Sizin de canınız alıp başınızı gitmek istiyor mu? Siz de sıkıldınız mı bu saçma sapan işleyişten? Yorgunuz hepimiz. Sohbet etmeye mecalimiz yok. Hepimizde maskeler. Mümkün olduğunca göz göze gelmemeye çalışıyoruz. O kadar öfke doluyuz ki biri yanlışlıkla çarpsa da kavga çıkarsak diye bekliyoruz…
Bazen sizin aklınıza; şöyle insanların unuttuğu bir yer olsa, belki bir ada içinde sadece seçilmiş insanların (kişiye göre değişir tabi bu seçim) olduğu kendi halinde bir yaşam geliyor mu? Ufak komün bir hayat. Kendin üret kendin ye! Fazlasını isteme! Tamamen kendi halinde entrika, ekşın olmayan bir hayat güzel olmaz mıydı? Sahi tek yorulan ben değilimdir değil mi?
Tek yorgun ben değilim biliyorum. Nereden mi biliyorum. Sabah asık suratla otobüse binen insanlardan. Metrobüste mümkün olduğunca göz göze gelmemeye çalışanlardan. Göz göze gelmek derken eskiden “göz göze gelsek aşık olacaktık” minvalinde şiirler yazılırmış, şimdilerde göz göze geldiğimizde “Neden bana baktın?” diye atılan naranın ardından birbirimizi boğazlayabiliyoruz. O kadar öfke doluyuz ki hepimiz, biri yanlışlıkla çarpsa da kavga çıkarsak diye bekliyoruz. Artan bu öfke anlatıyor ne kadar yorgun olduğumuzu.
Yorgunuz hepimiz.
O kadar yorgunuz ki sohbet etmeye mecalimiz yok. Hepimizde maskeler, kimimiz en mutluyu oynuyor, kimimiz en prensesi. Sanki olduğu gibi yaşasak bu düzen yok edecek gibi geliyor hepimizi. Sahi yok etmedi mi zaten? Neyimiz kaldı geride? Önce umutlarımızı çaldılar, sonra gülümseyişlerimizi… Şimdilerde kemiriyorlar yüreğimizi, zihnimizi, düşüncelerimizi.
Yorgunuz hepimiz.
O kadar yorgunuz ki umursamıyoruz yaşadığımız ülkeyi. O kadar binmiş ki sırtımıza yükler, ne yitip giden evladı sorgulayabiliyoruz ne neden yitip gittiğini, ne de yok edilen doğayı. Binmiş sırtına yükler, kesmiş nefesimizi!
O kadar yorgunuz ki, kimi dayanamıyor bu yüke kıyıveriyor canına! Can gidiyor can! Giden cana bile saygı yok! Şov diyorlar, siyaset diyorlar ama o kadar yorgunuz ki “Can gitti!” diye bağıramıyoruz kör olmuş vicdanlara!
Sonucu belli sınavlara girmekten yorgunuz mesela! Bir kartvizitte “Hamili yakinimdir.” yazmadıkça bir baltaya sap olamayacağımız için yorgunuz.
İş bulamamaktan yorgun kimimiz, kimimiz işi olduğu için şükretmekten yorgun. Patronların haklılığından, emekçinin fıtratından yorgunuz.
Şükür bilmeyip asgari ücrete yapılan astronomik zamlardan ve ona karşılık doğalgaza, elektriğe, suya kısaca aldığımız nefes haricinde her şeye gelen minnacık zamlardan yorgunuz.
Demir hala demirle dövülür mü bilmiyorum ama insan hala insanla kırılıyor! Bir yanda çocuklarına bakamayan baba yakıyor kendini, diğer yanda babasının oğlu aşırı zeki olmasından koşarak tırmanıyor merdivenleri.
Bir yanda borç batağından ailecek intihar ediyor insanlar, diğer yanda ailecek zeki olanlar bir kurumun tüm koltuklarını dolduruveriyor.
Bir yanda bir baba bir anne derme çatma evinde evladı yerine toprağa sarılıyor “Vatan sağ olsun” diye, diğer tarafta tane tane sayıyorlar!