Hakan Başar, sihirli parmaklarını piyanosunun tuşları üzerinde gezdirerek caz müziğinde Türkiye’nin koltuklarını kabartan üstün yetenekli bir genç… Teknik, hız ve duygunun kusursuz bir sentezi sanki… Hakan Başar ile sizler için görüştük, kariyeri ve müziğiyle ilgili eğlenceli bir sohbet gerçekleştirdik.
Dünyaca ünlü caz piyanistimiz Hakan Başar ile röportaj
Hakan Başar henüz 16 yaşında, sihirli parmaklarıyla caz müziğinde harikalar yaratarak ülkemizi gururlandırıyor. Dünyaca ünlü yıldızlarla yaptığı çalışmalar ile dikkati çektikten sonra, 2019 yılında çıkardığı ‘On Top of the Roof’ albümü ile dünya listelerinin üst sıralarına yerleşmiş durumda. İndigo Dergisi olarak Hakan Başar’ı sizlere daha yakından tanıtmak istedik ve kendisiyle keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Ben Hakan Başar 16 yaşındayım, caz piyanistiyim ve Pera Güzel Sanatlar Lisesi’nde okuyorum.
Müziğe kaç yaşında başladınız? Neden enstrüman olarak piyanoyu seçtiniz? Hangi okul, kurs ve öğretmenlerden eğitim aldınız?
Müzikle ilk tanışmam 2-3 yaşlarında babamın caz CD’leri ve çizgi filmlerdeki müziklerle oldu. Daha sonrasında ise 8 yaşımda piyanoya başladım.
Piyanoyu seçme nedenim Michel Petrucciani’dir çünkü onun yaratıcı ve güzel melodileri kulağıma çok hoş gelmişti.
Birkaç haftalık başlangıç derslerinden sonra piyanonun tuşlarını ve hangi sesler olduğunu öğrendim. Sonrasında babamla yurt dışından getirttiğimiz kitaplarla kendi başımızın çaresine baktık. Bu karar sayesinde piyano ve cazı birlikte öğrenme şansına sahip oldum.
Neden caz müziğini tercih ettiniz? Caz size neler hissettiriyor?
Bizim evde genelde dinlenen müzik tarzı cazdı. Özellikle caz gitaristleri; Jim Hall, Wes Montgomery, Joe Pass, George Benson, Bireli Lagrene, Pat Martino, Barney Kessel. Yukarıdaki soruda da belirttiğim gibi ilk piyano tekniği ile ilgili kitap olan Junior Hanon hariç diğer kitaplar caz müfredatıydı. Jazz Hanon, Jazz Invention, Jazz Keyboard ve Oscar Peterson Jazz Exercises gibi. Her geçen gün caz tüm hücrelerime yerleşiyordu. Sonrasında ise babamın orkestrasında harika müzik yapılmasına rağmen ben sadece caz çalmaya yoğunlaştım. Babam da bu durumu görüp bana yardım ederek gelişimimi hızlandırmak için kendi müziği bıraktı.
Cazın bana müzikal olarak hissettirdiklerini; hiç bir müzik tarzında olmadığı kadar serbest melodilere ve armonilere sahip olması şeklinde açıklayabilirim.
Müziğe günde kaç saat ayırıyorsunuz? Piyano çalanlar kendilerini geliştirmek için ne gibi egzersizler yapmalılar?
İlk zamanlar piyano tekniğimi çok iyi oturtabilmem için yazın her gün 6-7 saat çalışıyordum okul olduğu zaman da sabah erkenden kalkıp çalışıyordum. Şu an belirli bir çalışma saatim yok. Kendimi iyi hissetmeme ve müziğe konsantre olmama bağlı, ancak o zaman çalışmalarım verimli olabiliyor. Aksi takdirde gereksiz tekrarlara girebilir.
Bence herkes kendine en uygun egzersizi kendi belirlemeli benim yaptığım egzersizler başkasında aynı etkiyi yaratmayabilir. Etüt olarak belki herkese komik gelebilir ama küçükken oyun gibi yaptığımız çok eğlenceli etütler vardı. Bunlar sıkılmamı engelledi.
Öğrenim yaşamınız ile profesyonel müzik yaşamınız bazen birbirini aksatabiliyor mu?
Bugüne kadar hiç olmadı, her şey benim adıma programlandı. Lise seviyesine geldiğimde ise çok kritik bir tercih yapıp tamamen müzik dedik ve Pera Güzel Sanatlar Lisesi’ne başladım. Burada Sn. Sabahattin Özbakır Bey’e çok teşekkür ederim.
Kendinize örnek aldığınız müzisyenler kimler?
Kendime örnek aldığım isimler; Michel Petrucciani, Bill Evans, Oscar Peterson, Miles Davis ve George Benson diyebiliriz.
Chick Korea ile İstanbul’da yaptığınız çalışmayla ilgili bilgi alabilir miyiz?
Benim için müzikal anlamda çok iyi ve eğlenceli vakit geçirdiğim bir anı. Hem böyle bir müzisyenle bir araya gelmek, birlikte çalmak hatta onun davula geçmesi ve karşılıklı sololar 11-12 yaşlarında bir müzisyen için inanılmaz. Onun gibi değerli müzisyenler artık bu müziğin elçileri bence. Caz müziğini herkese tanıtmak, sevdirmek ve gençlerin bu müziğe yönlenmesini sağlamak onların misyonu sanki.
Türkiye’de yapılan caz müziğiyle ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
Çok iyi çalışmalar olduğunu söylemek mümkün.
