Vegan olmak: Sömürüye karşıyız, ailecek veganız!

M.G.’nin üç kişilik ailesinin evinde hayvansal herhangi bir ürün tüketilmiyor. Güç gerektiren bir spor dalıyla uğraşan kızları ülkemizdeki ilk vegan çocuk sporcu. Veganlığın öncelikle vicdani tarafına dikkat çeken M. G., hayvan sömürüsüne karşı oldukça tepkili, iddiaları ise oldukça ikna edici.

Vegan olmak: Sömürüye karşıyız, ailecek veganız!
Vegan olmak: Sömürüye karşıyız, ailecek veganız!

Ne zamandır vegan yaşıyorsunuz?

Eşim en az 20 senedir vejetaryen. Onun vejetaryenliği ile başladı bu durum. Arkadaşlarımızdan da veganlığı duyup etkilendik ve 2014’te ailecek vegan olmaya karar verdik. Ama ben %98-99 veganım diyebilirim. Bazen dışarda şekerim falan düşünce bir poğaça ya da baklava tarzı bir tatlı alıp yiyorum. Çünkü vegan gıdalar öyle her yerde bulunan ucuz şeyler değil. Glütensiz ürünler gibi mesela; pahalı ve sanki belli bir kitleye hitap ediyormuş gibi. Alternatifim olsa o hamur işlerini tüketmem.

Bizim evimize sadece canlı hayvanlar girebilir. Üç kedimiz bir kurt köpeğimiz var. Hepsini sokakta bulduk ve sahiplendik. Evcil hayvan ticaretine ve hayvanların evcilleştirilmesine insanın oyuncağı olmasına, muhtaç bırakılmalarına, ticaretlerinin yapılmasına da kesinlikle karşıyız.


Bu röportajı kimliğinizi belirtmeden yapmak istediniz. Sebebini sorabilir miyim?

Toplum veganlığa hazır değil, veganlıktan korkan insanlar var. Çocuklarına zarar verecek bir durum sanıyor bazıları, besinsiz kalacaklarından korkuyorlar. Tanıdıklarımızın et yiyen çocukları sık sık hastalanıyor. “Hayvansal gıdayı kesmeyi deneyin, mukus oluştuğundan iyileşemiyor” diyorum, bana düşman gibi bakıyorlar. Ayrıca densiz yorumlar yazılır röportajın altına, ben de çok sakin biri değilim, cevap yazarım olay büyür. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlara dayanamıyorum çünkü.

Ne yiyorsunuz, ne yemiyorsunuz?

Hareket eden yani sinir sistemi olan hiçbir canlıyı ve onların ürünlerini tüketmiyoruz. Evde önceden olan deri vs. gibi şeyleri olabildiğince attık. Eskimemişleri gerekliyse kullanmaya devam ediyoruz.

Eşim sebzeleri sadece çiğ tüketiyor. Ben sebzelerin hafif pişirilmesinden yanayım açıkçası. Baklagiller zaten pişirilmeden tüketilemiyor, o yüzden eşim o protein kaynağından pek yararlanamıyor. Bu bana çok mantıklı gelmiyor ama herkesin kendi kararı.

Evde vegan yemek yapmaya üşeniyor insanlar. Vegan sucuk yapanlar da normal sucuğun beş katı fiyatına satıyor. birçok yemeği kendimiz hazırlıyoruz. Ben sizin yediğiniz sucuğu aynı baharatları ve sarımsağı kullanarak etsiz de yapabilirim. Facebook’taki sayfama yediğim ve kullandığım vegan ürünlerin resimlerini koyuyorum.

Kızınız nasıl vegan oldu?

Bir sürü film var bu konuda. Okja (Netflix filmi. ABD, Güney Kore ortak yapımı) mesela; etin nerden geldiğini çok iyi anlatıyor. Biz bu filmi ve veganlıkla alakalı birçok belgeseli kızımıza da izlettirdik. O da kendi isteğiyle et yemeği kesti.

Genelde anne babalar bu tarz filmleri seyrettirmez çocuklarına. Eti markette paketlenip satılan bir şey olarak bilir çocuklar. Bu konudaki gerçekleri çocuklardan gizliyorlar. Kapitalizm öyle istiyor çünkü. Biz kızımız yediği şeyin ne olduğunu bilsin istedik.

Çocukları ne kadar kandırabilirsiniz? Ne kadar gizleyebilirsiniz? Et yedirterek çocuğunuza iyilik yaptığınızı mı düşünüyorsunuz?

Proteinsiz kalmasınlar diye çocukları obez yaptı anne babalar. Domuz gibi oldu çocuklar. Bu örneği hakaret anlamında söylemedim, gerçek bir örnek olduğu için verdim. Çiftlik domuzları obez hayvanlardır. İlaçlı tavuklar, GDO ile beslenen inekler gibi. Bilinçli yapılan bir iş bu.

