Torpil ve liyakat: Türkiye’de torpilsiz iş bulmak zorlaşıyor mu?

Osmanlı’nın çöküş sebeplerinden biri olan liyakat sisteminin bozuluyor olması, çok uzun bir süredir ülkemizde tartışılıyor. Çoğunluğa göre gittikçe yaygınlaşan torpil sorunu neredeyse en alt kademelere bile inmiş durumda. Bir tarafta hayat pahalılığı, işsizlik, yetersiz istihdam ve güvencesiz işlerle mücadele eden insanlar varken; diğer tarafta hak etmediği pozisyona gelip, fazla emek harcamadan doyurucu ücretler alan insanların var olduğunu söylemek yanlış olmaz.

İŞKUR işsizlik rakamları torpil liyakat

İş bulmak için torpil yetiyor mu?

İyi bir referansın kurumsal ve köklü şirketler için gerekli olduğunu biliyoruz. Herhangi bir alanda otör ya da isim yapmış kişilere kendini ispatlayabilmiş bir çalışanı almayı istemek haklı bir sebep olabilir. Ancak torpil diye adlandırdığımız durum; pozisyonu hak etmeden, pozisyon için yeterli eğitim ve donanıma sahip olmadan, sadece çevre veya politik bağları nedeniyle işe alım olarak tanımlanıyor ve dünya çapında ayrımcılık sayılıyor.


Son dönemlerde, ailelerin yeni mezun evlatlarına işe girsin diye ya da piyasadan umudu kalmamış insanların kendilerine torpil ayarlamaları işi garantiledikleri anlamına gelmiyor. Torpili olan bireyler kendilerinden daha torpilli birinin işe alınabileceğini düşündüğü için diken üstündeler. Artık işe girmek için torpil yetmiyor. Yapılan torpilin de ne kadar büyük olduğu, emrin ne kadar üstten geldiğinin önemli olduğuna inanılıyor.

Torpilsiz iş bulmak mümkün mü?

Kimine göre torpilsiz iş bulmak çok zor. Hatta halk arasında “bu devirde ya paran olacak ya dayın.” deniliyor. Ancak gerçekten çok vasıflı ve sınavlarda dereceye girecek kadar kalifiye adayların da iş bulamadıklarını söylemek yanlış olmaz.

Torpilsiz işe girenler

Torpilsiz işe girdiğini söyleyen, bölümlerini dereceyle bitirmiş, iyi yerlerde eğitim görmüş ve başarı kazanmış bazıları, girdikleri işte çok mutsuz olduklarını söylüyorlar. Bunun sebepleri; niteliklerinden dolayı iş ortamında ayrıştıkları, kıskançlık ve dedikodu hedefi haline gelmeleri, iş yapmak istemeyenler tarafından normalden fazla iş yüklenmeleri ve sonunda mobbinge maruz kalmaları olarak belirtiliyor. Kimine göreyse, bu kişiler her an yerlerine geçecek torpilli biri ortaya çıkarsa işten çıkarılma tahlikesiyle karşı karşıya.


Torpilin olduğu yerlerde işler nasıl yürüyor?

Kalifiye olmayan hatta yapılan işin eğitimini bile almamış kişiler işi yürütemiyor. İş yeri verimli çalışmıyor, insana hizmet veren yerlerde kuyruklar uzuyor, hizmetler sekteye uğruyor. Torpille işe giren insanlar kendini geliştirme ihtiyacı hissetmiyor, iş gününü verimli geçirmiyor ya da işi başkasına yıkıyor ama ay sonunda maaşını alıyor.

Çoğu yerde iltimas sadece işe girerken değil ayrıcalıklı ve öncelikli hizmet almada da kullanılıyor. İş verenler bu durumdan mutlu olmasa da kimi işlerinin bozulma tehdidiyle karşı karşıya kaldıkları için kimi de beraber iş yapıp para kazandıkları insanlarla ortaklıklarını devam ettirmek amaçlı iltimasa göz yummak zorunda kalıyorlar.

Torpilin yaygınlaşmasının beyin göçüne etkisi

Torpilin sonuçlarından biri, nitelikli ve üretken işçilerimizi başka ülkeye kaptırmak. Niteliklerine rağmen iş bulamayan veya girdiği işlerden memnun olmayan yüksek nitelikli ve iyi derecede dil bilen işçilerin çoğunluğu fırsatını bulursa gelişmiş ülkelere gidiyor ya da gitmeyi planlıyorlar. Hatta artık bu durumu kabul edip ülkemizden umudu kesen gençler, kendi istekleriyle ya da ailelerinin yönlendirmeleriyle ülkemizde iş bile aramadan yabancı ülkelere yöneliyorlar.

Torpilin daha da yaygınlaşmasıyla toplumdaki adalet ve güven duygusu yavaş yavaş yerini umutsuzluğa bırakırken hem torpilli hem torpilsiz işçilerimiz öz saygı ve kendini gerçekleştirme duygularından mahrum kalıyorlar. Ülke olarak ise potansiyelimizin farkına bile varamadan üreticilik ve özgünlüğümüzü kaybediyoruz.


Bütün bunları önlemek ve daha mutlu bir toplum yaratmak için, işe alımlarda daha adil bir sıralama yapılmalı ve kurumlarca yeterli denetleme yapılmalıdır. Ancak mevcut duruma baktığımızda önce şu ana kadar yapılan hataların düzeltilmesi gerekiyor.

5 milyon mezun borç batağında; 297 bin öğrenciye yasal işlem


Fatma Uğuz
1986 doğumluyum. İlk ve orta eğitimimi Denizli'de tamamlayıp 2009'da Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon bölümünden mezun oldum. 5 yıldır reiki, ezoterizm, tasavvuf ve felsefe ile ilgileniyorum. Müzik, kitap, resim ve sinema ilgi alanlarım arasındadır. Ayrıca Türkiye'deki uzun antik yolları yürüyorum. Halen fizyoterapist olarak görevime ve lisansüstü eğitimime devam etmekteyim.