Belediye Başkanı’nın ve dolayısıyla politik ve sosyal anlayışın değiştiği İstanbul’daki farklılık ilk olarak havalimanı çıkışı şehre girerken gördüğümüz reklam panolarında hissediliyor. Zira panolardaki mesaj daha önceki çeyrek yüzyılda görmediğimiz bir şey: “İstanbul senin!”
18 yıldır yurt dışında yaşıyorum ve son belediye seçimleri nihayete erip, İstanbul’un yeni Belediye Başkanı’na kavuşması sonrası şehrime ilk defa geliyorum. Hep özleyerek gelsem de, daha önceleri havaalanından çıkıp şehre girerken bir kasvet kaplardı içimi. Nedeni duvar ve üst geçitlereki reklam panolarından gözüme sokulan mesajlardı.
“Dünyanın en büyük havalanını yapıyoruz”, Dünyanın ikinci büyük hayvan barınağını yaptık” Şöyle büyüğüz, şu kadar güçlüyüz vs. gibi yüceltme sıfatlarıyla icraatlarını listeleyen ve mevcut iktidarın en yüksek kademesindeki ve kendisinin İstanbul’daki temsilcisinin fotoşoplu vesikalık fotoğraflarının basılı olduğu afişlerden bahsediyorum.
İstanbul’u seven ve özleyen ama ülkeyi ve şehri uzun zamandır yöneten ve yeniden şekillendirmeye çalışan o fikre en başından beri karşı olmuş ve bu zihniyetin hiç bir icraatını benimsememiş biri olarak bu afişlerden aldığım mesaj her seferinde şu olurdu:
“İstanbul’a hoş geldin ama burası senin değil bizim, o yüzden ayağını denk al!”
Mütevazılıktan uzak bu tür söylemlerin aşağılık kompleksinden kaynaklandığını ve görselliğin etkisini kullanarak algı yönetimi yapmaya çalışıldığını bilsem de, her gördüğümde olumsuz etkilemiştir bu panolar beni. Zira tek bir afişte değil, aynı söylem yol boyunca tüm üst geçit ve duvar panolarında tekrarlanarak karşıma çıkardı. Yetmezdi toplu ulaşım araçlarında yayın yapan Modyo TV’de sürekli o malum politikacıların kestiği kurdeleleri seyreder, samimiyetsiz açılış konuşmalarına maruz kalırdım. Aynı tür haberleri göreceğim için İstanbul Bülteni’ni kesinlikle okumazdım.
İstanbul Senin projesi
İstanbul’a gelmeden sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla bir değişim oluyordu, evet. Ama şahsen bu değişim farkına varmam, şehre girerken altından geçtiğim ilk üst geçitteki o resmi ve sloganı gördüğüm zaman oldu. Yağlı boya ile çizilmiş bir İstanbul manzarası ve sadece o iki kelime: “İstanbul senin”.
Ne bir yüceltme sıfatı, ne bir sahiplenme zamiri ne de bir şahsın yüzünün fotoğrafı. Sadece İstanbul ve şehrin herkes kadar benim de olduğunu söyleyen mesaj, gözlerimin yaşarmasına sebep oldu. Yıllar sonra ilk defa şehrime kasvetsiz girdim.
İstanbul Senin bir İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) projesi. 2020-2024 İBB Stratejik Planı’nın hazırlanması aşamasında her kesimden İstanbullu’nun fikrinin alınabilmesi için hazırlandı.
“İstanbul Senin, Geleceğine Birlikte Karar Verelim” sloganıyla yola çıkan İBB, Ekim ayı boyunca iletişim noktaları ve meydanlarda yüz yüze anket çalışmaları yaptı. Birebir anket çalışmasına katılamayan İstanbullular ise fikirleri ise istanbulsenin.org/ web adresinden hala paylaşabiliyor.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, “Şehrimizin geleceğine ilişkin karar verirken İstanbullular’ın fikir ve önerileri bizim için öncelikli, önemli ve destekleyici bir rol oynayacak” diyerek tanıttığı proje ile İstanbul’un önümüzdeki beş yıllık stratejisi belirlenecek.
Bu arada değişim sadece panolarda değil tabii ki; Modyo TV artık herkesin severek seyredebileceği bir kanal, İstanbul Bülteni her kesimin zevkle okuyabileceği bir dergi olmuş. Politik ve görsel alandaki bu çarpıcı değişim zamanla sosyal ve kültürel hayatı da değiştirerek İstanbul’a farklı bir hava getirecektir. Yaşayan halkın vergileriyle finanse edilen ve kültürel bir Dünya Mirası olan İstanbul hakkettiği değeri bu anlayış sayesinde bulabilir. Ayrıca sahiplenmesine izin ve imkan verilen şehri, vatandaşlar daha temiz tutar, gelişmesine ve güzeleşmesine gönüllü olarak katkıda bulunmak ister.
Çünkü İstanbul bizim!