Gazeteler, dergiler, iş dünyasına yönelik bloglardan tutun da danışmanlığını yaptığımız firma yöneticilerine hatta yolda, otobüste, çarşıda karşılaştığımız insanlara kadar herkes çok sesliler korosu gibi aynı şeyleri söylüyor: Şimdiki gençler bir tuhaf, iş yapmayı sevmiyorlar. Kolaydan CEO olacaklarını sanıyorlar. İş beğendiremiyoruz. Biz eskiden amirimize cevap veremezdik bunlar müdürlerinin yanında çok rahatlar. Valla bilmem ben Y Kuşağı Z Kuşağı bu çocuklar bir garip, bunlara kaldıysa işimiz…
Bu cümleler herkese tanıdık gelmiştir diye düşünüyorum. Bu cümleleri kuran ebeveynler, yöneticiler, insan kaynakları uzmanları, işverenler, beğenmeyip sürekli eleştirdikleri, köreltmeye çalıştıkları Y Kuşağını kendilerinin yetiştirdiği noktasını ya fark etmek istemiyorlar ya da farkında olmadan kaçırıyorlar. Öyle ya bu gençler ağaç kavuğundan çıkmadı. Onu yetiştiren bir aile, bir toplum, bir kültür var.
Ekonomik buhranlar, siyasi kaoslar, yetersiz teknolojik kaynaklar vb. toplumsal şartlar içerisinde yokluk ve imkansızlıklarla büyümüş; teknolojiyi kullanmakta tereddüt eden, toplumsal duyarlılıkları yüksek, otoriteye saygılı ve kanaatkar bir kuşağın, X Kuşağının yetiştirdiği çocuklardan söz etmekteyim.
“Bizim zamanımızda yoktu, çocuğum mahrum olmasın. Ben çektim, çocuğum çekmesin. Aman çocuğum sen dersine, oyununa bak ben yaparım bu işleri” gibi yoğun koruma duygusuyla el bebek gül bebek büyütülmüş; her istedikleri yapılmış bir kuşak olarak görmeliyiz Y kuşağını. Kendi yetiştirdiğimiz kuşağa yabancılaşmadan anlamalıyız ve iş ortamında Y Kuşağının yeteneklerini daha iyi kullanmaları için fırsatlar sunmalıyız. Tüm bunları yapabilmek için de önce Y Kuşağını olumlu olumsuz tüm yönleriyle tanımalıyız.
Y kuşağını tanımak
Y Kuşağının önceki kuşaklara nazaran daha narsist ve benmerkezci olduğunu söyleyebiliriz. Özgürce karar almak istiyorlar. Öz güvenleri fazla yüksek olmakla birlikte, girişimci ruhlu, donanımlı ve sorumluluk almaktan kaçınmayan bir kuşak.
Hırslı ve başarısızlığı kabul etmeyen bir yapıları var.
Teknoloji cağının hızlılığı onların kişilik yapılarına etki ederek sabırsız olmalarını sağlamıştır. Bu nedenle her şey bir “Google” araması kadar yakınlarındayken bilgiye anında ulaşmak ve bilgiyi anında karşı tarafa vermek isteyip her şeyin hemen olmasını arzu ederler.
Takım çalışmasına yatkınlar.
Yeteneklerini ortaya çıkardıkları ve fikirlerini paylaşabildikleri gruplarda yer almayı seviyorlar. Değişime ve yeniliğe açıklar. Kişisel deneyimlerini, bilgi ve fikirlerini paylaşmayı seviyorlar.
Teknoloji, hayatlarının ayrılmaz bir parçası.
İletişimde gerçeklik ve dürüstlüğe önem veriyorlar. Dolambaçlı olmak yerine düz davranmayı tercih ediyorlar; kendilerine de öyle davranılmasını istiyorlar.
