Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup bunu aşk sanıyorsunuz!

Shakespeare kendi zaman diliminden seslenmiş tüm saplantılı aşklara: Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup bunu aşk sanıyorsunuz!

Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup bunu aşk sanıyorsunuz! shakespeare

İnsanın sebep olduğu kavgaların, savaşların, her yanımızı sardığı sevgisizliğin her dakika gün yüzüne çıktığı, güne iyi başlamanın gerçekte ne anlama geldiğini bilmeyen mutsuz yüzlerin ortalıkta dolaştığı, sevgi adı altında yapılan deliliklerin normal görüldüğü, eşini öldürenlerin sevgiden bahsettiği, sözüm ona aşırı sevgiden şiddetin ürediği, tokatların sevgiden atıldığı ve bu davranış veya düşüncelerin anlamsızca sıradanlaştığı bir zamandayız…

Herkes yalnızlıktan şikayetçiyken bunca insanın da yalnız olması tuhaf değil mi sizce de?


Hep birileri ile olma özentisi değil mi bizi bu sevme yarışlarına sürükleyen. Sevilme ihtiyacı en önemli ihtiyaç haline geldi, bir taraftan da toplumsal bir fobiye dönüşüyor.

Sevilmeye aç bünyeler kendilerinden o kadar bihaberler ki birilerince keşfedilme olasılığına duydukları iştahla, aşk adını verdikleri bir hayale bağlanıyorlar. Ve bu yoksunluk içinde hayatlarına soktukları sevgililerini veya eşlerini on iki taksitli hayatlara bağlayıp hediyeler, tatiller gibi maddesel şeylere girişiyorlar. Yalnızlıkları maddesel olarak azalırken manevi olarak artıyor.

Saplantıların, aşk adında eski eşe veya sevgiliye zorbalayacı bir ısrarla tacize ve magandalığa dönüşümüne aşk deniyor! Yeni yeni saplantılar geliştirilip bir aşk piyasası geliştiriliyor. Halbuki asıl olan aşk kendini somutlaştırandır. Yani görünür, hissedilir, anlaşılır… Kapatırsan kendini soyutlaşır ve yalnızlığına çözüm olmaktan ileriye gitmez.

Eski sevgilinizi getirin, yenisini götürün kampanyalı platformlarda; en güzel!.. Güzel olmasa  bile en iyi derecen filtreli ve gösterişli fotolarla servis edilen resimler ile satışa çıkarılan aşklar bir mesaj kadar yakınlaşıyorken, beyinler ve duygular arasında mesafe gezegenler arasında mesafe ile yarışır hale geliyor.

Aşk denen söylemesi kısacık ama yaşaması bir o kadar uzun ve anlamlı olan üç harflik yol; kes, böl, parçala politikalarına kurban ediliyor. Emekten yoksun çöplere dönüştürülüyor. Sonrasında sonu gelmeyen kavgalar ve sonucunda sayısız ayrılıklar ve her seferinde cici cici sözlerle barışmalar…

Baş tacı olsalar da kendi istekleri ve dünyalarını, evlatlarına dayatma arzusu duyan anne ve babalarca; birini sevecek kadar olgunlaşmamış çocuklarına uygun eş adayları bakılıyor ve ismine de görücü usulü denilen, ailelerce keşfedilen tanışma biçimi de raflarda yerini alıyor.

Ebeveynlerimizce “bu sene de giyersin” aşkları her ne kadar asosyal bedenlerimize büyük gelse de içinde bulunduğumuz yalnızlık ve sevgi eksikliği nedeniyle onu sosyalleştirip kabullenmek zorunda kalıyoruz. Ve hiç tanımadığımız kişi ile hayatımızın en sıra dişi anı olması gereken bir zamanı  sıradanlaştırıp karşıdaki kişiye “evettt” diye haykırıyoruz.


Daha önce hiçbir güçlüğe tek başına göğüs germemiş “biz” ve daha önce hiçbir şeye hatta kendi eşine dahi karar verememiş olan “biz” gelen fırtınalardan korunmak için beraberce şemsiye açıyoruz.  Sonucunda peki?  mutlu olmaya bakacaksınız.

Sağanak sevgi yağmurundan sağanak nefret fırtınalarına saran günümüz aşıkları,

Sevmelik değil de sevişmelik aşklar, evlenmelik değil de eğlenmelik aşklar,

Hayattaki en büyük gayesi sevdiğinin ellerini tutmak olan aşklardan, hayattaki en büyük gayesi sevdiceğinin evi ve arabası olsuncu aşıklar,

İşte o soğuk ve karanlık ge-ce-de diye başlayan samimiyetsiz aşıklar,

Kıymetini bilmediğini düşündüğün sevdiceklerinize harcanan zamanın, kıymet bilene gelince zerresini harcamaya pintilik eden aşıklar,

Yani demem o ki;


Bir şarkısı dahi olmadan  ve konuşamadan, gönülden gönüle aynı duyguları beslemeyen, saatlerce göğsüne yaslanmadan güzel bir anısı olmayan birlikteliklere “aşk” deyip de kendinizi kandırmayın…

Sevgilerde siz böyle olsun istemezdiniz!


Engin Konyalıgil
Engin Konyalıgil, 1983 Samsun doğumlu. Gıda mühendisliği mezunu. Halen bir devlet üniversitesinde doktora çalışmalarını devam ettirmektedir. Ayrıca 2008 yılında atandığı memuriyet hayatına fakülteyi okurken de devam ettiren Konyalıgil, bir bakanlıkta A sınıfı İş Güvenliği Uzmanı olarak Yüksek Mühendis statüsünde çalışmaktadır. Yayınlanmış birçok bilimsel makalesi bulunmaktadır. İki ayrı internet gazetesinde de köşe yazarlığı yapmaktadır.