Yine ABD’de obez çocukları konu alan belgeseller var, gerçekten korkunç. Bizim zamanımızda okulun bir tane şişmanı vardı. Şimdi sınıfların yarısı obez. Anne babalar bu konuda cahil ve lezzet bağımlısı. Siz ne derseniz deyin, önemsemeyecektirler. Ama sonra çocuğu obez olur, kalp bağırsak problemleri çıkar, hastane hastane gezerler. Sistemin çarkına baştan girmişler çünkü.

Kızınız lisanlı bir sporcu sanırım.

14 yaşındaki kızımız ilk vegan çocuk değil ama ilklerden birisi sanırım. Ayrıca Türkiye’deki ilk vegan çocuk sporcu. Dünyada da az var vegan çocuk sporcu.

Bu büyük bir sorumluluk. En ufak bir sorunda aileniz başta olmak üzere, herkes üzerinize çullanıyor. Ama bilimsel olarak bakıp, testleri yapınca, çocuğumuzun performansının yükseldiğini görüyoruz.

Kızımız 9 yaşından beri vegan. Şimdiye kadar bir sağlık sorunu yaşamadı, testleri normal çıkıyor. Bir vegan arkadaşı daha var, ikisi de uzun boylu ve güçlü. Doğada da otçul hayvanlar uzundur, büyüktür ve güçlüdür. Gergedan, fil, goril, zürafa ve bufalo mesela.

Vegan olmak sağlığı kötü etkilemiyor yani?

Vegan olurken sağlık konusunu hiç düşünmedik, etik olarak böyle beslenmeye karar verdik. Sağlığı düşünerek vegan olanlar bana pek samimi gelmiyor. Bugün et yemenin sağlıksız olduğuna inanan, iki gün sonra “et çok sağlıklı” söylemine inanıp her şeyi yiyebilir. Öyle bir şey yok. Etik konuda vegan olan geri dönmez. Dönmüşse kafayı yemiştir.

Etin çok zengin bir besin maddesi olduğunu mu düşünüyorsunuz ayrıca? Et içindeki besin değeri ne kadar araştırılmış? İnsanlar et yemeden de doyurucu, lezzetli hatta çok daha sağlıklı yaşayabilir. Kalp hastalığı, bağırsak kanseri vs. et yemekten kaynaklanıyor ve bunları çocuklara yediriyorlar. Proteinler önemli ama baklagillerde her çesit protein ve aminoasit fazlasıyla var. 100 gram gerçek soya fasulyesindeki protein 100 gram ettekinden fazla. Ayrıca bitkilerin aminoasitlerinden elde edilen Beyond Et var, 100% bitkisel ve sağlıklı.

Yumurtasız, sütsüz olmaz deniyor. Hepsinin alternatifi var. Bitkisel beslenme özellikle bağırsaklar için çok sağlıklı. Temel aminoasitleri bitkilerden alabilirsiniz. Sadece tek çeşide düşmeyeceksiniz. Sağlıklı bir yaşam sürdüğünüz kan değerlerinden anlaşılır. Yapılan araştırmalarda veganlarda kanser riski daha az. Ayrıca genetik, çevre, hava, su ve kötü alışkanlıklar gibi diğer faktörleri de hesaba katmak lazım.

Ben Jiu Jitsu yapıyorum amatör olarak. 46 yaşındayım ve 22-23 yaşındaki gençlerle çalışıyorum. Kondisyonum tabii ki onlardan düşük ama güç ve dayanıklılık olarak pek eksiğim yok. En azından hocam öyle söylüyor. Hayvansal gıda tüketsem bunun böyle olacağını düşünmüyorum.

Görünüş olarak tipik bir vegana benzemiyorsunuz?

Evet, sanki hippilere has bir duruş gibi algılanıyor ama veganlığı bir şekle ya da kalıba sokamazsınız. Amerika’daki UFC dövüş liginde vegan olanlar var. Bilimadamlarından, askerlerden var. Rus ordusunun genel kurmay başkanı vegan. İnançlı Müslüman’lardan var. Yehova Şahitleri’nin çoğu vegan. Tolstoy da inançlıydı ve veganlığı savunuyordu. Tolstoy önceden çözmüş bunu ama insanlığa anlatamamış. Çünkü insanlık Tolstoy’u anlayacak kadar gelişmedi.

Biz Kadıköylü normal bir aileyiz ve o tipik vegan lokantalarına gidiyoruz. Saçımız rastalı değil ya da tükürükle sigara sarıp içmiyoruz diye tuhaf bakışlarla karşılaştığımız oluyor. Salaş olacağım diye pisliği seçiyorlar, sokak kedileri masalarda, çalışanlar almaya tenezzül bile etmiyorlar, indirsen ters bakıyorlar. Halbuki ben onlardan daha çok sokak hayvanı beslemiş ve kurtarmışımdır. Fakat bu işletmeler hippi olucam, aykırı olacam diye pisliği seçiyorlar. Bu veganlığı lekeliyor. Bir gün babamı götürdük oralara, adam şoka girdi.

Vegan işletmeler hep böyle mi?

