Ahmet Taşgetiren: Cinsellik neslin devamı için olmazsa olmaz, ancak mutlaka düzenlenmeli!
Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, “İstanbul Sözleşmesi’ndeki ana tepki, ‘eşcinselliğin korunması’na yönelik. 6284 sayılı kanuna yönelik tepki de, ‘Ailenin dağılmasına yol açma’ endişesinden kaynaklanıyor.” düşüncesini dile getirdi. Taşgetiren, “Cinsellik, ‘neslin devamı’ ile alakalı bir temel ilişki alanı, olmazsa olmaz, ama mutlaka düzenlenmesi gereken bir alan, o alanda ölçüsüzlük egemen olunca, bunun içinden eşcinsellik de çıkıyor, ensestlik de çıkıyor, aile savrulmaları, çocuk dramları, şiddet de çıkıyor.” görüşünü savundu.
Taşgetiren, “Aslında her iki düzenleme ‘kadına şiddetin önlenmesi’ hassasiyetinden yola çıkıyor. İstanbul Sözleşmesi’nde şiddetin önlenmesi bahsinde ,’her türlü cinsel yönelime yönelik şiddet’ ifadesi de geçiyor ve bu ifade ‘eşcinselliğin tabii görüldüğü, meşrulaştırıldığı’ tarzında okunuyor, tepkiler bundan kaynaklanıyor. 6284 sayılı kanunda ise ‘Kadının tek taraflı şiddet iddiası ile erkeğin evden uzaklaştırılması’nın ve hapse atılmasının ‘Ailenin dağılmasına yol açtığı’ tepkisini getiriyor. Olaya biraz kampanyalardan ve iki taraflı tepkilerden uzak baktığımızda ‘muhafazakâr hassasiyet’in üzerinde odaklaştığı iki ana sorun olduğu söylenebilir. Bir: Ailenin dağılması İki: Eşcinselliğin artması.” değerlendirmesinde bulundu.
Taşgetiren, “Aslında aile içi – dışı her türlü şiddete karşı çıkmanın ‘muhafazakâr hassasiyet’in ilk maddeleri arasında sayılmaması ya da öyle bir görüntü ortaya çıkması, ‘muhafazakar değerler’ adına bir ‘iletişim’ daha özgün ifadesiyle bir ‘tebliğ’ problemi oluşturmuyor mu, bunun üzerinde düşünmek lazım. Çünkü gündemin öteki ucunda ‘Siz muhafazakârlar zaten kadına şiddeti önemsemez, hatta erkeğin kadını dövme hakkı bulunduğuna inanırsınız’ gibi bir propaganda yürüyüp duruyor. ‘Muhafazakâr hassasiyet’ bu negatif propagandayı nasıl göğüsleyecek, bence bir sorun olarak ortada duruyor.” ifadesini kullandı.
Taşgetiren, Şu bir gerçek: Eşcinsellik her boyutuyla küresel çapta yaygınlık kazanıyor. Yaygınlaşma birçok ülkede eşcinsel evlilikleri yasal hale getirmekle sonuçlanıyor. Ailede küresel çapta bir sancı var. Bunun sonucu nikahsız birlikte yaşamaktan, yüzlerce aile türünün ortaya çıktığı kaosa kadar her şey var. Her iki hadisenin – problemin temelinde insan türünün ‘cinsel alanda’ kafasının karışması var. Cinsellik, ‘neslin devamı’ ile alakalı bir temel ilişki alanı, olmazsa olmaz, ama mutlaka düzenlenmesi gereken bir alan, o alanda ölçüsüzlük egemen olunca, bunun içinden eşcinsellik de çıkıyor, ensestlik de çıkıyor, aile savrulmaları, çocuk dramları, şiddet de çıkıyor.” yorumunu yaptı.
Ahmet Taşgetiren yazısında şunları kaydetti:
Bizde, benim “muhafazakâr hassasiyet” diye tanımladığım şey, bütün dünyada sorun olarak kabul ediliyor. Bir kere bütün dinlerin bu konuda hassasiyeti var, onun ötesinde, herhangi bir dini saikle yola çıkmadan da insani planda “Bu iş nereye gidiyor?” sorusu soruluyor.
Eşcinsel ilişkiler ola ola nereye varılacak? Aile dağıla dağıla nereye varılacak? “Bireysel tercih” küresel bir ölçek olarak her şeyi belirlemeye yetecek mi? Bunlar “ortaya” sorulacak sorular olabilir. Yani herkesin cevaplaması gereken sorular. (Yazının devamı)