Türkiye’de deprem sonrası tsunami için tahliye alarm sistemi yok!

Deprem yönetmeliği yetmez. Türkiye’nin kıyı şehirlerinin deprem sonrası için tsunami eylem planına ihtiyacı var. Tahliye alarm sistemi kurulmalı, dalgakıranlar yapılmalı.

Türkiye deprem sonrası tsunami için tahliye alarm sistemi yok!

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) bünyesindeki Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTIM); “5 Kasım Dünya Tsunami Farkındalık Günü” kapsamında bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener’in açılış konuşması ile başlayan toplantı Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman, tsunami özelinde afetlerin ve risk azaltım çalışmalarının mali boyutlarının gerek afet öncesi simülasyon metoduyla gerek afet sonrası muhasebe yoluyla kestiriminin ana çerçevesini aktardığı bir sunum ile devam etti.


“Olmaz demeyin! Bodrum depreminde tsunami afeti gerçekleşti”

Açılış konuşmasında, 2016 yılında, (KRDAE) bünyesindeki Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi‘nin; UNESCO-Hükümetler arası Oşinografik Komisyonu (IOC) tarafından; “Kuzey-Doğu Atlantik, Akdeniz ve Bağlantılı Denizler için Tsunami Erken Uyarı ve Zararları Hafifletme Sistemi” kapsamında yetkili hizmet sağlayıcı olarak tanımlandığını hatırlatan Prof. Dr. Haluk Özener şöyle konuştu:

“Tsunami’yi sadece uzak doğuda olacak diye düşünüyoruz 2017 yılında Bodrum’da tsunami afeti gerçekleşti. Deprem gündüz vakti ve biraz daha büyük olsaydı, daha yüksek tsunami oluşturabilecek ve vahim sonuçlara ulaşabilecek can ve mal kaybı yaşanabilirdi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü olarak ulusal ve uluslararası deprem ve deniz seviyesi gözlem ağlarımızı tsunami uyarı bilgisini coğrafyamızdaki abonelerimize paylaşıyoruz” bilgisini verdi.

“Tsunami için tahliye alarm sistemi yok!”

Deprem ve tsunami konusunda vatandaşın nasıl uyarılacağı, bir mevcut GSM veya benzeri bir sisteminin mevcut olup olmadığına istinaden gelen soru üzerine ise Özener şunları kaydetti;

“Tahliye amaçlı kurulmuş bir alarm sistemi yok, kurulması için teşebbüsler var ve konu üzerinde çalışılıyor.Bu konudaki kamusal sorumluluğun AFAD’a ait olduğunu hatırlatmakta fayda bulunmaktadır. AFAD, İstanbul için afet hazırlık planlarında tsunami afetini de artık gündemine almış durumda. Benzer çalışmaların Türkiye’nin tüm sahil şeridi ile ilgili de başlatılması önem taşımaktadır”.

Yakın coğrafyamızda 50’ye yakın yıkıcı tsunami faciaları görüldü

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret Adaman ise tsunaminin aslında bulunduğumuz coğrafyaya çok uzak bir kavram olmadığına işaret etti:

“Yakın coğrafyamızda tarihte 50’ye yakın son derece yıkıcı tsunami vakaları görülmüştür. Türkiye’nin 8000 km üzerindeki sahil şeridinin de tarihte tsunami etkisinde kaldığını biliyoruz. Son Bodrum depreminde de “evet bize de olabiliyormuş” noktasına vardık.


Tsunami deyince akla Endonezya geliyor, Alaska geliyor ama 1959 yılında Sicilya’da deprem ve tsunami felaketi sonrası 120 bin kişi hayatını kaybediyor. 1979’da Fransa’nın Nice kentinde tsunamiden 30 kişi yaşamını yitiriyor. Deprem konusunda en hassas ve yetkin ülkelerden biri Japonya, 2011 depreminden sonra yaşanan tsunami sonrası kayıp maalesef 20 bin yaşam ve 350 milyar dolar”.

“Tsunami vurunca ne gibi maliyetler olacak?”

Tsunami öncesinde simülasyon yaparak telafisi gereken rakamların, daha da önemlisi; insan hayatı, ekolojik çevre, tarihi eser ve bütün kayıpların en aza indirgenmesinin detaylı çalışmalarla mümkün olacağını ifade eden Prof. Dr. Adaman şöyle konuştu:

“Tedbir almanın da bir maliyeti var ama tedbir almalıyız. Tedbir almadığımız zaman tsunami vurunca ne gibi maliyetler olacak, bu hesaplamaların yapılması önemli. İzmit depreminden sonra depreme karşı detaylı bir çalışma yapıldı ve yapıların depreme dayanıklı gelmesi konusunda net bir çalışma var ancak Türkiye’de tsunami için mevcut yönetmeliklerde kapsamlı bir çalışma bulunmamakta. Petro kimya tesisleri, enerji üretim tesisleri vb.

Bize olmaz demekle bu konuyu görmezden gelemeyiz, gelmemeliyiz. Tsunami deprem gibi değil, bizlerin önceden fark edebileceği, çoğunlukla 8-10 dakika gibi önemli bir süre kadar zamanımız var. Bu zaman bölgenin tahliyesi için yeterli bir zaman. İlk atılması gereken adım, tsunami tehlikesi altında olan bölgelerde tatbikatla desteklenmiş tahliye planlarını oluşturmak.”

Erken uyarı sistemleri, tahliye planları, kıyı duvarları

Bu tür senaryo çalışmaları ile maliyetler konusunda fikir sahibi olduktan sonra yapılması gerekenin hangi mekanizmaların devreye sokulacağı konusuna karar vermek olduğunu vurgulayan Adaman;

“Erken uyarı sistemleri ve tahliye planları, diğer yandan da koruma için neler yapılabilir; dalga kıranlar – kıyı kesimi ağaçlandırması – duvarların çekilmesi gibi adımlarla tsunaminin etkilerini azaltmak mümkün – bunlar maliyetli ancak bu önlemleri almazsak etkileri çok daha büyük olacak.


Türkiye’nin bunları konuşmaya – tartışmaya başlaması – çoklu disiplinli bir perspektifle bu çalışmaların yürütülmesi, bölge halkının tahliyesini engelleyecek veya zora sokacak ne gibi etkenler yaşanabilir bunun dikkatle hesaplanması gereklidir” dedi.

İstanbul Depremi’nde kaç metre tsunami oluşacak?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.