Avrupa yakasında çok nezih, hijyenik bir vegan restoran olduğunu biliyoruz, pahalı bile olsa orayı denemeye ve desteklemeye gideceğiz. Veganlığı tek bir şekle sokmayalım lütfen, geçen hafta Estonya’daydım ve güzel bir vegan restoran buldum. Pırıl pırıl, gayet nezih ve kaliteli insanların geldiği bir yere benziyordu, gurur duydum bir vegan olarak. Fazla alternatifimiz yok evet, ama Kadıköy’de güzel bir vegan bakkalımız var.

Yeme alışkanlıklarınız değişince hayatınız değişti mi?

Küçükken de et sevmezdim ve yemezdim. Gençlik zamanımda McDonalds’la kebapçılarla baya bir sevdirdiler bana eti. Bol bol et yedim. Ama o zamanlar bağırsak sorunlarım vardı, şimdi yok. Kolesterol ve tansiyon da hayvansal beslenme ile ilgili. Bir kere sofradan kalkınca ruhunuz hafif kalkıyorsunuz. Ailecek bir duamız vardır sofradan kalkarken: “Alllahım şükürler olsun bugün de kan, gözyaşı ve acı yoktu soframızda ve hiç olmayacak.” Bizim eve sadece canlı hayvan girer.

İnsanlar sofralardan mideleri dolu ve ruhları ağır kalkıyorlar, yedikleri kan, gözyaşı, sömürü ve acı, ne yazık ki. Tıkınma da tıkınma. Hayat yemekten ibaret değil ki. Yaşamak için yemeli. Romalının torunu musunuz kardeşim, her akşam başka bir restoranda yemek yiyorsunuz? İhtiyacın kadar ye, yaşamak için ye! Günümüzde insanların hayatta kalmak için yediğine inanmıyorum. Zevk ve doyumsuzluk bu. Dünya böyle bir devir hiç görmedi. Düzelmezse sonu kötü. Bu bahsettiğim kötüyü The Road filminde görebilirsiniz.

birçok doktor etin çok önemli bir gıda olduğunu iddia ediyor.

Et yiyenleri savunduğu şey bağımlıktan ileri geliyor. Besin değerini geçin; köfteye, burgere, kebaba, lezzete bağımlılık bu. Eroinmandan bir farkları yok. Bilinçsiz savunmalar bunlar, lezzet bağımlılığını haklı çıkarmak için. Vegan doktorların dediği de ortada. Et ya da süt lobisinin gözüne girmek isteyen doktorlar bunları inkar ediyor. Piyasadan faydalanmak için.

İki tane vegan doktor var: Murat Kınıkoğlu ve Suat Erus.  Bu iki doktor çok önemli bir iş yapıyorlar bence. Okuyup anlayan, dinleyen insanlara çok faydalı bilgiler veriyorlar. Bu iki doktoru çıkartın ekrana, eti savunan doktorlarla tartışsınlar, ama yapmıyorlar. Veganlar haklı çıkacak diye korkuyorlar. Yaptığınız işi doğru yapın. Neden korkuyorsunuz. Cesaretiniz mi yok? Patronlarınızdan izin mi alamıyorsunuz? Düşünüp bilimsel olarak yaklaşmadığınız sürece bir veganın karşısına çıkmayın bence.

Veganlıktan kötü duruma düşmüş kimse yok ama televizyonlarda ajitasyonla car car eti öven doktorların  hastalarının zor duruma düştüğünü biliyoruz. Fatih Altaylı bile bunu itiraf etti. Hayvansal protein yalanı çöktü fakat insanlar bundan bihaber. Beslenme konusunda bilgili ve ilgili bir anne baba olması şartıyla çocuklar da vegan beslenebilir. Bunu ben söylemiyorum, vegan bir doktor söylüyor.

Sadece kırmızı etin değil, işlenmiş ürünlerin de ne kadar zararlı olduğu bilimsel olarak ortaya çıktı. Ama insanlar hala bunu kabul etmiyor. Durmadan döner, et vs. reklamları yayınlayan böyle bir lobi karşısında insanlar ne yapsın?

Doktorlar gerçeği söylüyor da, medya kanalları yayınlamıyor belki de.

Bazıları gıda lobisine karşı gerçeği anlatıyor ama müspet bir şey yapmıyorlar. Canan Karatay diyor ki; “paket şeker yemeyin, zararlı”. Neden gidip söylemiyorsun bunu Sağlık Bakalığı’na? Neden doktorlar resmi bir yazı yazmıyorlar? Avrupa’daki kola ile buradaki kolanın içindeki şekere bak. Bizde kaç kat daha fazla şeker var. Çünkü yurtdışında kontrol var, burada yok. Böyle bir ortamda sen nasıl anlatabilirsin veganlığı.

Birde şu var medya ile ilgili: Çin’de köpek yiyor diye ayaklanan hayvan hakları örgütleri kendi ülkelerindeki sığır çiftliklerinde neler yaşandığını bilmiyor mu? Ya da Japonya’da balina katliamı oluyor diyenlerin, Danimarka’da olan balina katliamını “viking geleneği” diye vermeleri son derece iğrenç. Japonyada en azından çocuklara izletmiyorlar.

