Spor ve özellikle futbol insanları, genel olarak görselde önerilen davranışın tam tersi hareket eden insanlardır.
Oysa görselde önerilen davranışı hayata geçirebilirsek, dahası oyun anında dahi bunu becerirsek daha çok gelişir ve daha çok mesafe kat ederiz…
Çünkü bildiğiniz gibi coşkulu, sevinçli, sinirli, hüzünlü, kızgın gibi duygusal hallerde beynimizin limbik sistemi devrededir. Yani bizi limbik sistem yönetir.
Oysa doğru kararlar, doğru analizler ve doğru davranışları yöneten ve karar vermemizi sağlayan beyin bölgemiz ise frontal bölgedir.
Sporda şiddet ve beynin yönetmesi meselesi
Oyun oynarken dahi, yani hormonal salınım had safhadayken dahi, müsabaka ve faaliyet anında frontal bölgeyi daha etkin kullanmayı öğrenebilir ve öğretebilirsek, çok daha başarılı olacağımız kesindir.
Duygusal hareket etmek, diğer söylemle bizi limbik sistemin yönetmesine izin vermek en büyük handikapımızdır.
Duygu kötü bir şey değildir elbette. Ama duygu bizi, hayatımızı, oyunumuzu ve futbolumuzu yönetmemelidir.
Eğer yönetirse gerçek hayatta tam tersi olur ve biz yönetilen karşımızdakiler yöneten olur…
Çocuklarımıza okullarda ve futbol altyapı süreçlerinde öğretmemiz veya öğrenmelerini sağlamamız gereken asıl şey mantıklı düşünmelerini sağlamak olmalıdır.
Örneğin gol yedikten sonra her şey bitmiş gibi çökmemek, eslim olmamak, gol attıktan sonra da her şey hallolmuş gibi devamlılığı elden bırakmamak için beyindeki frontal bölge hep başat olmalıdır.
İradi özellik denilen şey aslında mantıklı olmayı, yani doğru ve iyi olanı ayırt etmeyi elden bırakmayacak şekilde davranmak demektir.
Biz büyükler sevinme ve öfkelenme süreçlerimizi sürekli kontrol etmek zorundayız.
İkincisi böylesi durumlarda çocuklara yönelik kararlar almama ve bunu göstermemek zorundayız.
Ki, çocuklar da bize bakarak en coşkulu veya en endişeli i anlarında dahi kendilerini kontrol edebilmeyi elden bırakmamayı öğrensinler.
Önemli soru şu olmalıdır:
Limbik veya frontal bölgeyi daha başat olarak kullanabilme bizim elimizde mi?
Elbette…
Bilimsel düşünme, gerçekçi düşünme, kurallı yaşam, ilkelere sadık olma, adalet, eşitlik gibi değerlerin farkında olma ve hayatı şans, tesadüf sürpriz veya mistik şeylerden medet umarak yaşamayı öğrenmemiş olma veya terk etme…
Yani beyninizin hangi bölgesini daha çok aktive edersek, o bölgenin sorumlu olduğu davranışları daha çok kullanırız.
Peki, o bölgeyi nasıl aktive ederiz?
O bölgenin sorumlu olduğu davranışlar ile ilgili bir yaşam sürerek ve eğitim alarak…
Yani gerçeklere, olması gerekenlere, ilkelere, kurallara, bilime yönelerek ve gereklerini yaparak.