Tanınmış olmak onlar için önemli
Bu nedenle sosyal ağlarda arkadaşlarının çokluğuyla övünürler. İletişime geçme konusunda son derece istekli davranıyorlar. Sosyal yönleri oldukça kuvvetli. Teknolojinin de etkisiyle daha “global” bir kuşak oldular. Farklı kültürlerden ve coğrafyalardan insanlarla iletişim halindeler. Bu yüzden karmaşıklıkla kolay baş edebiliyorlar. Değişime uyum sağlama yetenekleri çok fazla…
Tüm bu özellikleri bir araya getirdiğimizde iyi yönlendirildiğinde bir firmayı çok daha ileriye taşıyabilecek kadar yetkin bir profil çizmiş oluyoruz.
Peki, ama Y kuşağını nasıl yönlendirmeliyiz?
Asıl sorunumuz bu; çünkü bizler Y Kuşağının özelliklerini bilmediğimiz gibi onları kendi kalıplarımıza sokarak yönetip yönlendirmek istiyoruz. Haliyle bizim kalıplarımız bu jenerasyona dar geliyor. Bu nedenle, bu nesil ile çok sık çalışan birisi olarak bu nesilden maksimum performans almanızı sağlayacak ve onları iş yerine aidiyeti yüksek hale getirmenize yardımcı olacak bazı ipuçları vermek isterim.
1- Kişisel gelişimlerine katkı sağlayın
Farklı araştırmalardan çıkan sonuçlara göre Y Kuşağı’nın işverenlerinden/firmalarından en büyük beklentileri kişisel gelişimlerine yatırım yapılmasıdır. HR Dergisi’nin yaptığı araştırmaya göre Y Kuşağının en büyük motivatörü “Eğitim”. Yani X Kuşağındaki “Maaşım ve sosyal güvencem yerinde daha ne isterim ki? ” düşüncesi Y Kuşağında yerini ” Bana, kişisel gelişimime yatırım yapmayan firmaya ben ne yapabilirim ki? ” düşüncesine bırakmakta.
2- Yönetim anlayışınızı değiştirin
Y Kuşağının yönetici algısı da diğer kuşaklardan farklı. Buna göre Y Kuşağı kolay erişebildikleri, açık iletişim kurabildikleri, fikirlerine önem veren, fikirlerini dile getirmede onları yüreklendiren ve bilgisini kendileriyle paylasan yöneticilerle çalışmak istiyorlar.
3- Çalışanlarınıza özgür hareket alanı sağlayın
Özgürlüklerine düşkün olduklarını belirttiğimiz Y Kuşağı çalışanlarına yenilikçi olabilmeleri için biraz alan vermeniz gerekmekte. Y Kuşağı çalışanlarınızın firmanıza taze kan ve yeni projeler getirmelerini istiyorsanız, onlara bunun için uygun fırsatları tanımanız ve uygun görevleri vermelisiniz. Yaratıcı olabilmeleri için onlara biraz imkan tanımanız ve fikirlerini takdir etmeniz hem iş yeriniz hem de onlar için çok faydalı olabilir.
4- İş – sosyal hayat dengesini sağlayın
Kariyer de yaparım hayatimi da yaşarım felsefesinde olan Y Kuşağı için iş hayati ve sosyal hayat dengesi oldukça büyük önem taşımaktadır. Türkiye standartlarında haftalık 45 saat yasal çalışma süresinin sarktığı organizasyonel yapılanmalarda Y Kuşağının veriminin ve çalışma isteğinin düştüğü aşikardır.
Bu noktada otoriteye karşı gelmeyen ve sosyal hayatını gözden çıkartarak isine odaklanan X Kuşağı yöneticilerinin aynı fedakarlığı Y Kuşağından da beklememesi gerekir. Burada hepimizin bilmesi gereken bir şey var ki günlük 7-8 saatlik mesai kapsamında bitirilmeyen bir iş mesai sonrası dinlenme zamanı gasp edilerek tamamlanamaz.
Önemli olan hiçbir iş bitmese de uzun saatler süren bir çalışma mı yoksa her isin tamamlanabildiği verimli ve normal süreli bir çalışma mı?
Y Kuşağını anlamamız bu kadar uzun zaman alırken gümbür gümbür gelen bir Z Kuşağı var. Bir an önce Y Kuşağı ile ortak bir paydada buluşsak iyi olacak. Z Kuşağı Y Kuşağından daha yaman bizden söylemesi…