Nöronlar, beyindeki sinir hücreleridir. Bilindiği üzere beyin loblara, loblar da bölgelere ayrılır. Loblar ve bölgeler hatta bölgelerdeki kısımlar ve bölümlerin her biri farklı alanlar ile ilgili kontrol ve yönetim merkezleridir. Ama hepsinin yapı taşı nöronlardır.
Örneğin hareket etme yani “psikomotor” alandan sorumlu lob, bölge, kısım ve bölüm vardır ve bu yerin neresi olduğu bellidir, yani bilinir. Örneğin o yer hasar görürse, bedenimiz ne kadar sağlam ve güçlü olursa olsun dahi hareket etme özelliğimiz kaybolur.
Hareketten sorumlu komuta merkezini ne kadar geliştirirsek, hareketlerimizi de o kadar geliştiririz. Reflekslerin, istemli hareketlere dönüşmesi hareket merkezinin devreye girmesiyle olur. Yaklaşık 9 aydan sonra etkin olarak devreye giren korteks’deki hareketten sorumlu bölge, giderek hareket gelişimini ve hareketlerdeki mükemmelleşmeyi yönetir.
Peki, bu yönetim nasıl olur?
Bu, hareketten sorumlu bölgede doğuştan var olan sinir hücrelerini daha fazla sayıda aktif hale getirme ile olur. Sinir hücreleri sayıca çoğalmaz. Sadece daha fazla sayıda sinir hücresinin birbirini etkileyerek aynı amaç için bir araya gelmelerinin sağlanmasıyla olur.
Beynin hareketten sorumlu bölgesindeki sinir hücreleri, sorumlu olduğu görev ve iş neyse ancak o görev ve iş ile uyarılabilir. Uyarılan her hücre aynı uyarıyı diğerine temas ederek ona aktarır. Bu şekilde uyarılmış ve aktive edilmiş hücre sayıları ne kadar artar ve o iş için birlikte hareket ederse o iş yani hareket de giderek o derece iyi, mükemmel ve amaca uygun olur.
Sürünmeden, emeklemeye, emeklemeden tay, tay yürümeye, yürümeden koşmaya doğru giden süreç, söz konusu işten sorumlu sinir hücrelerinin yeterince ve gerektiği kadar bir araya gelmesi ve birlikte iş yapabilmesiyle mümkün olur.
Bu durumda insanoğlu doğuştan itibaren hiçbir hareket uyaranı ile karşı karşıya kalmadan sadece hayatına yatarak devam etse, tüm ihtiyaçları yatarak karşılansa ne olur? Elbette yürüyemez, koşamaz ve bir topa tekme atamaz olur.
Bizim için buradan çıkarılacak ders ve sonuç şunlar olmalıdır:
1- Bir işin ne kadar iyi yapılmasını sağlamak istiyorsak, insanları yaş düzeyi, gelişim düzeyi ve gelişim özelliklerini dikkate alarak işe koşmalıyız. Yani o iş ile ilgili uyaranlara maruz kılmalıyız.
2- Diğer bir ders ve sonuç da şu olmalıdır; Sanıldığı gibi örneğin futbolda çocukların ve gençlerin kaslarını geliştirerek, kondisyon seviyelerini yükselterek daha teknik becerilerini daha iyi ve mükemmel kılamayız.
3- Beynimizin her bölümü, yaşam ile ilgili gereken diğer davranışlardan sorumludur. Söz konusu o bölgedeki sinir hücreleri, bölgenin sorumlu olduğu davranışlar neyse ancak o tür işler ile uyarılabilir…. Bu da bizim o işle ilgili mükemmel olmamızı sağlar.
4- Bu durumda futbolcu olunmaz doğulur lafını bir daha gözden geçirmemiz gerekmez mi?
5- Elbette doğuştan getirilen yetilerimiz ve genetik özelliklerimiz vardır. Ama bu yetiler, genetik özellikler uyarılmaz ise hiçbir şey ifade etmezler.