Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 27 Mayıs’ta ziyaret edeceği Yassıada’nın son haline ilişkin fotoğraflar servis edildi. AK Parti’nin ‘Demokrasi ve Özgürlük Adası’ projesi öncesi yeşil bir alan olan ada, şimdi sadece binalardan ibaret olurken, boş adaya 1200 kişilik cami yapılması da dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı sonrası “Demokrasi ve Özgürlük Adası” olarak yeniden düzenlenen Yassıada projesinde sona yaklaşıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 27 Mayıs’ta adaya yapacağı ziyaret öncesi adanın son fotoğrafları paylaşıldı.
Proje öncesi neredeyse sadece yeşil alan olan ada, şimdi ise betonlardan oluşan bir görünüme sahip.
Yerleşimin olmadığı adaya 1200 kişilik bir cami yapıldığı öğrenilirken, bunun yanı sıra 650 kişilik konferans salonu, 125 odalı bir de otel inşa edildi.
Yassıada son hali:
İmara açıldıktan sonraki fotoğrafı:
Yassıada nerede?
Demokrasi ve Özgürlük Adası ya da bilinen adıyla Yassıada, Marmara Denizi’nde İstanbul’a yakın küçük bir adadır. Biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan, birbirine yakın iki metruk adadan yassı olanıdır. Eni 185, boyu 740 metre, yüzölçümü 18.3 hektar olan adanın arazisi düzdür, ancak sahilleri genellikle denize dik olarak iner. Sivriada’ya 0.9, Burgaz Adası’na 2.67 ve Kadıköy’e (Fenerbahçe Adası) 6.27 deniz mili uzaklıktadır.
27 Mayıs Darbesi döneminde burada gerçekleştirilen ve Demokrat Partililerin (DP) yargılandığı Yassıada Yargılamaları ile de tanınır. Darbenin izlerini silmek için adanın adı Demokrasi ve Özgürlük Adası olmuştur.
Doğu Roma İmparatorluğu dönemi
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde 4. yüzyıl’dan itibaren bir sürgün yeri olarak kullanılan Yassıada’ya, Bizans İmparatoru Theofilos (hükümdarlığı 829-842) Platea Manastırı diye bir manastır inşa ettirmiştir. 860’ta bu adada sürgün olarak kalan patrik İgnatios adanın tam ortasına bir kilise inşa ettirmiştir. Daha sonraları bu kilisenin altındaki dehlizler zindan olarak kullanıldı. 12. yüzyıl’da Latinlerin ve 15. yüzyıl’da Rusların istilasına uğradı.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi
İstanbul’un Fethi’nden sonra uzun süre adayla ilgilenen olmamıştır. 1859’da adayı satın alan Birleşik Krallık’ın İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer, sahilde burçları olan kaleye benzer bir bina ile adanın ortasına enteresan bir mimari üslupta, şato büyüklüğünde bir köşk inşa ettirdi.
Bulwer 1837 yılında Birleşik Krallık’ın İstanbul Büyükelçiliği kâtipliğinde bulunurken önemli bir ticaret anlaşması imzalamıştır. St. Petersburg, Madrid, Washington D.C. ve Floransa’dan sonra tekrar Mayıs 1858’de İstanbul’a gönderilmiş ve 1865 yılı Ağustos ayına kadar Büyükelçi olarak kaldığı sırada, dört tarafı kayalık, ıssız yeri beğenerek Sultan Abdülmecit’in de onayını alarak Yassıada’yı satın almıştır.
Lüks eşyalar taşınarak burada küçük bir şato şeklinde, biri batı tarafında, biri ortada olmak üzere iki bina, limonluk inşa ettirir ve asma kütükleri diktirip bahçe kurdurur. Bahçıvanlardan üretimi sorarken, bir taraftan da misafirlerini karşılar. Bahar ve yaz ayları bitince, İngiliz elçisinde birden sıkıntı görülür. Bunun üzerine Londra’da Times gazetesine ilan vererek adayı satışa çıkarılır. Osmanlı Hükümeti için bu hiç de uygun bir davranış değildi. Kendisine epeyce dil döküldükten sonra bu kararından vazgeçirilir.
Burada dikkate değer bir rivayet de şudur: inşaat yapılırken lahit içinde çok değerli mücevherler çıkar, bunun üzerine Osmanlı hükümeti Bulwer’den adayı bir Türk’e satmasını ister. Bu kez arazi, bahçe, bağ ve binalar Mısır Hidiv’i İsmail Paşa’nın ilgisini çeker ve satın alır. Fakat o da, kısa bir süre sonra, bu şehirden uzak olan Yassıada’dan sıkılır. Tekrar birkaç bekçi ve martılardan oluşan ıssız günler başlar.
Türkiye Cumhuriyeti dönemi
Yassıada 1947’de Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınmış, 1949’da inşaata başlanmış ve 1952’de eğitim hizmetlerine açılmıştır. Komutanlık kuzey iskele yanındaki, bugün de duran Bulwer’in şato tipi yuvarlak köşkünü muhafaza ederek, subay ve erler için yüksek katlı lojmanlar, spor sahası, tesisler, buz deposu, yemekhane, silahhane gibi birçok yeni bina yaptırdı.
27 Mayıs Darbesi’nden (1960) sonra burada kurulan mahkemelerde Demokrat Partililer yargılanmıştır. Mahkeme sonunda idam cezasına mahkûm edilen 15 sanıktan Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun cezaları İmralı Adası’nda infaz edildi.
Davaya bakan hakim ve savcılar kaldıkları Heybeliada Panorama otelinden buraya gemi ile gelip gitmişlerdir. Yassıada Yargılamaları bittikten sonra, ada yeniden Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiş ve buradaki eğitim faaliyetleri 1978’e kadar sürmüştür.
Deniz kuvvetleri de burayı boşalttıktan sonra adanın ıssız günleri tekrar başlamıştır. 1993’te İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi için uygun bir çalışma yeri olarak görüldüğünden, enstitü buraya taşındı. Günde iki kez şehir hatları vapurları, hoca ve öğrencileri getirip götürmesine rağmen, uzaklık, gerekli ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için Fakülte 1995’te adayı terk etmiştir.
Marmara Denizinin tek balık çiftliği burada bulunmaktadır. Gökkuşağı alabalığı (Oncorhynchus mykiss), 1–4 kg’lık Çelikbaş Alabalığı yetiştirilmektedir.