Bir diğer olaysa Putin’e laf söyleyen, Kanada’nın demokrasisinden bahseden taraflı yayın organları. Hiçbiri Putinin fok avını yasakladığını, Kanada’daki o yakışıklı başkanın kafası çekiçle ezilen yavru fokların gelir kaynağı olarak gördüğünden bahsetmiyor. Ben bir ülkenin tarafında değilim ben hayvanların tarafındayım. 

Veganlığı eleştirenlere söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Çoğu bilimsel olmayan anlamsız eleştiriler. Veganlar bunlardan bıktı. Yok “bitkinin de canı yok mu”, yok “hayvanlar da et yiyor”. İnek et yiyor mu? Köpek leşçi bir yaratık zaten, her şeyi ona göre evrimleşmiş. Kedi yırtıcı bir hayvan, doğanın dengesini koruyacak şekilde gelişmiş, avlanarak fare sayısını ve onlardan kaynaklanan hastalıkları azaltır. Öteki hayvanlar da doğanın dengesini koruyacak şekilde yaşıyorlar.

Doğada et yiyen hayvanlara bakın; yaşam süreleri kısa ve sadece avlanarak gelişmiş evrimleri. Geviş getiremiyorlar, yapıları öyle. Ama insanın aklı var etsiz beslenmenin çarelerini üretebilir.

Tabii ki kötü vegan örnekler da var: O İtalyan aile mesela; çocuğunu patates püresi yedirerek öldürmüş, anne sütü bile vermemişler. Ama milyonlarca veganı bu aile üzerinden suçlayamazsın ki. Manyakmış o aile. Bilimsel olarak bakacaksınız olaya. Et yiyenlerde daha saçma örnekler var.

Yine ABD yapımı belgesellere bakın hiçbirinin ismini vermiyorum, arayan bulur, çoğu Netflix’de var. Fast Food’dan zehirlenen çocukların belgeseli var izlesinler lütfen. Yabancı ülkeye gittiğinde sağlıklı bir sebze yemeği kendi kültürüne göre pişmediği için, Mc Donaldslar’ı kurtarıcı gören veliler lütfen izlesinler.

Vegan olmayanlara karşı çok sitemkarsınız.

veganlık nedir

Bir ülke hayal edin. O ülkenin iki bekçisi bir gün ormanda dolaşırken bir çocuk yakalıyor, çocuk konuşamıyor kendini ifade edemiyor. Biri çocuğu alıp esir etmek istiyor, ya da üzerinde işkence uygulamak istiyor. Güçlü olduğunu, çocuğun karşılık veremeyeceğini biliyor ve çocuğun korkusu ona bir şey ifade etmiyor. Çocuk ormana izinsiz girdiği için yasaların kendisini koruyacağını biliyor. Diğer güvenlik görevlisiyse çocuğun çok korktuğunu, üşüdüğünü, annesini özlediğini, çocuğu hayatta tutmanın insanlık görevi olduğunu biliyor ve bunun için uğraşıyor.

Hangi bekçi insanlık vasıflarına sahip sizce? Bu olayı okuyan hangisini takdir eder? Çocuğun hiçbir hakkı olmadığına inanan zorbaya mı, içindeki vicdana ses verene mi?

Veganlar içindeki vicdanı dinleyenler, et yiyenlerse hayvanların herhangi bir yaşam hakkı olmadığını savunanlardır. Bu yüzden veganlar her zaman bir adım öndedir. Biraz düşünsün insan, klişe şeylere takılmasın. Sen kimsin, Allah mısın? Hayvanın hakkı var diyoruz ama barınak bulamadığımız için uyutuyoruz.

Veganlık barışçıl bir düşünce olduğu için insanoğlunun işine gelmez. Veganlığı küçük gören biri gitsin gorile kafa tutsun bakalım. Et yememeği acizlik olarak görüyorlar. “Allah bize vermiş, neden yemeyelim?” diyorlar. Zamanında kölelik normalken, bugün nasıl saçma ve korkunç geliyor insana? Bence ilerde insanlık hayvan yemeyi de ayıp, utanç ve rezillik olarak görecek.

Aynı şekilde sigara mesela. Eskiden çoluk çocuk sinemada sigara reklamı seyrederdik. Şimdi ancak sansürle sigara reklamı yapılabiliyor, hatta ne kadar zararlı olduğunu pakette göstermen gerekiyor. Et sigaradan daha vicdansız aslında. Marketlerde sigara paketleri üzerinde olan uyarı yazıları ve fotoğrafları, çocukların yediği paketlenmiş gıdalarda, salamların sucukların üzerinde de olsun. Neden olmuyor?


Dünyada bir hayvanat bahçesi ayıbı var. Okullar otobüs kaldırıyor hayvanat bahçesine biz “çocuğu yollamayacağız” dediğimizde “bir daha nerede görecek ayıyı” deyip bizi garipsiyorlar öğretmenler.

