Kazım belgeseli, 1974 yılının Temmuz ayında, Kıbrıs Barış Harekatı’nın yapıldığı sırada bir tıp öğrencisinin Artvin Kaçkar Altıparmak Dağları’nın zirvesinde ölümle sonuçlanan tırmanışını anlatıyor.
Bir belgesel ve bu belgeselin baş aktörü Kazım Küçükalp…
Bu hikayeyi; daha doğru bir ifade ile geçmişte yarım kalan, kısa bir yaşamın perdeye aktarılmasını sağlayan kişi ise Dilek Kaya.
Kazım belgeselini ortaya koyan Kaya, Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi…
7 Kasım tarihinde TRT ekranlarında öğle saatlerinde bir hayat hikayesi resmedildi. Belgesel olarak ortaya konan bu hayat hikayesi, ocaktan aralık ayına kadar süren sadece 19 tane yıl. 1974 yılının Temmuz ayında son bulan kısa bir 19 yıl…
Dilek Kaya, 2016 yılında İzmir Halkapınar Bitpazarından onlarca yıl öncesine ait mektuplar satın alır. Bu mektupları almasıyla da “Kazım” belgeselinin kıvılcımı başlamış olur. Belgeselin başlaması da sanki bir romanın ortaya çıkışı gibi…
Mektupları inceleyip okuyan, fotoğraflara dikkatlice bakan Kaya, Kazım Küçükalp’i hikayenin merkezine oturtur ve araştırmaya başlar. “Kazım kimdir, nerede yaşamıştır, ne yapmıştır, ne gibi bir merakı vardı, gençliğinin baharında neden hayatı son bulmuştur ve bu sona giden yolda kimler yanında yer almıştır?”. İşte bu soruların peşine düşen Dilek Kaya “Kazım” belgeselini ortaya çıkarmıştır.
Kazım, 1955 yılında İzmir’de dünyaya gelmiş ve babası bir MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) personeli olan sıradan biri… Kazım’ın kendisinden yaşça büyük bir de abisi vardır, adı Attila Küçükalp’tir.
Kısa bir yaşam süren Kazım, yaşamında oldukça keyifli, yaşamayı seven; fiziksel görüntüsü ile de dikkat çeken iri yapılı biri. Bu özelliğinden olsa gerek kendisi basketbol sporuna da merak sarmış kısa da olsa bu sporla ilgilenmiştir. Sadece sporla da kalmamış, kendisi aynı zamanda okulun müzik grubu içerisinde yer almış ve hatta bu serüven sırasında da okul yönetimi ile de sorunlar yaşamıştır. Yeni Türkü grubu üyesi Derya Köroğlu ile de Ankara’da aynı lisede okumuştur.
Dağcılık ve tırmanış tutkusu
Kazım’ın bir başka tutkusu da dağcılık sporudur. Tırmanmayı seven ama vücudu da bir o kadar (arkadaşlarının söylemi ile) dağa uygun değildir. Yani çevik biri değildir. Arkadaş ortamında da sevilen “baba” lakaplı Kazım, okul arkadaşı Yasemin Kumbasar’a da aşıktır…
Liseden sonra tıpı kazanıp Ankara’da birinci sınıf öğrencisiyken 1974’ün yazında Artvin Kaçkar Altıparmak Dağları‘na tırmanacak bir gruptan haber alır ve “ben de geliyorum” diyerek sonsuzluğa giden adımın ilkini orada atar. Kazım, diğer dağcılara göre biraz daha tecrübesizdir, hatta bir arkadaşının tabiri ile biraz da “tez canlı”dır. Dağa tırmandıkları sırada zirveye arkadaşı ile birlikte ulaşmak ister ve bu isteği maalesef son isteği olur ve atılan adımlar veya yanlış hareketi kısa hayatının sonu olur…
Kazım’ın ölümüyle annesi de yıkıma uğrar. Bu yüzden ağabey Attila’nın yaşamı da etkilenir. Ağabey Attila birlikte olduğu kişiyle evlenmek üzereyken annesi, kendisinden ilginç bir istekte bulunur…
Bundan sonrasını yazmak yerine sizin belgeseli izlemenizi tavsiye ediyorum.
Dilek Kaya’nın yaptığı bu belgesel ile Kazım Küçükalp’in yaşamı, sanki yıllar önce son bulduğu yerden tekrar canlandırılmış ve kendisine, hiçbir şey olmamış gibi aradan geçen 40 küsur yıl sonra tekrar bugün yaşamın içinde varmış gibi bir ortam hazırlanmış. Bu duygusal durum belgesele yaşatılmamış olsa idi, belgeselin yaratıcısı Kaya da “Onu hiç tanımasam da en iyi arkadaşım” demezdi herhalde diye düşünüyorum…