, “Donörden Yapılan Kıkırdak Nakli” mi?

Kıkırdak nakli, diğer tedavilerden istenilen sonuç elde edilemediğinde, kurtarıcı bir tedavi yöntemi olarak kabul ediliyor.

“Donörden Kıkırdak Nakli” kapalı/açık cerrahiyle karşılaştırıldığında, başarı şansı yüksek olan ve hastanın orijinal kıkırdağına en yakın kıkırdağın oluşturabildiği yöntem olarak tanımlanıyor. Ülkemizde bir süredir kişinin kendinden yapılan ve “kıkırdak nakli” olarak tanımlanan işlemle karışmaması için bazı noktalara dikkat çekmek gerekiyor.


Kişinin kendinden yapılan kıkırdak naklinde, hastadan doku örnekleri alınıyor. Laboratuvar ortamında oluşturulan yeni dokular tekrar hastaya naklediliyor.

“Donörden Yapılan Kıkırdak Nakli”nde ise, organ nakli sürecinde olduğu gibi, organ bağışı sonrasında elde edilen kıkırdak kullanılıyor.

Özellikle cerrahi tedavi yapılamayacak olan büyük hasarlanmalarda, uygulanacak tek tedavi yönteminin “Donörden Kıkırdak Nakli” olduğunu söyleyen Doç. Dr. Gökhan Meriç, “Donörün kıkırdağı alınarak, başka bir hastaya nakledilmesi şeklinde gerçekleştirilen bu yöntem,yurtdışında yaklaşık 30 yıldır başarıyla kullanılıyor.

Donörden Kıkırdak Nakli’nde cerrahi işlem tek seferde uygulanıyor. Dört santimden büyük hasarlanmalarda da uygulanabiliyor. Diğer kıkırdak tedavilerinin başarısız olduğu durumlarda kurtarıcı yöntem olarak kabul ediliyor. Bu tedavi yönteminin 40 yaşın altında olan hastalarda başarı oranı yüksek. 50 yaşın üzerindeki kişilerde de uygun donör bulunması durumunda kullanılabiliyor.

Özellikle profesyonel sporcu olan hastalara “Donörden Kıkırdak Nakli” yapıldıktan sonra, önceki performans düzeyinde spora dönüş yaptıkları görülüyor. Üstelik sorun tekrarlamıyor.” diye konuştu.

Erken Tanı ile Aşınma Oranı Azaltılabiliyor

Kıkırdak dokunun kendini iyileştirme kapasitesi, vücudumuzdaki diğer dokulara oranla çok sınırlı kalıyor. Bu nedenle, kıkırdakta başlayan bir hasarlanma, ihmal edilirse, ilerleyen dönemde ciddi aşınmaya ve hatta protez kullanma mecburiyetine ya da ameliyata neden olabiliyor.


Hasarlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan ağrı ve hareket kısıtlılığı gibi durumlar ise yaşam kalitesinin ciddi anlamda azalmasına neden oluyor. Doç. Dr. Gökhan Meriç, “Hasarın erken dönemde tanılanması son derece önem taşıyor. Cerrahi ya da cerrahi dışı tedavilerle kıkırdak hasarlanmasını yavaşlatmak ya da önlemek mümkün olabiliyor.” dedi.

Romatizma ve kireçlenme en çok dizleri ve parmakları etkiliyor!


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.