Dediğim gibi veganlık zor iş çok empati yapmak, duyarlı ve adil olmayı gerektirir. Zevk ve çıkarlardan ziyade hakkını alamayacak olanların yanında olmaktır veganlık. Hayvanat bahçesi suçsuz yere müebbet hapis yatan masumların hapishanesi. Üstelik gülerek seni izleyen zincirin üst halkası insanların bakışları altında bir ömür.

Bir vegan olarak felsefi düşünceniz nedir?

hayvan katliamı

Veganlığı savunan kişiler tek bir şeyi savunuyor aslında: Hiçbir canlıyı sömürmemek. Besin değerini geçin. Doğadan aldığı tüm besin değerlerini hayvanın etinden sağlıksız  bir şekilde çalıyoruz.

Bir düşünün; o hayvan kesildiğinde nasıl acı çekiyor, o acıyı çekerken evrene gönderdiği enerji size nasıl dönüyor? Etik olarak insanlığın bunu anlaması lazım. Bu vicdan meselesidir. Siz bunları yaparsanız savaşta da her şeyi yapabilirsiniz.

O zaman gelişmiş ülkelerin gelişmemiş ülkeleri sömürmesine de ses çıkarmayacaksın kardeşim. Gelişmiş toplumlar, kendini üstün ırk sayanlar da doğru yapıyor o zaman. Sosyalizmi, liberalizmi ve hatta hümanizmi savunanlar, eğer vegan değillerse bir veganla tartışamaz. Ezer geçen vegan. İnsan ezilmesin hayvan ezilsin diyorsun. Sen hayvanı sömürme hakkını kendinde görüyorsan, başkalarının ezilmesinden bahsedersen dinlemem ben seni.

Tüm dünya düzenleri yanlış, hiçbiri etik değil, hepsi çıkarcı. Avrupa’da bile sahipsiz köpekleri uyutuyorlar. Nasıl alabilirsin o hayvanın yaşam hakkını elinden? Onu önce evcilleştirip sonra sokağa bırakan sensin. Yok ondan sonra eşcinsel hakkı, insan hakkı vs. Hayvan kendi hakkını savunamaz, senin bunu görüp savunman lazım.

Haklısınız sömürünün her türlüsüne karşı hergün bir protesto gösterisi yapılıyorken veganlık o kadar yaygın değil ülkemizde.

et yemek yememek nasıl vegan olunur

İnsanlar etten, yani lezzetten vazgeçemiyorlar. Lezzet bağımlısı olmuşlar. E vazgeçemeyince de savunmak zorundasın, ne kadar kötü bir şey olsa da kötü olmadığına inandırıyorsun kendini.  Mezbahaya gidin bir seyredin; o hayvanların oradan kaçmak istemeleri, korkuları. Onların yerine koyun kendinizi. Neresi normal bunun?

İsim vermeyeyim, ekranlarda “hayvanları çok seviyorum” diye şov yapan biri “neden vegan olmuyorsunuz?” dediğinde “a ben kuzu etini çok severim” diyor. Hayvan sevgisiyle kedi yavrusunu koruyorsun, tamam ama kuzu da koyunun yavrusu. Onların nasıl kesildiğini, anne sütünden nasıl mahrum kaldığını neden düşünmüyorsun? Hayvan sevgisi kedi köpekle mi kısıtlı? Kuzuyu, buzağıyı neden düşünmüyorsun? Senin hayvan sevgin buysa sen sahtekarsın, yalancısın.

Başka neler motive edebilir insanları vegan olmak için?

vegan nasıl olunur

Enerji olarak düşünün. Çığlığının evrene gönderdiği enerji size döndüğünde ne kadar yararlı olabilir ki? Bu acıyı kötülüğü anlamak lazım ki, sonra iş sağlığa gelsin. Zaten en sağlıklı beslenme şekli bu. Şekeri çok kaçırma yeter.

Ne olur bunu bunu bir düşünün. İhtiyacınızdan fazlasını yiyip, sonra kusuyorsunuz. Ya da stoklamak için yiyorsunuz. Stoklamaya gerek var mı, sonra gene acıkacaksın, acıkınca gene yersin. Açlıktan ölecek halin yok. Hiçbir hayvan yapmıyor bunu. Bir tek domuz ihtiyacından fazlasını yer, o da yemek bulursa.

Vegan olunca süpermen olmuyorsunuz ama vicdanınız rahat oluyor. Bunu insanların vicdanına bırakıyorum. Vicdanınıza ters gelen bir şey ne kadar sağlıklı ve yararlı olabilir ki? Felsefi olarak etik düşünün, doğru mu yanlış mı? Sağlık sonra zaten size geliyor.

Vegan olmayanların vicdanı doğru çalışmıyor mu sizce?

