AVM ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş

Türkiye’nin kurtuluşu üretimde. Üretmeden sürekli tüketmek ülkeyi de felakete sürükler, bu sistemi uygulayan partiyi de.

AVM ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş

AVM ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş…

AKP geçenlerde nihayet “üretime dayalı ekonomik sistem”e geçileceğini açıkladı.


Sevsinler senin üretime dayalı ekonomini.

Hemen arkasından da ilk hamle geldi ve 1900 futbol sahası büyüklüğünde hazine arazisinin çiftçilere ücretsiz olarak tahsis edilmesine karar verildi.

Yıllarca emperyalizmin hizmetinde olmuş bir partinin AVM ekonomisinden üretim ekonomisine geçme kararını alması kolay olmamıştır herhalde.

Kolay olmadığı şuradan belli… Bu kararı ancak 18 yıl sonra alabildi.

Peki AKP’yi bu noktaya getiren ne?

Özetle; 1 kilo soğan, 2 kilo hıyar alabilmek için tanzim kuyruğunda saatler harcayan halkın hiddeti ve bu hiddetin yapılan ilk seçimde sübuta ermiş olması. İktidarın şansı varmış, yokluk sonrası yapılan ilk seçimdi belediye seçimi. Eğer bu bir genel seçim olsaydı ters çevrilmiş kaplumbağa pozisyonuna düşmüşlerdi.

Bilmiyorlar mı bu milletin her şeyi affettiğini ama cebine dokunanı affetmediğini? Öyle ya neleri affetmedi ki?

Yargıç kisvesi altında kozmik odasına giren casusa ses çıkarmaz; dükkanını iki gün kapat, cam-çerçeve indirir.


Gözyaşları sümüğüne karışan adam ordusunu hallaç pamuğu gibi atarken bön bön bakar; patatesi 3 lira fazla versin bas bas bağırır.

Özgür kalsın diye özgürlüğünü feda edenlere kılını kıpırdatmaz; 1177 liralık kısa çalışma ödeneği bankaya yatmadı diye ekran ekran dolaşır. Bilmez ki bu para, cebindeki telefonun fiyatının yarısıdır.

Kasaba siyaseti yapan AKP ufuktaki tehlikeyi fark etti, şimdi önlem almaya çalışıyor. Bu onu kurtarır mı bilmem ama bu kararın ekonomiyi düzeltmeye yetmeyeceğini söyleyebilirim.

Bunun iki nedeni var:

Bir: Bu iş, sadece çiftçiye toprak vermekle olmaz; kimin ne ekeceğinin planlanması; alım garantisi verilmesi; ek olarak da bedava tohum, gübre, mazot, temin edilmesi gerekir. Bu işin maliyetini hesaplayanlar ise şunu bilsin: Çiftçiyi küstürmenin bir bedeli vardır, o bedeli ödemeden barış olmaz. Yok öyle üç kuruşa beş köfte.

İki: Bunun tasarruf ayağı eksiktir. 118 milyar harcayıp boğaz yanına kanal açmak hangi aklın ürünü ise o aklı yerin yedi kat dibine gömmek gerekir.

Yani işin mantığı, okul çocuklarının korkulu rüyası havuz probleminde saklıdır.

Bir musluk, bir havuzu şu kadar saatte doldururken bir başka musluk aynı havuzu bu kadar saatte boşaltmaktadır. Havuz kaç saatte dolar?


Boşaltan musluğu kapatmadığın sürece doldurmaya ömrün yetmez!..

Anadolu coğrafyasının iMANı hür bukalemunları


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.