Çocuk-anne-baba üçlemesinde en çok dikkat edilmesi gereken husus, değişen kuşağın farkında olmak. Yeni nesil Z kuşağını oluşturuyor. Eğitimci Dr. Özgür Bolat, yetenekli çocuk yetiştirmenin 4 altın kuralını paylaştı.
İleri derecede teknoloji kullanan, imaj/video ve görsellerle iletişimde olan bu çocukları, kendinden emin, yaratıcı, alçak gönüllü, ileri görüşlü, gerçekçi, başarılı ve çalışkan bireyler haline getirmek ise ebeveynlerin elinde. Her anne, babanın arzusu, erdemli ve yetenekli çocuklar yetiştirebilmek.
İstanbul’u Anadolu yakasından en batısına kadar yaptığı söyleşilerle gezecek olan Eğitim Bilimci ve Yazar Dr. Özgür Bolat, çocukları yetiştirirken dikkat edilmesi gereken altın kuralları anlattı.
Yetenek nasıl gelişir?
Dr. Bolat, 6 Kasım Salı günü Akasya AVM’de ilk söyleşisini gerçekleştirdi. 13 Aralık Perşembe günü saat 14.00’da ise Akbatı’da “Yetenek Nasıl Gelişir?” başlıklı söyleşiyle katılımcıların sorularını yanıtlayacak.
1- Çocuğunuza ‘Güzel kızım’ ‘Yakışıklı oğlum’ veya ‘zeki çocuğum ‘diye hitap etmeyin.
Çocuklar için “akıllı”, “yakışıklı”, “güzel” sıfatlarını kullanmak onlara kendilerini değerli hissettirmek adına doğru bir metot değil. Çocuğa “Benim zeki oğlum, güzel kızım” dediğiniz an, çocuk zeki olarak etiketleniyor. Çocuğun kimliği zekâ ve güzellik gibi kendi kontrolü dışındaki özellikleri üzerine kurulu olursa tek boyutlu bir kişiliğe sahip olur, kırılgan bir kimlik geliştirir ve dışa bağımlı olur.
Bu sebeple karakterli ve güçlü benlikli çocuklar yetiştirmek için çocuğun kontrolünde olan ve her zaman sürdürebileceği özelliklerine vurgu yapılmalıdır. Çocuğunuza “Duyarlı oğlum” diye hitap edebilirsiniz. Bir çocuk her zaman duyarlı olabilir ve bu seçim, onun kontrolündedir.
Bir insan kabulünü ve dolayısıyla kimliğini kontrolü dışındaki özelliklere bağladığı zaman, hassas ve kırılgan bir benlik anlayışı geliştirir. Çünkü bir insan her zaman ve sürekli zekasını gösteren davranışlar sergileyemez.
Kimliği bu kavramlar üzerine kurulu olmayan bir bireyin güçlü bir benliği, yaşama dair bir duruşu ve anlayışı vardır. Kendi değerleri ışığında seçimlerini yapar. Ailelerin en büyük görevi çocuklarının kendilerine olan bağımlılığını en sağlıklı şekilde azaltmaktır.
2- Sınırlarlar içinde özerklik verin.
Esnek aileler çocuk merkezli bir hayat sürüyor, çocuğun her istediği oluyor. Ancak çocuğun bu yüzden oto kontrolleri gelişmiyor, zevklerini erteleyip işe odaklanamıyor. Her istediği yapılan çocuk, bir süre sonra “sevilmek” ile “isteklerin karşılanmasını” eş değer tutar. Aşırı sınır koyan aileler ise çocuklarının hayatına çok fazla müdahale edip onlar adına karar verir.
Bu durumda çocuk ailesinden bağımsız bir kişilik oluşturamaz, kendi duygularını sahiplenemez. Yapılması gereken bir taraftan çocuğa sınırlar koyarken, o sınırlar içerisinde çocuğun bağımsız bir kişilik geliştirmesine yardımcı olmaktır.
Ailelerin en fazla dikkat etmeleri gereken unsur; kuralları koymak ve kurallar çerçevesinde çocuğa özerklik vermektir. Çocuk, sınırlarının ne olduğunu tam olarak anlamak için kuralları test eder. Kural ihlal edildiğinde ise ceza yerine problemin gerekçesi anlaşılmalı ve çocuğa sorunun çizilmesi için yardım edilmeli.
3- ‘Ben’ dilini doğru kullanın.
Çocuk, aynı yetişkinler gibi seçim yapıyor ve yemek yemek istemiyor. Anne, “Yemeğini yemezsen üzülüyorum” diyor. Çocuklar bahçede koşup oyun oynuyor. Öğretmen, “Siz bu şekilde koşunca endişeleniyorum” diyor. Bu durumda çocuk da şöyle düşünüyor: “Olayın benimle ilgisi yok. Burada önemli olan benim duygum değil, annemin ya da öğretmenimin duygusu.” Değersizlik inancı başlıyor.
Dahası çocuk kendi kendine diyor ki: “Annemin, benim yemek yemek istemeyişime (kararlarıma) saygısı yok.” Bu durumda çocuk kendine saygı duyulmadığını düşünüyor ve değersizlik inancı oluşuyor. Gerçek ‘ben dili’ söylemlerinde “Benim duygum bana bağlı” mesajı vardır. Bu bir çeşit itiraftır, kişi yarasını söyler. Bu şekilde söylenen ‘ben dili’, ilişkilerin kalitesini arttırır.
4- Öğrenme ve keşfetme ortamı sağlanmalı
Son olarak yetenekli çocuklar yetiştirmek için öncelikle öğrenme ve keşfetme ortamı sağlanmalı. Çocuklar oyunla öğrenmeli, sanat ve spor da oyun için olmalı. Rekabet ve yargılardan uzak bir şekilde amaç keyif almak olmalı.
Çocuklar, küçük yaşta yarışmalara sokulmamalı. Ödül vermek yerine “tutku” geliştirilmeli. İnsanlar yapabildikleri şeyi sever. Bu yüzden çocukların da yapabilecekleri şeylere yönelmelerine izin verilmeli. Yetenek keşfi için yapılması gereken şey gözlemdir.
Çocuğa uygun koşullar ve materyaller sağlandıktan sonra eğilimleri, iyi olduğu alanlar gözlem yapılarak belirlenmeli. Yetenekli olduğu alanlar desteklenmeli. Kişinin yetenekli olduğu alanda “odaklı çalışma”, o alanda derinleşmeyi sağlayacaktır. Zamanla kendinden bir şeyler katarak “özgünleşme” gerçekleşecektir.