Burun estetiği: Güzellik algımız değişiyor mu?

Doğallığın her zaman güzel olduğu değişmeyen tek gerçektir. Küçük, nefes alamayan burunlar yerine ameliyat olduğunuz belli olmayan, doğal burunları tercih edin! Burun estetiği: Güzellik algımız değişiyor mu?

Burun estetiği: Güzellik algımız değişiyor mu?
Elizabeth Taylor – Cleopatra (1963)

Günümüzde hayat çok hızlı değişiyor, bir yıl önce moda olup beğenerek alınan bir kıyafet, bir yıl sonra beğenilmeyebiliyor. İnsanların favori saç kesimleri yıllar içinde çok ciddi değişiklik gösterebiliyor. 70’lerdeki ile 90’lardaki saç modellerinin 2000’lerin başı ile ilgisi bile yok…

Kadınlar Elizabeth Taylor’dan etkilendi

“Güzellik algımız değişiyor” diyen Altınbaş Üniversite Hastanesi Medical Park Bahçelievler Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Denizhan Dizdar, bunu şu sözlerle açıklıyor:


İki yıl önce kullandığınız bir aksesuvar iki yıl sonra gözünüze aynı gelmeyebiliyor, demode kalabiliyor. Bu hızlı değişimden insanların güzellik algısı da payını alıyor elbette.

60’lı, 70’li yıllarda sinemanın da yaygınlaşmasının etkisiyle klasik bir güzellik algısı insanların aklına yerleşti. Dar belli, geniş kalçalı, kabarık saçlı, kocaman gözlü ve incecik burunlu kadınlar güzellik ikonu haline geldiler.

70-80’li yıllarda beden küçülürken, küçücük ve hokka burun algısı hiç değişmedi. Bu algıda Elizabeth Taylor’ın Cleopatra filmindeki güzelliğinin de katkısı büyüktür. Tabii ki estetik cerrahilerin her zaman en çok talep göreni olan burun estetiği konusunda bu dönemin isteklerine göre burunlar moda oldu.

Düşük, neredeyse oyuk bir burun sırtı ile ufacık ve kalkık bir burun ucu: Cleopatra burnu. Burun estetiği ile uğraşan cerrahlar burnun fonksiyonu ile neredeyse hiç ilgilenmezken, dış görünüm ön plandaydı. Ancak bu akımın sonucunda yıllar sonra küçücük, sırtı çökük ve nefes alamayan burunlu orta-ileri yaşlı kadınlar nefes alabilmek için doktora başvuracaklardı.”


Fonksiyonel yani nefes alan burun talep ediliyor

“90’lı yılların sonu 2000’li yılların başında birşeyler değişmeye, güzellik algısında doğala doğru bir dönüşüm gözlenmeye başlandı” diyen Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Denizhan Dizdar şöyle konuştu:

“Bu değişim vücut hatlarında da gözlenirken, aşırı zayıflık artık bir güzellik göstergesi değil, bir hastalık olmuştu. Tabii ki yüzün orta yerindeki burun da bu değişimden nasibini aldı. Öncelikle artık burun, fonksiyonunu geri kazanmıştı; insanlar burunlarından nefes almak istiyorlardı. Ayrıca burun güzelleştirilirken yüzün doğal simetrisine uyumlu, ne anormal küçük ve oyuk, ne de anormal kalkık olmalıydı.

Burun ameliyatı sonucunda yapılan yeni burnun, sanki yüzün orijinal burnuymuş izlenimi vermesi en çok talep edilen isteklerden biri oldu. Tabii ki ameliyat teknikleri de bu yönde gelişim gösterdi ve burun estetiği ameliyatı yerini fonksiyonel yani nefes alan burun estetiği ameliyatına bıraktı” dedi.

Doğallığın modası geçmez!

“Günümüzde de bu akım hala artarak sürüyor. Artık oyuk ve çok ince burun sırtları, mandalla sıkılmış gibi burun uçları pek talep edilmiyor. Bu işle uğraşan doktorlar da zaten yapay burunlar yapmamaya çalışıyorlar.


Bir cerrah burun estetiği yaptığı zaman, o burun sadece o gün, o yıl değil; ömür boyu güzel olmalıdır. Bu da ancak gelecek neslin de güzellik algısını tahmin ederek, geleceği öngörerek olabilir. Geçmiş nesillerin de, gelecek neslin de güzellik algısı farklı olacaktır ancak değişmeyen tek şey doğallığın her zaman güzel olduğudur.”

Estetik sonrası doku toparlanmasına yardımcı beslenme önerileri


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.