Boşanmalarda görülen artış, yoksulluk nafakası tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Süresiz nafaka kadınların çalışmasına engel mi? Evlilik, işsizlik sigortası olarak mı görülüyor?
Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Etem Saba Özmen, her boşanma davasının kendi somut özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor ancak “Yoksulluk nafakası süresiz görülmemeli” diyor.
Ülkemizde yıllık ölçekte artan boşanma hızı bir başka tartışmayı da beraberinde getirdi; yoksulluk nafakası. Boşanmanın ardından “yaşam standardının düşeceği” gerekçesiyle yoksulluk nafakası talep eden tarafa, süresiz nafaka bağlanabiliyor. Bu durum da evliliğin işsizlik sigortası ya da sosyal güvence kurumu olarak görüldüğü, yoksulluk nafakasının iş aramayı önlediği eleştirilerine yol açıyor.
Peki gerçekten bu yorumların hukuktaki karşılığı ne? Prof. Dr. Etem Saba Özmen, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşen tarafa nafaka ödenmesinin çok önemli olduğunu söylüyor ancak itirazları var.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2018 boşanma verilerini henüz yayımlamasa da son yıllarda boşanma hızında görülen artışın sürmesi bekleniyor. Boşanmaların bir kısmı anlaşmayla olsa da nafaka tartışmaları yoğun olarak yaşanıyor. Yoksulluk nafakası da bu başlıklarından biri. Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özmen, yoksulluk nafakasının Medenin Kanunun 175. maddesiyle hükme bağlandığını belirterek şunları söylüyor:
“Yoksulluk nafakası kısaca evliliğin boşanma kararıyla bitmesinden dolayı yoksulluğa düşecek eş lehine hükmedilen nafakadır. Hâkim, yoksulluğa düşecek olan eşin talebiyle nafaka kararını verebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009 yılında verdiği bir karara göre kişi; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde gelire sahip değilse yoksul olarak kabul ediliyor.”
“Nafaka zenginleştirmemeli”
Nafakanın “alan tarafı zenginleştirmemesi, vereni de fakirleştirmemesi” gibi temel bir ölçüte oturması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özmen, yoksulluk nafakasının süresiz olarak hükmedilebileceğine dair maddeye yönelik itirazlarını da dile getiriyor. Kanunda, süresiz nafakaya hükmedilebileceğine dair maddenin hâkimler tarafından “emir” kabul edilerek uygulandığını anlatan Özmen;
“Oysa somut olayın özelliklerine göre kararlar verilmeli. Şunun bir çetin ceviz olduğunu kabul etmemiz gerek. ‘Yoksulluk nafakası diye nafaka mı olur? Günümüz çağında herkes boşansa da herkes çalışmak yükümlülüğü altındadır. Hatta evlilik işsizlik sigortası mıdır, sosyal güvence kurumu mudur?’ soruları gündeme gelebilir. Oysa evli bir kişi, boşanmakla yoksulluğa düşebilir” diyor.
Yoksulluk nafakası gerekli mi?
Öğrencilerinin “Hiç kimse hayatı, onun kadar derse taşıyamaz” diye tanımladığı Prof. Dr. Özmen, yoksulluk nafakasını da hayattan bir örnekle anlatarak açıklığa kavuşturuyor:
“Üniversite eğitimi sırasında evlenen, eşinin isteğiyle eğitimini bırakan, hiç çalışmayan bir kadın yıllar sonra boşandığında yoksulluğa düşebilir. Şöyle düşünmek gerekir; eğer üniversite eğitimi sürseydi akademik hayata devam edebilirdi, profesör olabilirdi ya da çalışma hayatına katılabilirdi. Oysa uzun yıllar süren bir evlilikten sonra kimse o kadından yeniden üniversite hayatına dönmesini ya da bir kariyer edinmesini bekleyemez. O nedenle de hayatını yoksulluğa düşmeden sürdürmesine yönelik bir nafaka çok hakkaniyetlidir. Bence böyle bir kişi için 10 bin lira yoksulluk nafakasına bile hükmedilebilir.”
Bu örnekten de anlaşılacağı gibi yoksulluk nafakasının miktarı çiftlerin kazancı ve yaşam standartlarına göre değişebiliyor. Asgari ücretle geçinen bir aile için belirlenecek nafaka miktarı ile yaşam standardı daha yüksek olan aileler için hükmedilecek miktar farklı olabiliyor. Burada yine her olayın somut bir şekilde değerlendirilmesinin önemi ortaya çıkıyor.
Prof. Dr. Özmen, asgari ücretle çalışmanın da yoksulluk nafakası almayı engellemediğini belirterek “Yargıtayın ‘asgari ücret seviyesinde gelire sahip ise, yoksulluk nafakasının bağlanması olanaksızdır’ ön kabulünün onaylanamayacağına yönelik kararları var. Ayrıca yoksulluk nafakası alan kişi buna bel bağlayıp iş aramamayı tercih edebilir. Bu noktaya da dikkat çekmek istiyorum” diyor.
“Nafaka süresiz görülmemeli”
Özmen, yoksulluk nafakasının “nafakayı alan kişinin evlenmese bile fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması, haysiyetsiz yaşam sürmesi” gibi nedenlerle ortadan kalktığını ifade ederken yoksulluk nafakasının iş aramayı önleyecek cazibeye sahip olmaması gerektiği yönündeki düşüncesini yineliyor.
Özmen, bu nafaka türünün süresiz olmaması ve her boşanma davasının özelliğine göre karara bağlanması gerektiğini vurguluyor.
Nafaka konusunun ayrıntılı olarak tartışılacağı, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesinin düzenlediği, ‘Aile Hukukunda Güncel Sorunlar Sempozyumu’nun önemine değinen Özmen, “Bu ve benzer sempozyumlardaki tebliğler öneri niteliğindedir. Medeni Kanunumuzun 1. maddesi ‘Hâkim kararını verirken bilimsel görüşlerden yararlanır’ der. Bu sempozyumlar da hâkimlerin yararlanacağı bilimsel görüşlerin kaynağı” diyor.