Gurme programlarından nefret ediyorum, gerçek bir Roma imparatorluğu. Vedat Milor üç haftalık kuzu yediğini anlatıyordu ekranlarda gülerek, mesajlarımla hep hatırlattım bunu O’na. bir gün bir lokantaya gitmiş yemek yemeye, lokanta da resmini çekip “Milor burada lokantamızı değerlendirdi” demiş. Vedat Milor da veryansın ediyor “bu hiç etik değil” diye. Yazdım hemen twittinin altına “üç haftalık kuzuyu yemek çok mu etik?” Milor sonra kuzuyu yediğine pişman olduğunu, uykularına girdiğini söyleyen bir açıklama yaptı, hatta “genç olsam veganlık bana uyabilir” gibi bir şey de söyledi.

İnsanlar kendini doğal hayatta piramidin en üstünde görüyor. Nasıl ki Tanrı’dan bizden üstün olduğu için bizi koruyup gözetmesini bekliyorsak, hayvanlardan üstün olan insanın da hayvanları koruması gerekmez mi? Sen üstünsün ama yakıp yıkıyorsun. Nasıl bir üstünlük bu? O zaman sadece keyif çıkarmak için insansın: Gideyim buzağının sütünü çalayım, annesinden pirzola yapayım, kürkünden ceket, avlayıp eve getirip esir edeyim, bakamazsam ormana salayım, çiftleştireyim yavrusunu satayım… Dünya hayvanlar için cehennem, insansa cehennemdeki en kötü şey neyse o.

Köpek normalde dışarda kendinden küçük hayvana saldırır. Ama insan alıyor onu evine bir kuş ya da kedi ile yaşamasını öğretiyor. Hayvanlar öğrettiğimiz şeyi bizden daha iyi yapıyor. Çünkü hayvanlar öğrettiğinizin doğru olduğunu düşünüyor bunu bozmuyorlar. Hayvanlarda ego yok!

Etik düşünmediğin sürece olmaz. O belgeseller seyredeceksin, çocuğuna seyrettireceksin ve göreceksin nereden geliyor bu et?

Veganlar genelde çevre konusunda da duyarlıdır. Siz de çevreci misiniz?

Tabii ki çevreciyim. Sera gazı salınımın en çok olduğu yer sığır çiftlikleri, fabrika ya da egzoz değil. Küresel ısınma da en çok çiftlikteki hayvanların gazlarından, dışkı havuzlarından kaynaklanıyor. Ayrıca bu hayvanlar çiftliklerde hep GDO’lu besleniyor, bunları yiyip gaz çıkarıyorlar. Ayrıca GDO’lu soya ve mısır yetiştirmek için bir sürü ormanlık alan tarlaya dönüştürülüyor. Yok hayvancılık gelişirse ülke gelişirmiş. Bunlar politikacıların bilip bilmeden, çıkar uğruna söylediği fasa fiso şeyler. Hayvancılık kadar zarar veren bir şey yoktur bir ülkeye ve doğaya.

Başka ülkelerden getirilen hastalıklı hayvanların getirilme şartlarını izlediniz mi? Öyle bir yolculuğa bir canlı nasıl mahkum edilir ve layık görülür? Çoğu ölüyor yolda, ölü etler kesiliyor. Hastalıklı etler satılıyor dedikoduları yayılıyor. Ben onları yiyen insanlar için hiç üzülmüyorum, ben o duruma düşen hayvana üzülüyorum. Senin et yeme zevkin için o hayvan cehennemi yaşadı, sen keyifle onun yaşamanı acısını düşünmeden yedin, şimdi hasta olacağım diye mi korkuyorsun? Bana ne, bedelini ödeyin. İnsanım diye benim hayvanların tarafında olmamı kabullenemiyorlar, ben mazlumdan yanayım kardeşim, zalimden değil. 

Ben 8-9 yaşlarındayken bir ABD dizisi vardı Visitors adında. Kertenkele uzaylılar dünyayı istila etmiş insanlar dahil tüm canlıları toplayıp stoklayıp yiyorlardı. Yani besin zincirinde üstümüze geçmişler ve biz onların besini olmuştuk. Uzaylıların arasında insan yemeyen bir uzaylı vardı insan dostu Willie. Elm Sokağı Kabusu’nda oynayan aktör oynuyordu onu. Diziyi seyreden insanlar Willie’yi çok severlerdi. İşte ben o Willie’yim, hayvanlar o dizideki insanlar, insanlarsa o dizideki uzaylılar. 

vegan olmak ama nasıl

Tarım da doğaya zarar vermiyor mu?

Tarımı doğaya zarar vermeden yapmanın yolları var. Topraksız ya da sürdürülebilir tarım mesela. İngiltere’ye bakın; adamlar dairelerin içinde topraksız tarım yapıp gayet güzel besleniyorlar. Tarım sonsuzdur, kimsenin can yanmaz. İneği böyle besleyemezsiniz.

Sonsuz kere yiyebilirsiniz marulu mesela, lezzetlidir, besin değeri vardır. Hayvan öyle mi? Hayvanların dışkıları pislik, kesilmesi başka bir pislik. Siz GDO’lu soya ve mısır yiyerek beslenen o hayvanın etinden B12 aldığınızı mı sanıyorsunuz? Hayvanlarının yiyeceğine B12 sonradan damlatılıyor zaten. Sen de al, damla olarak kullan.

