Unutkanlığın büyük çoğunluğu hipokampus denilen beynin yakın bellek merkezinin aşırı yoğunluğundan kaynaklanıyor. Uykusuzluk ve depresyon, Alzheimer hastalığı riskini artırıyor! Maruz kalınan stresler ve yoğun iletişim trafiği beynin yakın bellek merkezini aşırı şekilde zorluyor.
Milyonlarca insan gün içinde bazen isimleri, bazen rakamları, bazen de yapılacak işlerini unutuyor. Yoğun bilgi akışında yeni bilgiler, çok önemli bile olsa kayıt edilemiyor ve dolayısıyla öğrenilemiyor.
Beyin eski bilgileri unutmuyor ama yeni bilgileri de kabul etmemeye başlıyor. Bu durum unutkanlıktan farklı bir durum ve çoğu zaman Alzheimer başlangıcı zannedilebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Türker Şahiner, unutkanlığın nedenleri ve ne zaman tehlikeli boyutlara ulaştığı hakkında bilgi verdi.
İnsanlar gün içinde birçok unutkanlık yaşamalarına rağmen günlük yaşantıları normal bir şekilde devam etmektedir. Bu unutkanlıkların büyük çoğunluğu hipokampus denilen beynin yakın bellek merkezinin aşırı yoğunluğundan kaynaklanmaktadır.
Hipokampus nedir?
Hipokampus; çok eski çağlardan beri beynin en çok merak edilen ve üzerinde araştırma yapılan bölümü olmuştur. Temporal lobun medial kısmında lateral ventrikülün temporal hornuna komşu bir alanda yer alır. Anatomik özellikleri iyi bilinmekle beraber fizyolojisi ve fonksiyonları hâlâ tam olarak ortaya konamamıştır. Limbik sistemin bir parçası olduğu düşünülmektedir.
Önceleri sadece koku ile ilgili bir merkez olduğuna inanılmış, ancak 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren hafıza, duygulanım ve uzaysal öğrenme özelliklerinin de olduğu ortaya konmuştur. Epilepsi cerrahisinde de hedefl erden birisi olan hipokampusun gerek kendi içerisinde gerekse de çevre beyin bölgeleri ile yoğun ve güçlü nöral bağlantıları vardır.
Son yıllarda bu bağlantılar ve hipokampusun fonksiyonları ile ilgili pek çok çalışma yapılmış ve hipokampusda konum (yer), zaman, kafa yönlendirme ve sınır hücreleri gibi bazı özgün hücreler olduğu keşfedilmiştir. Bu derlemenin amacı; hipokampusun anatomisi, histolojik yapısı ve fizyolojisi hakkında kısa bir bilgi verip, fonksiyonları üzerinde son yıllarda yapılan çalışmaları özetlemek ve bunların gelecekte nörolojik hastalıkların tedavisinde ne gibi katkılarda bulunacağını ortaya koymaktır.
Hipokampus ile Alzheimer ilişkisi
Yakın bellek merkezinin görevi yeni bilgileri bir süre burada tutarak kalıcı belleğe geçip geçmeyeceğine karar vermektir. Kalıcı belleğe geçen bilgi daha sonra hatırlanabilmektedir. Bu bölge bozulduğu zaman, bilgi her seferinde, yeni gelmiş gibi algılanır ve öğrenilemez. Görevi itibariyle yakın bellek merkezi yani hipokampus beynin en önemli merkezlerinden biri ve Alzheimer hastalığının en sevdiği noktadır. Hipokampus kapasitesinin aşırı zorlanması faklıdır; hastalıkları farklıdır.
Unutkanlık yaşam kalitesini etkiliyor
Tuhaf yerlerde ve sürekli unutulan eşyalar unutkanlığın boyutu hakkında bilgi verebilmektedir. Bir kişi gözlüğünü her gün başka bir yerde unutabilir. Ama gözlüğünü unuttuğu yer buzdolabının içiyse durum artık farklı bir boyuta gelmiş demektir. Unutkanlığı fark etmemek, inkar etmek veya unutkanlığa karşı vurdum duymaz bir tavır almak sosyal ilişkilere de yansımaya başlamaktadır.
Demans denilen bunama hastalığında en önemli bulgulardan biri unutkanlığın sosyal yaşantıya ne kadar yansıdığı ve yaşam kalitesini ne kadar etkilediğidir. Ayrıca hastanın bu durumundan çoğu zaman hiç haberdar olmaması veya inkar etmesi de demansı diğer masum unutkanlıklardan ayıran önemli bir özelliktir.
Unutkanlığın tipi belirlenebiliyor
Unutkanlık şikayetleri her yaşta insanda görülebilir, fakat 40 ile 60 yaş aralığı en fazla etkilenen gruptur. Unutkan olduğunu düşünen birçok insan, hastanede hangi bölüme gideceğini ve unutkanlığı için ne yapacağını bilmemektedir.
Özellikle 40-60 yaş arasında görülen her unutkanlık Alzheimer hastalığı belirtisi değildir ve 40 yaş grubunda Alzheimer görülme oranı yüksek riskli genetik faktörler olmadıkça binde birin altındadır.
