13 Aralık YHT kazasının düşündürdükleri

Her sabah yaptığım gibi evden çıkmadan önce kahvaltı niyetine sütlü kahvemi içerken bir yandan da haberleri alayım diye televizyonu açtım. Tüm ekranlarda tren kazası haberi…

13 Aralık YHT kazasının düşündürdükleri
13 Aralık 2018 Yüksek Hızlı Tren (YHT) kazasının düşündürdükleri

Şimdi tam olarak hatırlayamıyorum hangi haber kanalı olduğunu; fonda bir kadın spikerin sesi ve trenin köprüye çarptığını söylüyor, ekranda kaza yerinden canlı görüntüler, alt yazıda “YHT köprüye çarptı, yaralılar var.” yazısı.

Hemen hemen her kanalda aynı görüntü. Haberin kaynağı ise Anadolu Ajansı. Haberi ilk duyduğumda; “Yahu günde iki kez oradan geçen tren nasıl olur da bugün köprüye çarpar?” dedim. Ama benim aklıma takılan bu soru, belli ki ne kadın spikerin ve ne de haber müdürünün aklını rahatsız etmiş ki olayda bir tuhaflık görmemişler. Spiker, papağan gibi aynı cümleyi tekrarlayıp duruyor: “Tren köprüye çarptı.”


ankarada tren kazası haberi tv kanallar ile ilgili görsel sonucu

Evden, kafamda bu soru işaretiyle çıktım. Gün içinde haberleri takip ettim ve sonunda gerçeği öğrenmeyi başardım. Meğer köprü altında iki tren çarpışmış ve havalanan vagonlar köprüyü yıkmış. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, sorgulamadan her söylenileni doğru kabul etmek maalesef “Yeni” Türkiye’nin ciddi bir hastalığı. Bunun üzerine bir de ilk haberi ben vereceğim telaşını eklediğinizde böyle saçma bir haber ortaya çıkmış. Hele kaynağı da işsiz güçsüz kalmış, hiçbir yerde tutunamamış, tek ortak noktaları aynı ibadet mekanlarını kullanmak olan insanların sığıştığı bir ajans olunca haber rezalete dönüşmüş haliyle. Anadolu Ajansı’nı son on yıldır bir haber ajansı olarak görmüyorum zaten. Sebebini kolaylıkla tahmin edebilirsiniz. Yanılmadığımı da gördünüz.


tren kazası ile ilgili görsel sonucu

Aynı gün cumhurbaşkanı “Sorumluları bulun!” dedi. Öyleyse sorumluları hep beraber bulalım:

Kazanın nedeni YHT seferlerinin sinyalizasyon sistemi kurulmadan başlaması olduğu anlaşıldı. Haberleşmenin ise telefonla yapıldığı açıklandı. Telefondan benim anladığım; trenin geçtiği istasyondaki görevlinin bir sonraki istasyonu telefonla arayıp “Tren buradan geçti.” demesi. Olur ya dalgınlığına gelir treni görmez, telefonla arar ama öbür istasyondaki görevliye ulaşamaz ihtimalleri ise belli ki hiç akıllara gelmemiş. Bu seferler nisan ayında yani cumhurbaşkanlığı seçimlerinin arifesinde başlatılmıştı. 8 aydır da bu şekilde sürdürülüyordu. Oy kaygısıyla başlatıldığı açıkça belli olan bu tren seferlerinin başlaması emrini kim vermiştir? Sorumlulardan biri bu emri verendir. Diğeri de bunu uygulayandır. İşte size sorumlular…

Bir diğer konu; hukuk devletinde bir olay meydana geldiğinde, cumhurbaşkanı ferman(!) yayınlar edayla “Sorumluları bulun!” demez. Hukuk devletlerinde savcılar vardır. Onlar resen soruşturmaya başlar, sorumluları bulurlar. Kimsenin onlara görevini hatırlatmasına gerek yoktur; fermanın(!) nedeni savcılara mesaj vermek değilse eğer. Sizce bu ülkede bütün sorumluları bulabilecek cesarette savcı var mıdır? Veya bir başka şekilde şöyle sorayım: Şartlar ne olursa olsun adalet duygusunu kaybetmemiş hukukçuların ülkesi midir bu ülke?


Türkiye paçalarından vıcık vıcık vasatlık akan bu insanlar tarafından maalesef kötü yönetiliyor. Daha da önemlisi, halk kötü yönetildiğinin farkında değil. Yolculardan biri olan bir astrofizik profesörünün, 21.yüzyılda sinyalizasyon sistemi olmayan bir hatta yaşanan hızlı tren kazasına kurban gitmesi ise ironinin daniskasıdır.

Ankara Yüksek Hızlı Tren kazası: Sinyalizasyon hattı tamamlanmamış


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.