Hayvancılık için tarımdan daha çok fazla toprağa ihtiyaç var. Topraksız ve sürdürülebilir tarım yapılabilir. İnsanlık için kurtuluş bu. Sadece sebze meyve yiyerek de ülke ekonomisi yürür. Milli servetten gitmez. Etten kaynaklı hastalıklardan ilaç ve hastanelere harcanan paralar milli servetten gidiyor.

Çevreci prensiplerle hayvancılık yapılamaz mı? Mesela gezen tavukların yumurtalarını yesek, küçük bir çiftlikte yaşayan bir buzağının sütünü paylaşsak, gene hayvan sömürüsü mü yapmış oluyoruz?

Bunu veganlığı beceremeyen birçok arkadaşımdan duyuyorum, gezen tavuk yumurtaları döllenmiş oluyor, yani cenin. Ayrıca neden ihtiyacınız var ki ineğin sütünü paylaşmaya?  O zaman insan anneler de bebeklerini emzirirken bir buzağı ya da kedi köpek yavrusunu emzirsinler. Dünyada insandan başka hiçbir canlı kendi türünden olmayan bir canlının sütünü içmiyor. Sütün içindeki kazein, buzağıyı kısa sürede büyütecek hormonlara sahip. Bu hormonlar insan için değil, sonra sıkıntı çıkıyor insanlarda.

Yumurta daha uygun duruyor ama yine de insan için bir besin değil. Düşünün hergün 1-2 yumurtanız garanti, bu kadar protein ne için? İlk çağlarda bile avcı toplayıcılar kırk yılda bir yumurta bulur yerdi. Şimdi insanlar bu işi abarttı, protein deliliği yaşanıyor, ihtiyaçtan fazla protein bu. 100 gr. nohutun proteini yumurtadan fazla. Humus yesin, falafel yesin, neden yumurta? Onun için bırakın inek yavrusuyla takılsın, tavuk yumurtasının üzerine yatsın, siz yavruları sevin oynayın. İnanın yemekten daha zevkli onlarla oynamak.

Ormanda eceliyle ölmüş bir hayvan bulsanız etini yiyip, derisini kullanmaz mısınız mesela?

Televizyonda hayatta kalma programları yapanlar var, mesela Bear Grylls. Bu adam benim insanlardan utanç duymama en büyük etken. Sadece reyting uğruna hiç ihtiyacı yokken zavallı küçük bir kaplumbağanın kafasını koparıp çiğ çiğ yedi. Ne için kardeşim? İnsan doğadan kopmuş bir varlık, tekrar neden doğaya sokuyorsun ki insanı? Sadece rant için. Çakma entelleküeller var, doğada kütük evde oturup kendi koyununu kendi kesecek falan. Yazık yaa gerçekten yazık.

Ben fütürizm ve geleceğe inanıyorum. İnsan doğaya zararlı bir varlık, onun verdiği zararı kimse vermedi. Senin kütük evin için kesilen ormanlar, senin etin için kirlenen sular ve hava, çekilen acılarBen insanın doğada artık olmaması gerektiğine inanıyorum. Evcil hayvanlarımız olmasın, kediler köpekler vahşi yaşama dönsün bence, yerleri orası çünkü. Televizyonda gördüğümüz herşey kar amaçlı, ormanda ne işim var benim?

Diyelim mecbur kaldım tabii ki hayatta kalmak için çaba sarf ederim. Ama ilk önce mantar ya da zehirli olmayan meyve ve otları denemek isterim, sonra böcekleri seçerim, en son ete gelir iş. Ayrıca yeri gelir aç kalırsan bir böceği yersin belki. Ama bu  bir ineği kesip parçalayıp yemekle aynı şey değil.

Geleceği nasıl görüyorsunuz?

Ben geleceği tahmin edemem, birçok insan bilinçli ve vicdanlı, birçok insan bilinçsiz ve vicdansız. Dünyanın geleceğini şekillendirecek insanların niyetleri önemli.

Hibrit tarım ürünleri, yapay tatlandırıcılar ve GDO’lu etlerle insanların ömrünü kısaltıp, dünyayı kirletip, çok satış yapıp ve insanlar ölürken de para kazanan bir lobi var. Dünyanın en temiz tohumları Norveç’te ambarda saklanmaya başlanmış, o beklenen zaman için. O beklenen zaman nedir ben bilemem. Ama düşünün 9 milyar nüfusun 1 milyona düştüğünü, insanlık devam edecek ve yok olan 8 milyar 999 milyon insan tarihe sayı olarak geçecek, aynı geçmiş birçok savaşta olduğu gibi. Fütüristlerin öngördüğü dünyada insanın doğada olacağına ve et yiyeceğine kesinlikle inanmıyorum.

