Ekrem İmamoğlu’na açık mektup

Ekrem İmamoğlu na açık mektup
Ekrem İmamoğlu’na açık mektup

Sayın Başkanım,

Öncelikle, ananızın ak sütü gibi helal belediye başkanlığınızı kutluyorum; İstanbul’umuza hayırlı uğurlu olsun, başarılarınız daim olsun!..

Yapıcı eleştirilere açık olduğunuzu düşünerek bazı konularda görüşlerimi iletmek istiyorum. Lütfen bunları size oy verebilmek için tatilini yarım kesip uzak diyarlardan gelen bir dostun tavsiyeleri olarak alınız.


1- Bir süredir yaptığınız atamalarda ürkek ve çekingen davranışlarınızı gözlemlemekteyim. AKP aday adayı olmuş bir kişiyi, önceki yönetimden kalmış, sosyal medya trolü diğer bir başka kişiyi İBB’de üst düzey görevlere getirmenizi yadırgadım. Üstelik bunu partizanlık yapmadığınızın göstergesi olarak açıklamanız daha da şaşırtıcıydı.

Her yönetici beraber çalışacağı yakın çevresine, siyasi görüşüne uygun, güvendiği insanları seçme hakkına sahiptir. Bu yadırganmadığı gibi partizanlık da değildir. Partizanlık, İETT genel müdürünü veya temizlik işleri müdürünü değiştirmek değil, otobüs şoförlerine, temizlik işçilerine varıncaya kadar çalışanları değiştirmektir.

Eğer siz üst kademe yöneticilerini bile rakip partinin taraftarları arasından seçerseniz; kadro ve teşkilat olarak o makama hazır olmadığınız algısını yaratırsınız ki, bu güven kaybı yaratır. Güveni oluşturan bileşenlerden biri yapılan uygulamalar ise diğeri de yarattığınız algıdır. Rant peşinde koşan hırsızların bile sokaklarda dik yürüdüğü bir ülkede Cumhuriyeti kuran bir partinin mensubu olarak kendinize ve siyasi görüşünüze güveniniz ve inanınız lütfen.

2- İBB tesislerinde alkol servisine izin verilmeyeceğini ifade etmeniz ise bir başka dikkatimi çeken nokta oldu. Bildiğiniz gibi laiklik ilkesi anayasamızın değiştirilemez hükümleri arasındadır. Din ve vicdan özgürlüğünün tanımlandığı Anayasamızın 24. Maddesinde aynen şu ifade yer almaktadır:


“Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandıramaz.”

Belediyenin sosyal tesislerinde alkollü içkilerin yasaklanması bir kamu kurumunun işleyişinin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılması değil midir? Önceki yönetimden kalan bu uygulamayı sürdürerek laiklik ilkesi ihlal edilmeye devam edilmiş olmuyor mu?

Eğer burası laik bir ülke ise isteyenin alkol içeceği, isteyenin şerbet suyu içeceği bir ortamı yaratmakla yükümlüsünüz. Ya aynı tesis içinde bu hizmeti verirsiniz yada tesisleri alkollü ve alkolsüz diye ayırarak muhafazakarlara da göz kırpan bir orta yol bulursunuz. Ama asla bir topluluğun yaşam tarzını bir başka topluluğa dikte ettiremezsiniz. Kimse kimsenin yaşam tarzına katlanmak zorunda değildir. Bu her iki taraf için de geçerlidir. Buradaki “taraf” ifadesinin birbirine rakip topluluklar olarak algılanmamasını özellikle istirham ederim, zira bu ülke cepheleşmeden yeterince çekti.

Sayın Başkanım,

Eğer tüm bunları oy kaygısı ile yapıyorsanız, bunların oy getirmeyeceğini bilmelisiniz. Bunlar oy getirseydi en başta AKP’ye oy getirirdi. Çünkü kimse aslı dururken taklidine oy vermez.

Türk halkının derdi ekonomiktir ve tüm dünyada da bu böyledir. Ekonomik sorunlar iktidarları götürür, yeni iktidarları getirir. Öyle olmasaydı 25 yıldır yerli yerinde duran yönetim, doların bir yıl içinde üçe katlanmasından, biber ve domates kuyruklarının oluşmasından sonra değişmezdi.

İstanbulluların ekonomik kaygılarını azaltan uygulamalar devreye girdikçe halkın size güveni ve desteği artacaktır. O yüzden kendinize ve siyasi görüşünüze güvenin, radikal kararlar almakta zorlanmayın.


Saygılarımla.
TANER ERİM

İBB’ye ataması tartışma yaratan Bahaddin Yetkin istifa etti