Anaokullarında din eğitimi kalıcı hale geliyor: Çocuklar olumsuz etkileniyor

Anaokullarında din eğitimi kalıcı hale geliyor. Çocuklar arasında kabus gören de var, karşı cinsten olduğu için halasının elini tutmanın günah olduğunu söyleyen de.

Anaokullarında din eğitimi kalıcı hale geliyor: Çocuklar olumsuz etkileniyor

Anaokullarında din eğitimi çocukları olumsuz etkiliyor. Bir veli çocuğunun endişesini şöyle ifade etti: “Oğlum, ‘tuvalet duasını’ unuttuğunu, onu okumadan tuvalete giremeyeceğini söyledi.”

Yalova’da anaokullarında din eğitimi verilmesi için Valilik, Milli Eğitim Müdürlüğü ve İl Müftülüğü’nce başlatılan proje tartışma yarattı.


Yalova Valiliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İl Müftülüğü’nün ortak protokolüyle anaokullarında çocuklara din eğitimi verilmesi için yeni bir proje başlatıldı.

Projenin başlatıldığını ilk olarak Cumhuriyet gazetesinden Ozan Çepni duyurdu.

“Dinimi Seviyorum, Öğreniyorum” adlı proje kapsamında müftülükçe görevlendirilecek eğitmenler, haftada en az altı kez anaokulu çocuklarına din eğitimi verecek.

Üç kurumun imzaladığı protokole göre projenin hedeflerinden bazıları şunlar:

  • İslam dininin değerlerini, kendi seviyelerinde insan hayatına anlam kazandıran unsurlardan biri olarak farketmelerini sağlamak.
  • Kendi seviyesine uygun olarak Allah’ı sevgi temelinde tanımalarını ve yaratılıştaki düzen farketmelerini sağlamak.
  • Değerler eğitimi kapsamında Hz. Muhammed’in hayatından örnekler sunarak model almalarını sağlamak.
  • Sağlıklı bir din ve ahlak gelişimi göstermelerine yardımcı olmak.

Din dersine karşı çıkan veliler yargı yoluna gitti

Protokolde, projenin hedef kitlesinin 4-6 yaş arası çocuklar olduğuda belirtiliyor.

Anaokullarında değerler eğitimi adı altında din eğitimi verilmesi aslında yeni bir uygulama değil. Özellikle Anadolu’nun bazı kentlerinde üç, dört yıldır bu eğitim veriliyor. Hatta anaokullarında din dersi verilmesinin milli eğitim protokolüne aykırı olduğunu savunan bazı veliler ile öğretmenler, dava dahi açmış.

Eğitim-Sen Bolu Şube başkanı Zehra Kulalı Gezici, yargı sürecini başlatan eğitimcilerden biri.

Gezici, pek çok ildeki müftülükler ve il milli eğitim müdürlüklerinin imzaladığı protokollerle okul öncesi 30 saatlik ders programlarının, 24 saate indirildiğini söylüyor. Gezici sözlerine şöyle devam ediyor: “Altı saati müftülüklerce belirlenen eğitimciler tarafından din dersi verilerek kullanılıyor. Bu sene yenilenen bu protokolü, Bolu ve Edirne Eğitim-Sen olarak yargıya taşıdık.”

Gezici, din derslerini yargıya götürmelerini ise şöyle gerekçelendiriyor: “Çünkü yasalara göre Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğunda yürütülmesi gereken eğitim, başka kurum ve kişilere devredilemez. Burada açıkça hukuka aykırılık ve kamusal eğitim hakkı ihlali vardır.”

Eğitimci, Yalova’da imzalanan protokolü, anaokullarındaki din derslerine yargı yoluyla itiraz edilebilmesinin önüne geçmek için atılmış bir adım olarak da değerlendiriyor: “Mevcut iktidarın yasalaştırma pratiğini daha önceki süreçlerden biliyoruz. Önce fiili durum yaratıp, sonra bunun yasal ve mevzuat düzenlemesini yapıyorlar. Bu nedenle okul öncesi eğitim kurumlarında, 4-6 yaş grubundaki çocuklarımıza zorunlu din eğitimi verilmesinin önünün açıldığını görebiliyoruz.”


“Din dersine katılmayan çocuklar sınıfa alınmadı”

Adını gizli tutmak şartıyla DW Türkçe’ye konuşan bir anaokulu öğretmeni de, çalıştığı kurumda çocuklara din dersi verildiğini doğruluyor.