Eskiden savaş zamanı sokaktaki kediler toplanıp yenmiş, ete bağlı beslenme tarzı benimsendiği için. İngiliz bilim insanlarının bir sürü teorisi var. Sesleri ne zaman dinlenecek? Son noktaya gelindiği zaman mı? Gıdayı ete bağlamışsanız, sonumuz kötü. Yemek kalmayınca, stoklar bitince ne olacak? “The Road” filmi bunu harika anlatıyor.

Bu planlanmış bir şey mi sizce?

Evet sistem bu şekilde işliyor. En çabuk tüketim yemek sektöründe. İnsanlar bu sağlıksız şeyleri yiyip hastalanıyor, sonra gidip ilaç alıyor, bu hastalıkları iyileştirmek için hastaneler kuruluyor. Güzel kurulmuş bir sistem. Kim bozulmasını ister? İnsanlara sürekli para harcatıyor.

Zaten insanlar sadece keyif ve lezzeti düşünüyor, sağlıklarını değil. Kapitalizm de bunu destekliyor. Bu sistem insanı keyiften yakalıyor. Şeker diye bir şey kalmadı, hepsi glikoz şurubu. Ama yasaklanamaz, çünkü çok satıyor ve ucuz. Bu kadar çok yiyerek hasta ediyorsunuz kendinizi. Ama bugünkü sistemin çarkı böyle dönüyor.

Et yemeği bıraktığınız zaman birçok şeyi kabullenmiş oluyorsunuz, çünkü bir canlının etini yemek o canlının hayatını ve bedenini çalmak demek, yani yanlış. Veganlık sistemin çarkını baştan kırıyor.

Hakikatten, yemek yemeğe neden bu kadar düşkünüz?

Bu sistem bizi uyuşturucuya kolay alıştıramıyor ama hamburgere alıştırıyor. Tüm o endüstriyel gıdaların içine bizi o yiyeceğe alıştırmaya yarayan kimyasallar var. Ayrıca bir reklam görüyorsunuz, verdiği numarayı arayınca yemek paketlenmiş olarak kapınıza geliyor.

Sebze hayatınızı sağlıklı şekilde idame ettirecek kadar yeter. Ayrıca bugün doktorlar açlık diyetini bile onaylıyorlar. Açlığın yararlı bir diyet olduğu, metabolizmayı düzelttiği ve bazı hastalıkları iyileştirdiği ispatladı.

Bu kadar çok yemek yemeye gerek yok. her şeyin bir dozajı olmalı, ayarında ve dengeli yapmalı. Aşırıya kaçmadan yemek gerek. Suyun bile fazlası zarar.

2,5 yıl et yemediğim süre sonunda hafızam oldukça kötüleşmişti. Beslenmenin hafıza ve zeka ile ilgisi var mı sizce?

Et yememenin hafıza ile alakası yok, beyni çalıştıran besin protein değil zaten glikoz, yani şeker. Ama B12 eksikliği olabilir, zaten günümüz etlerinde suni şekilde veriliyor hayvana. B12 hap olarak da alınabilir. Aynı D vitamini gibi. Eğer et yiyenler akıllı olsaydı kedigiller insandan akıllı olurlardı. Yok böyle bir saçmalık.

Teşekkür ederim. Bu sohbetten sonra sanırım ben de en azından vejetaryenlığa geri döneceğim.


Ben teşekkür ederim. Doktor Murat ve Suat Beyler’i yakından takip ederseniz bu yolda yeterli bilgi edinip kendinize ve çevrenize yardımcı olabilirsiniz. Bilimsel veriler önceliğimizdir.

Veganlık: İnsan harici hayvanların hakkını savunmak


Deniz Alan Held
1974 Ankara doğumlu ama 2 yaşından beri Istanbullu. Çocukluk ve gençliği cimnastik ve dans çalışmalarıyla geçti. 2000 yılından beri yoga yapıyor. 2002 yılında evlenip yurtdışına yerleşti ama bir ayağı hep Istanbul'da oldu. Çocuklardan sonra, Norveç'te hayalindeki işin eğitimini alma fırsatı geçti eline. Trondheim Üniversitesi'nde Medya Bilimi ve Görsel Kültür dalında lisans ve yüksek lisans okudu. İki yıl Zürih, 10 yıl Trondheim'da yaşadıktan sonra 2014 yazında eşinin memleketi Almanya'ya yerleşti. Şİmdi iki oğlu ve eşi ile sakin bir hayat sürmekte, ve Türkiye'nin Gezi Gençleri'nce yönetileceği çağdaş bir ülke olduğu hayalini kurmakta. // ENGLISH: Born in Ankara in 1974, moved to Istanbul at age 2. Spent lots of time with gymnastic and contemporary dance at early ages. since 2000 practices rather yoga. Married to a German in 2002 and move to Zurich. Later lived 10 years in Norway/Trondheim and eventually settled down in Germany. Studied Media Science in Trondheim and finished master degree in 2012. Has two sons. Looking forward to the days that Turkey is eventually led democratically by the Gezi youth.