Corona günlerinde ‘normal’ kelimesi çok kullanılır oldu. Normal sözcüğü ‘norm’dan türer dolayısıyla standarda, kurala, belirli bir ölçüye göre olan mânâsındadır. Özellikle de böyle günlerde normalin ne olduğu, ne oldurulduğu ve ne olması gerektiği üzerine düşünmek bence herkesin yararına olacaktır.
Corona günlerinde normal ve anormal üzerine
Yazıma zamanının Devekuşu Kabaresi’nde Metin Akpınar’ın Deliler adlı oyunundaki normal anormaller ve anormal normaller tarifi ile başlamak istiyorum. Tarife göre normal anormaller dışarıda yaşarken, anormal normaller tımarhanede olanlardı. Bu izahat biraz karmaşık gibi görünse de, tarif en azından zihni açmaya faydalıydı.
Amacımın halihazırdaki şartlarda normal anormallerin veya anormal normallerin kimler olduğunun tarifini yapmak olduğunu sakın zannetmeyin. Ancak günümüzde normal-anormal ikilemi artık içinden neredeyse çıkılmaz bir ayrım haline geldi.
Önlemlerin gevşetilmesi
Korona zamanlarında, bilimsel verilere dayalı olarak önlem ve tedbirlerin kademe kademe azaltılmasının halka yayın organları tarafından ‘gevşetmeler’ veya ‘önlemlerin gevşetilmesi’ diye aktarılması aklıma takıldı.
Yani gevşetmeler sonucu, eski günlerdeki ‘normal’e; yani hiçbir şeye zaman bulamamaya, işten kafayı kaldıramamaya, trafikteki keşmekeşe, (eğer kalırsa) kalan boş zamanlarda cep telefonlarına gömülerek bireyselleşmeye veya dışarı çıkıldığında AVM’lere gidip istisnaî durumlar dışında ihtiyacımız olmayan ne varsa onu satın almaya geri dönüyoruz. İşte bütün bunları bize, kapitalist ya da yeni haliyle neo-liberal dünya düzeni ‘normal’ diye yutturdu.
Şimdi her ne kadar kötü bir vesileyle (COVID-19) de olsa biraz nefes aldığımızda, asgarî ihtiyaçlarımızı gidermeye ve dayanışmamızı bize anormal diye gösteriyorlar. Hatta bir de yeni bir ‘normal’den söz edilir oldu son günlerde. Korona günlerinde insanların korkularından istifade eden komplo teorisyenlerinin gerçekten üretici olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Dayatılan normale direnmek
Kanımca, ne bu kriz öncesi yaşanan düzen normaldi ne de şimdi yaşanılan geçici olduğu söylenen hayat anormal. Diğerkâmlığın neredeyse yok olduğu, bireyselliğin pohpohlandığı, sosyal medya sayesinde insanların artık ortak paydalarda birleşmekten ziyade birbirlerinden ayrışarak bencilleştiği bir çağdayız.
Asla izin vermememiz gereken nokta – özellikle de bu düşünmeye vaktimiz olan dönemden sonra – bize normal diye yutturulan o gayri insanî, gayri ahlakî düzene dört elle sarılmaktır. Toplum olarak; diğerini gözeten, özgeci, insancıl değerleri öne çıkaran yaşam tarzına geri dönmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
Aksi takdirde, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sözde çimentolarla aslında toplumumuzun bütün temellerini çürüten akımların yangınlarına körükle giderek çözülmemize hız kazandırmış oluruz. Sanırım bu tabloyu hiçbirimiz arzu etmez.
Toplumsal çıkarın, üçüncü kişinin hakkının savunulmasının, liyakatin ve hür irfanın yeni normumuz olduğu günleri yaşamak dileğiyle. Sağlıcakla kalın.