Öğretmen, işleyişi şu sözlerle anlatıyor: “Haftanın her günü 40 dakika süresince ailelerinin onay verdiği çocuklara, müftülükçe görevlendirilen öğretmen tarafından din eğitimi veriliyor. Önceleri çocuklarının din dersi almasına karşı çıkan az sayıda da olsa aile vardı. Ancak din dersine katılmayan çocuklar eğitim hakkından mahrum kaldığı ve sınıfa alınmadığı için zamanla onlar da kararlarını değiştirmek zorunda kaldı.”

Öğretmen, anaokulu öğrencilerinin yaşları gereği çok meraklı olduğunu ve soyut kavramları anlama konusunda zorluk çektiğini de söylüyor. Bu durumu ise, müftülükçe görevlendirilen eğitmenin, “kıyamet” ile ilgili konuşmasının ardından çocukların “kıyamet”e dair meraklı sorular sorduğunu, eğitimcinin ise konuya açıklık getirmekte yetersiz kaldığını söyleyerek özetliyor.

“Oğlum, kadın diye halasının elini tutmadı”

Taner Kocakaymak, 42 yaşında bir elektrik teknisyeni. Anaokulundaki din dersi nedeniyle beş yaşındaki oğlunun psikolojisinin bozulduğunu söylüyor.

Din dersi sonrası oğlunun verdiği tepkileriyse şu örneklerle anlatıyor: “Bir gün halası okuldan almaya gitmiş. Ne halasına sarılıp öpmüş, ne de elinden tutmuş. Bana aktarıldığında neden böyle bir şey yaptığını oğluma sordum. Halasının kadın olduğunu ve dinen ona sarılıp, elini tutmasının yasak olduğunu söyledi. Bir defasında da çok sıkışmasına rağmen tuvalete sokmakta zorlandım. ‘Oğlum, tuvalete girsene’ dediğimde kendisine öğretilen ‘tuvalet duasını’ unuttuğunu, onu okumadan tuvalete giremeyeceğini söyledi.”

Uzmanlar ise, anaokulu çağındaki çocuklara din dersi verilmesini doğru bulmuyor.

Onlardan biri de Uzman Klinik Psikolog ve Öğretim Görevlisi Sinem Taşyaran Unan. Uzman, çocuk gelişiminde 0-6 yaş döneminin kritik bir öneme sahip olduğunu söylüyor. Bu nedenle çocuklara aktarılacak bilgilerde de özenli ve dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor.

“Varoluş nedir, yok oluş nedir, ölüm, yaşam, sevap ya da günah gibi soyut kavramlar, çocuklarda altı ya da yedi yaşından sonra başlıyor. Bu gelişim evresi de 11-12 yaşına kadar devam ediyor” diyen Unan, “dolayısıyla bu dönemden önce öğretmeye çalıştığınız her soyut kavram, çocukta istenilenden daha farklı bir anlam bulabiliyor. Bu nedenle çocuklar kabus görme ya da kaygı sorunu yaşayabiliyor” ifadelerini kullanıyor.

Sinem Taşyaran Unan bir başka ciddi soruna da dikkat çekerek, “Bu dönemde çocuklar, yaptıkları en ufak bir hatanın bile çok büyük bedelleri ve sonuçları olabileceğini; kendisinin ya da sevdiklerinin başına bir felaket gelebileceğini düşünebiliyor. Bu da çocuğun gelişimini ve okul hayatını olumsuz etkileyebiliyor” diyor.

İslam çocuklara din eğitimi verilmesi konusunda ne diyor?

İlahiyatçı Cemil Kılıç’a göre İslam’da bir kişinin, mükellefiyet (buluğ çağı) dönemine erişene kadar dinen yükümlülüğü bulunmuyor. Kılıç sözlerine şöyle açıklık getiriyor: “Yani ortalama 12 yaştan önce çocuklara din eğitimi verilmesi, İslami manada doğru değildir. Kaldı ki 12 yaşından önce çocuklar zaten dini tabirleri anlayamaz. Allah, melek, vahiy gibi soyut kavramları çocuklar anlayamaz.”

İlahiyatçı, Diyanet’in ısrarını da özgür düşünceye ket vurmak olarak niteliyor. Zira Kılıç’a göre anaokulunda din eğitimi alan çocuklar gelecekte sorgulayıcı, araştırıcı bireyler olamayacak. Bu bireyler gelecekte çözemeyeceği, anlayamayacağı her olay karşısında “Allah’ın hikmeti” diyerek teslim olacaklar.


Resmi rakamlara göre Türkiye’de yaklaşık 23 bin okul öncesi eğitim kurumu ve bu kurumlarda eğitim alan bir milyonu aşkın çocuk bulunuyor. (Tunca Öğreten / DW Türkçe)

Diyanet KYK yurtlarında ‘manevi danışmanlık’ hizmeti verecek


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.