Kuşlar uçmaz, rüzgar götürür; balıklar yüzmez, su götürür. Belki de içimizdeki kasırgayı dindirip rüzgarı dinlemek gerekiyor.
Doğadaki devasa boyuttaki canlılara baktığım zaman, bu muhteşem yaratıklar karşısında kendimin ne kadar küçük ve güçsüz olduğumu düşünüp rahatlıyorum.
Size de böyle oluyor mu bilmem ama bunu hissettiğim her an, üzerimden sanki büyük bir yük kalkıyor. Çünkü, benim küçük ve güçsüzlüğümle birlikte kendime sorun ettiklerim de küçük ve güçsüzleşiyor bir anda. Kendime bu kadar yüklenmemem gerektiğini hissediyorum. Dünyanın merkezi ben değilim ki dertlerim de dünyanın sonu olsun!
O çiçek, benim işim hallolmasa da açacak, o güneş ben o gece gözümü kırpmasam da bitirecek karanlığı zamanında. Sonra her şey yeniden başlayacak.
Okyanusların en derininde yaşayan koca deniz yaratıklarını düşünün. O koca dağlara meydan okuyarak kıvrıla kıvrıla yolunu bulmuş suyun kuvvetini düşünün. Sonra da o suya meydan okuyarak ters akıntı koşan somon balıklarını düşünün. Hayat da bir meydan okuma değil mi zaten. En güvenilir anne karnından çıkıp, yine o güven ortamını oluşturmaya çalışmak bizimkisi.
İnsanın ciğerlerinin kaldıramayacağı kadar gökyüzüne sıçramış o dağda açan çiçek mesela.
Ne kadar güçsüzüz değil mi? Çabalayıp durduğumuz, geceleri düşünmekten düşlemeyi unuttuğumuz her sorunumuz ne kadar önemsiz görünüyor bir an.
Yahu ben şu koca dünyada şuncacığım, benim derdimse şu ağaçtaki yaprağı kıpırdatmaz. İçimde kasırgalar yaratan, dışarıda rüzgar olup yaprağı kıpırdatamamış. O kadar da önemsizmiş.
Feng Shui inancına göre;
kuşlar uçmaz, rüzgar götürür,
balıklar yüzmez, su götürür.
Belki de içimizdeki kasırgayı dindirip rüzgarı dinlemek gerekiyor. Hem efil efil bir rüzgarla giden hangi gemi batmış!
Biliyorum burada böyle yazmak çok kolay. Ama bu dünyaya diğer canlılarla gelişimizin birçok nedeni var. Hepsi birer bilgi taşıyor sana verecek. Hepsinden öğreneceğimiz çok şey var. Gideceğimiz yerle varacağımız yerin aynı olmadığını öğretecekler her seferinde.
Hiçbir yere boşuna gönderildiğimi düşünmem ben, mutlaka benim için bırakılmış bir hazine olacaktır orada. Ya bir ders, ya bir anlam ya da bir anı. Hepsi hazinemdir benim. Ortaya saçacağım kelimelerim olacaklar sonra. Kiminin yalnızca kulağından girecek, kiminin kalbine dokunacak kelimeler. Belki bir tebessüm ettirecek. Onun da kelimesi olacak sonra. Böyle yayılarak çoğalacağım. Azalmayacak hep artacağım. Kimseye ait olmayıp herkesin olacağım. Sonra da içimden bir şükür geçecek, ya da her şey bir şükür olup ben içinden geçeceğim.
Bir türküde diyordu; bir ömür daha lazım vefatımızdan sonra.
Yeni hatalar yapmak için.