Ankara kulislerinden en çok tartışılan iki konu; kabine değişikliği ve yeni sistemin revizyonu. İlk etapta Berat Albayrak ve Süleyman Soylu gibi isimlerin değişeceği belirtiliyor. Daha önemli konu ise Erdoğan’ın iki tercihten birini yapması: “CHP ile girilecek bir Türkiye İttifakı ile yeni sistemde revizyon” veya “baskın seçim.”
Ankara kulislerinde en çok konuşulan konular; “Kabine değişikli ne zaman olacak?” “Kimler gidecek, kimler gelecek?” ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bir revizyon gerçekleşecek mi?
Mehmet Şimşek kabul etmeyince kabine değişikliği ertelendi
AKP kulislerinden yansıyan bilgilere göre Maliye ve Hazine Bakanlığı için düşünülen isim Mehmet Şimşek‘ti. Bir süre önce Saray’da gerçekleşen Erdoğan-Şimşek görüşmesinde Mehmet Şimşek görevi kabul etmemiş affını istemişti.
Şimşek’in bu görevi kabul etmemesinin sebebi ise milletvekili listelerine konulmaması ve ilk kabinede görev verilmemesi olarak düşünülüyor. Şimşek seçimlerden sonra yurt dışında üst düzey danışmanlık yapmaya başlamış ve Türkiye’den ayrılmıştı. Mehmet Şimşek Bakanlık teklifini kabul etseydi kabine üç gün içinde değişecekti.
Berat Albayrak ekonomiden alınacak
Maliye ve Hazine Bakanlığı için düşünülen isim hala netleşmemişken, Berat Albayrak‘ın yeniden Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığına kaydırılacağı; Binali Yıldırım‘a özel bir statü ile Sarayda görev verileceği gelen bilgiler arasında. Albayrak’ın, kabinede görev almasını istemeyen AKP tabanını memnun etmek için kabine dışında bırakılması da sürpriz olmaz.
Diğer değişiklik düşünülen bakanlıklar ise Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı. Bekir Pakdemirli‘nin bu değişiklikle Bakanlar kuruluna veda edeceği belirtiliyor. Erdoğan, Bekir Pakdemirli’den istediği verimi alamamış, Pakdemirli hiçbir başarı sağlayamamıştı.
Süleyman Soylu da gidiyor!
Son günlerde Suriyeliler konusu gündemden düşmezken, halktan gelen tepkilerde seçimlerde AKP’ye oy kaybettiren meselelerin başında geliyor. Her gün meydana gelen adli olaylar, gazetecilere ve Siyasi Parti liderlerine yapılan saldırılarla gündemden düşmeyen İçişleri Bakanlığı ancak yeni bir bakan değişikliği ve köklü bir idari değişiklikle yeniden bu imajını değiştirebilir.
Süleyman Soylu‘nun bu nedenle kabine dışında kalacağı ve kongrede partide görev verileceği kulislere yansıyan bilgiler arasında.
Erdoğan’ın tabanın sesine kulak vereceği ve İstanbul seçimi yenilgisini Berat Albayrak ve Süleyman Soylu’ya fatura edeceği konuşuluyor.
Bakanlar kurulunun bu kadar gecikmesinin sebebi ise Erdoğan’ın ‘muhalefetin demesi ile kabine değişmez, biz gerek görürsek değiştiririz’ sözünün üzerinden biraz zaman geçmesi olarak düşünülüyor.
Erdoğan’ın iki seçeneği var: Türkiye ittifakı ile sistem değişikliği veya baskın seçim
Çağlar Cilara‘nın Onuncu Köy programına konuk olan eski AKP Milletvekili Emin Şirin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun istediği 6 maddelik çerçevede Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni revize etmeye mecbur kalacağı aksi takdirde Ekim ayında Meclis aritmetiğinin değişeceğini ve Erdoğan’ın baskın seçim yapmaya mecbur kalacağını söyledi. Emin Şirin şöyle konuştu:
• 31 Mart seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı Danışmanı Mehmet Uçum basına 8 maddelik bir yazı sirküle etti; “Türkiye İttifakı’nı kuralım” diye. Ona karşılık 23 Nisan’da Kemal Kılıçdaroğlu, 6 maddelik karşı şartlarını söyledi. Erdoğan bunu aldı cebine koydu, zamanı geldiğinde bunu tartışmaya açabilir.
• Kılıçdaroğlu Hürriyet’te Abdulkadir Selvi’ye verdiği röportajda bu 6 maddelik şartın teker teker konulmasını istemesi tesadüf değil. Bu neyin işareti? Saray bunun tartışılmasını istiyor. Yani Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü ile başlayan bu gelinen noktada kuvvetler ayrılığına dayanan bir başkanlık sistemi veya yarı başkanlık sisteminin olmasını istiyor.