40 -60 yaş grubundaki insanların kimisi isim, rakam unutur, kimisi duygusal ya da görsel problemler yaşamaktadır. Tek bir türde unutkanlık yaratan durumlar çoğu zaman riskli değildir ve unutkanlığın tipinin belirlenmesi çok önemlidir ve ancak bu sayede unutkanlık kaygıları azaltılabilmektedir. Hastaneler de kısa süre içinde yapılan yakın bellek muayenesi ile kolaylıkla kişide Alzheimer olup olmadığı söylenebilir ancak cevap aranılan soru çoğu zaman farklıdır.
Unutkanlık seviyesi ve durumu tespit edilebiliyor
Başvuran kişi unutkanlığının nasıl seyredeceğini ve geleceğini sorgulamaktadır. Günümüzde internet üzerinden bellek performans izleme programları henüz erken tanıda oldukça değerlidir. Türkiye de yazılımı yapılmış olan BEYNEX gibi uzun süreli online izlem programları ile kişinin unutkanlığının ne durumda olduğu belirlenmekte ve kişiye ve izleyen hekime durum rapor edilmektedir.
Aşırı bilgi yüklemesi hafıza merkezini yoruyor ve tembelleştiriyor
Hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelen akıllı telefonların beyin sağlığı için birçok dezavantajı bulunmaktadır. Bir bilgiye telefon ya da tabletten kolayca ulaşabilmek o bilgiyi hatırlamaya gerek duymamaya yol açmaktadır.
Çok fazla bilgi girişi yapılan yakın bellek çok fazla yorulmakta ve bu bilgilerin tekrar edilme şansı kalmamaktadır. Bu durumda yakın bellek merkezi yani hipokampus tembelleşmektedir. Yine akıllı telefon ve sosyal medya yüzünden yapılması gereken işe odaklanmak zorlaşmaktadır.
Bu odaklanma sorunu ruhsal stres yaratarak yaşam kalitesini de bozmaktadır. Bir işle meşgulken aynı anda akıllı telefonda mesaj okumak yakın belleği zorlayan durumlardır. İnsanların mesajlaşma süreleri sosyal ağlar genişledikçe kısalmaktadır. Bir işi yaparken her 30 saniye de bir mesajlara bakmak ve bunu gün içinde sürekli yapmak yakın bellek merkezi zorlayan bir diğer nedendir.
Her bilginin bir de duygu yükü bulunuyor
Beyin bilgileri kayıt ederken bilginin duygusal yönü, ağırlığı önemlidir. Yaşanan deneyim acı, tatlı, keyifli, ya da korkunç olmasına göre bıraktığı izler kolayca veya çok zor olarak hatırlanabilmektedir.
Hatırlamak için bilginin kayıt edilmesi aslında organizmanın doğada kendini koruma içgüdüsüyle gerçekleşmektedir. Beyin o bilgi onun için önemliyse riskli durumlarda hatırlayabilmek için daha güçlü olarak kaydetmektedir.
İnsanlar yaşanılan bilgi çağında herhangi bir duygu barındırmayan bir bilgi bombardımanına tutulmaktadır. Bu da bilginin detaylarını kayıt etmekte zorlanmaya ve hatırlama güçlüğüne neden olmaktadır. Çoğu zaman unutulduğu sanılan bilgiler aslında hiç kayıt edilmemiş olabilmektedir.
Damarsal bunamalar tüm bunamaların 3’te 1’ini kapsıyor
Beynin kan-beyin bariyeri de denilen bir barajı bulunmaktadır. Adeta bir süzgeç görevi gören bu barajda beyin hücreleri her maddeyi içeri almamaktadır. Beyin dostu diyetler aslında temel olarak kalp ve damarları koruyan diyetlerle aynıdır. İnsan beynini besleyen milyonlarca ince damar bulunmaktadır.
Bu damarların tıkanması vasküler demans denilen damarsal bunamaları beraberinde getirmekte ve kan beyin bariyerini de bozmaktadır. Damarsal bunamalar, tüm bunamaların 3’te 1’ini kapsamaktadır ve bazen hem damarsal bunama hem Alzheimer birlikte olabilmektedir. Omega 3 gibi yararlı yağlar daha çok kan akışkanlığını artırarak damar yapılarını koruduğu için beyin için de yararlıdır.
Beyin sağlığı için uyku çok önemli
Kişinin uyku kalitesi bozulunca beyin hücrelerinin ölümü daha çabuk olmakta ve beyin atrofisi denilen küçülmeler hızlanmaktadır. Kronik uykusuzluk yaşayan bir insan, Alzheimer risk genlerine de sahipse bu risk çok daha artmaktadır. Yapılan bütün deneysel çalışmalarda bunu desteklemektedir. Eğer çok çeşitli nedenlerle çok fazla uykusuz kalınırsa beyindeki amiloid miktarı artarak beyne zarar vermektedir.
Alzheimer hastalığına neden olan amiloid beta proteini, beyin hücresi tarafından üretilir fakat görevi bittikten sonra yok edilmesi gerekmektedir. Bu proteinin temizlenmesi uyku da olmaktadır. Kişinin beynindeki amiloid yükü de gelecekteki Alzheimer olma riskini göstermektedir. Uykusuzluk ve depresyon yan yana gelirse yine Alzheimer riskini çok artırmaktadır. Bu ikilinin sık görüldüğü topluluklarda Alzheimer’a yakalanma oranlarının çok yüksek olduğu görülmektedir.
Kaynak: Türk Nöroşir Dergisi 2015, Cilt: 25, Sayı: 3, 287-295