Ben 4-5 yaşlarındayken TV’de görüp sonrasında her zaman takip edip örnek aldığım caz müzisyeni Kerem Görsev. Sonrasında ise Ferit Odman, İmer Demirer, Engin Recepoğulları gibi dünya çapında müzisyenlerle tanıştım ve birlikte çalma şansım da oldu.
Yurt içi ve yurt dışında müzikseverler tarafından caz müziğine ilgi duyuluyor mu?
Pop müziğe göre çok daha az olmasına rağmen caz müziğine her geçen gün artan bir ilgi duyuluyor.
2019 yılında ‘On Top Of The Roof’ adıyla ilk albümünüzü yayınladınız. Yurt içinde ve yurt dışında albümünüz ne kadar ilgi görüyor?
Albüme yurt içinde ilgi harika, sadece müzik için değil beni seven pek çok insan da bu CD’yi aldı. Ancak yurt dışı henüz istediğimiz seviyede değil çünkü yeterli tanıtım yapılamadı. Bu tanıtımların en önemli kısımlarından biri de yurt dışı konserleriydi. Bizim için tek hayal kırıklığı olan departman yani booking ajansı bu beceriyi gösteremedi.
Gran Canaria konserini aldıklarında ise iş işten geçmiş ve salgın tüm dünyayı kaplamıştı. Ama o departmana da bir yenilik getirildi ve booking konusunda değişikliğe gittik. Bu ismi önümüzdeki günlerde açıklayacağız. Sadece Londra konserinde bile albüme ilgi genelden neredeyse fazlaydı. Ama pandemi dönemiyle beraber biz başka bir süreç başlattık. Önce Türkiye’de caz radyo programları, yazı ve röportajlar oldu.
Ayrıca albümü yeni fark edenler büyük ilgi gösterip bana destek verdiler. Yurt dışı planlarımız ise yine caz radyolarıyla başladı. Şu an itibarıyla Amerka’daki çok önemli yedi caz radyosunda parçalarım çalındı. 16 Ekim’de çıkacak olan Hub Art Special Edition da albümü olumlu etkileyecektir diye düşünüyorum. Albümde yer alan Hub Art’ın bu ikinci kaydında Yellow Jackets’dan Jimmy Haslip (bas) ve Will Kennedy (davul) çaldı.
Albümünüzde yer verdiğiniz şarkıları nasıl belirlediniz? Albümün yapımı ne kadar sürdü?
Dinleyiciyle tereddütsüz en hızlı buluşabilecek parçalar seçildi. Çünkü bunlar ilk kayıtlardı ve parçaların da rüzgarını arkamıza alarak hareket ettik.
Çalışmalarımı yaparken üzerinde durduğumuz parçalar vardı; Five Brothers, Au Privave, Hub Art gibi. Bir kısmı da kayıtlar sürerken belli oldu. İmer Demirer ile çaldığım parçayla ise ilk defa stüdyoda tanıştım.
Albüm amacı taşımayan ancak zaman içinde gelişen kayıtlar 1,5 yıl, geniş aralıklarla devam etti. 2019 sonbaharında teklif geldi. Zaten her şey hazırdı. Parçalara İngiltere’de bir kez daha Peter Bckmann tarafından mastering yapıldı, albüm dizaynı hazırlandı ve önceden belirlenen 18 Ekim 2019’da albüm çıktı.
Müziğinizin sound’unu nasıl belirliyorsunuz? Enstrüman seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz? Beste yapıyor musunuz?
Müziğinizin sound’unu ruhunuz (swinginiz) ve kişiliğiniz belirler. Tabii, tuşeniz yani piyanoya dokunuşlar, ritm anlayışınız. Hepsini sayabiliriz. Şu an aklıma gelmeyen pek çok şey.
Profesyonel müziğe nasıl adım attınız? Ubuntu Music sizi nasıl keşfetti?
Profesyonel müziğe ilk babamın orkestırasında çalarak başladım.Bu orkestrada cazın yanı sıra Stevie Wonder, Kool & The Gang, Bee Gees, Everly Brothers, Billy Ocean, Bill Withers, George Benson, Tom Jones, Eric Clapton, Latin Jazz vb. ayrıca dinleti Türkçe parçalar ve zaman zaman Türkçe Pop çalınıyordu. Bu yüzden müziğimin içinde hepsinin esintilerine rastlanabilir. Bu durum ilerleyen zamanlarda daha net ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
2018’de yapılan kayıtların aynı zamanda videoları çekildi ve beni yurt dışındaki müzik insanlarına tanıtabilmek için sosyal medyaya kondu. Bu sırada Ubuntu Music kurucusu Martin Hummel bizimle temasa geçti ve 22 Mayıs 2019 Akbank Sanat konserim için eşiyle İstanbul’a geldiler. Ailece tanışıldı ve yemek yendi.
Türkiye’deki müzik sektörünü nasıl buluyorsunuz? Sektörü müzisyenler açısından daha verimli kılmak için neler yapılmalı?
Bu konuda konuşabilmem için biraz daha zamana ihtiyaç var ama herkesin daha çok sahne alabileceği şartlar yaratılmalı diye düşünüyorum. Tabii bu söylediklerim müziğine emek veren ve kendini geliştirmeye çalışanlar için geçerli.
Geleceğiniz ile ilgili hedefleriniz neler? Çağdaş Caz Müziğine neler katmak istiyorsunuz?
Geleceğim ile ilgili tek bir hedefim var; dünya caz efsaneleri arasında yer alabilmek.
Çağdaş caz müziğine, Miles veya Bill Evans gibi gerçekten kendimden bir şeyler katmak eğer başarabilirsem çok iyi olur.
İndigo Dergisi’ne konuk olduğunuz için teşekkür eder, başarılarınızın devamını dileriz.