Kılıçdaroğlu’nun 6 şartı
• Kılıçdaroğlu’nun paylaştığı bu 6 madde önemlidir. Bütçeyi meclis yapacak. Türkiye KHK’lar ile idare edilmeyecek. Kuvvetler ayrılığı sağlanacak. Cumhurbaşkanı tarafsız olacak.
• Erdoğan bunu kabul ederse durumunu rahatlatır. Bir anlamda CHP ile bir koalisyon kurmuş gibi olur. Ona göre belki CHP ve başka partilerden bakanlar seçebilir. Bu yüzden de bakanlar kurulu değişikliği ertelendi. Yani bu müzakerelerin bitmesi lazım.
• Yarı başkanlık gibi bir sistemde Erdoğan da dönemini daha rahat bir şekilde tamamlar. Bu olmadığı takdirde Ekim ayında Meclis açıldıktan sonra yeni kurulacak partilerle birlikte Meclis’in aritmetiğinin değişeceği görülüyor. Milletvekillerinden ciddi bir miktar kayma olabilir. Meclis aritmetiği değişince erken seçime gitme durumu olacaktır.
İttifak kurulmazsa baskın seçim
• Türkiye İttifakı kurulmazsa, yani CHP ve İYİ Parti’nin istekleri ortaya konmazsa, geniş Türkiye koaliasyonu haline gelmezse, bu erken seçime doğru gidiyor. Erdoğan buna karşılık baskın seçim yapabilir.
Röportajı aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz:
Kılıçdaroğlu’nun yeni sistemin revizyonu için öne sürdüğü 6 madde neydi?
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, 23 Nisan 2019’da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni eleştirdiği TBBM’de yaptığı konuşmasındaki bölüm şöyleydi:
— Egemenliğin kullanılmasının hiçbir surette, hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılmaması için kuvvetler ayrılığı ilkesi getirildiğini, bütün demokrasilerin ana omurgasını kuvvetler ayrılığı ilkesinin oluşturduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Yani yasama, yürütme ve yargı, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Kuvvetler ayrılığı aynı zamanda gücün demokratik kurallar içinde denetlenmesidir. Bu nedenledir ki çeşitli defalar askeri darbeler ve farklı müdahalelerle egemenlik milletten alınmak istenmişse de Türkiye Büyük Millet Meclisi er geç aslına dönmüştür.
— Ancak, üzülerek ifade edeyim ki son Anayasa değişikliğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi yetkilerini kısıtlamış, çağdaş demokrasilerin vazgeçilmez kuralı olan kuvvetler ayrılığı ilkesi fiilen ortadan kalkmıştır. Bugün yaşadığımız acı gerçeği, fazla ayrıntıya girmeden, sadece 6 madde halinde Büyük Millet Meclisi’nin saygıdeğer üyelerine sunmak isterim.
1- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkileri kısıtlanmış, denge ve denetleme mekanizmaları yok edilmiş, denetimsiz bir yürütme organı yani iktidar yaratılmıştır.
2- Cumhurbaşkanı, kararnameler yoluyla Meclisin yasama yetkisine fiilen ortak olmuştur.
3- Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı fiilen sona ermiştir.
4- Partili Cumhurbaşkanı, devleti ve milleti temsil etmek yerine, belli bir siyasi görüşün temsilcisi haline gelmiştir. Bu da denge unsuru olması gereken Cumhurbaşkanlığı makamının denge unsuru olmaktan çıkmasına yol açmıştır.
5- Tek kişiye Parlamentoyu fesih yetkisi verilmiş, milletin meclisinin geleceği bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak sözcüğe bırakılmıştır.
6- Meclisin bütçe hakkı ve yetkisi fiilen alınmıştır. Bu adımların 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’ne karşı Gazi Meclis unvanına yakışan bir direniş sergileyen Meclis tarafından atılmış olması ise başka bir hazin tablodur.
— Yine üzülerek ifade edeyim ki bugün ortaya çıkan tablo şudur; Gerçekleşen son Anayasa değişiklikleriyle, denetlenen, hesap veren şeffaf bir iktidar yoktur; yargı bağımsız değildir; Parlamentonun yürütme organını denetleme yetkisi büyük ölçüde elinden alınmıştır. Oysa demokrasilerde halka hesap vermek temel kuraldır. Yasama, yargı ve yürütme gücünü yani egemenliği bir kişiye teslim ettiğinizde hukukun üstünlüğü yok olur, üstünlerin hukuku geçerli olur. Yani egemenlik bir kişiye, bir zümreye veya bir sınıfa bırakılmış olur.