Gençlerin yüzde 33’ü ne okula, ne işe gidiyor: Peki bu gençler nerede?

20-24 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 33’ü ne bir okula, ne de bir işe kayıtlı. Türkiye, 35 OECD ülkesi arasında eğitimde ve istihdamda olmayan gençler sıralamasında birinci! Peki bu gençler nerede?

gençler nerede

Türkiye’de gençlerin yüzde 33’ü ne okula, ne işe gidiyor: Peki bu gençler nerede? (video aşağıda)

Ali 23 yaşında bir yeni mezun. Türkiye’de özel bir üniversitede uluslararası ilişkiler bölümünü bitirmiş, iyi derecede İngilizcesi olan bir genç.


“Ben mezun olmadan kafamda birkaç plan yapmıştım. Yüksek lisans yapar, öğretim görevlisi olurum diye düşünmüştüm. Ama sonra öğrendim ki o işler biraz torpille dönüyormuş. O beni biraz soğuttu açıkçası. Özel sektör derseniz, zaten deneyim arıyorlar. Ben de kamuda çalışayım dedim. Şimdi KPSS’ye hazırlanıyorum. Sonucu göreceğiz. Ama pek umutlu değilim” diyen Ali’nin halihazırda ne bir üniversitede ne de bir işte kaydı var.

“Anlam odağı kayan bir gençlik”

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verileri; Türkiye’de 20-24 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 33,3’ünün, tıpkı Ali gibi, ne bir okula ne de bir işe kaydı olduğunu ortaya koyuyor.

• Geçen hafta yayımlanan Bir Bakışta Eğitim 2020 Raporu‘na göre Türkiye, 2019 yılı verileri doğrultusunda kayıtlı bir işi olmadığı gibi eğitim de görmeyen 30 yaş altı genç nüfus sıralamasında 35 ülke arasında birinci sırada.

• 15-29 yaş aralığındaki genç nüfusta ise bu oran yüzde 28’den fazla. Üstelik bu veriler, raporda Türkiye’nin son 10 yılda en çok iyileşme kaydeden ikinci ülke konumunda olmasına rağmen ortaya çıkıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) haziran ayında yayınlanan en güncel verileri de tablonun geçen seneden bu yana değişmediğine işaret ediyor. TÜİK istatistikleri de 15-24 yaş aralığındaki genç nüfusun işsizlik oranını yüzde 26,1 olarak verirken ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin oranı yüzde 29. Bunun yüzde 36’dan fazlasını kadınlar oluşturuyor.

Evrim Kuran: Sabahları gençleri yataktan kaldıracak bir anlama ihtiyaçları var

DW Türkçe‘nin konuştuğu küresel araştırma şirketi Universum’un Orta Doğu Direktörü Evrim Kuran, verilerin Covid-19 öncesi döneme ait olduğu ve önümüzdeki yıl verilerinin daha derin bir çatlağa işaret edeceği uyarısında bulunuyor.

Evrim Kuran, “Bir ülkede eğitimde ve istihdamda olmayan gençlerin sayısının bu kadar artması gösteriyor ki gençler bir anlam arayışındalar. Bir anlam odakları var ve bu kaymış durumda. Sabahları onları yataktan kaldıracak bir anlama ihtiyaçları var” diyor.

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan İktisatçı Murat Kubilay da “Pandemi döneminde Türkiye’de işgücüne katılım oranı genelde yüzde 41-42’ye düştü. Gençlerde de benzer oranda. Halbuki gelişmiş ülkelerde bu yüzde 70 seviyesinde. Bu şu demek, Türkiye hedeflediği muasır medeniyet dalına tek koluyla tırmanmak zorunda. Zira Türkiye’de genç nüfus çok yüksek. Ama iş gücüne katılım düşük olduğu gibi bu kişiler eğitimde de bulunmuyorlar” yorumunu yapıyor.

Gençler ne yapıyor?

DW Türkçe’nin konuştuğu 20-29 yaş aralığındaki, ne işe ne de okula kayıtlı olan gençler en büyük sıkıntılarının “ekonomik bağımsızlıklarını kazanamamak” olduğunu belirtirken, kendilerini en çok güvende hissettiren şeyin “ailelerinin yanında kira vermek zorunda olmadan yaşayabilmek” olduğunu söylüyor.

İlahiyat ve sinema okuyup iki üniversite bitiren, senarist olmak isteyen 28 yaşındaki Esma, “Ailemin yanında yaşadığım için çok fazla sorumluluğum yok. Evli değilim, çocuk bakmak zorunda değilim. Bunlar kolaylaştıran şeyler. Zorlaştıran şeyse, ekonomik olarak o kadar da iyi bir durumumuz yok. Ben belki zaman açısından da bazı şeylere geç kaldım. Piyasa şartları da çok zor. Bir yere girmek, tutunmak zor. Hep tanıdık olması gerekiyor” diyerek paylaşıyor tecrübelerini.


23 yaşındaki Mert ise “Açıkçası bir günüm çok monoton geçiyor. Gece çok geç yatıyorsun. Boşlukta elinde bir iş olmadığında uyuyacak, kalkacak bir sebep bulamıyorum. Kimseye bir faydan yokmuş gibi hissediyorsun. Bazen uyanmasam da olur diye düşünüyorum. Gün geçmesinden ziyade en sıkıntılı kısım kendi ekonomik bağımsızlığımın olmaması” diyerek, hala babasından para istemek zorunda kalmasından mutsuz olduğunu ifade ediyor.

Öte yandan çoğu genç, üniversitede lisans eğitiminden sonra akademik eğitime devam etmeyi zaman kaybı olarak gördüğünü, iş hayatında bunun bir karşılığının olmadığını söylüyor. İş bulmadaki en büyük sıkıntılarıysa tecrübesiz olmaları ve başvurdukları kurumlarda liyakatın aranmaması.

Ev kadını, ev erkeği olmak

Gençler açısından işsizlik madalyonun sadece bir yüzü. OECD verilerinde, “ne eğitimde ne istihdamda olan gençler” arasına girmeyen ve kayıt dışı çalıştırılan gençler var. TÜİK’in Haziran ayı verilerine göre ülke genelinde kayıt dışı istihdam oranı yüzde 31.3. Bunların ne kadarlık bir bölümünün 20-29 yaş arasında olduğuna dair resmi bir veri açık kaynaklarda yok.

İktisatçı Murat Kubilay, “Bu tablo şunu gösteriyor ki bu gençlere biçilmiş görev ev genci olmak. Burada cinsiyet gruplarında çok keskin ayrımlar da var. 15-29 yaş kadınlarda yüzde 43’e kadar çıkarken erkeklerde bu 20-22’lerde örneğin. Bu da kültürel kodlarla alakalı. Ancak her şey kültürel kodlarla açıklanamaz. Örneğin 15-24 yaş aralığında en az iki yıllık meslek yüksek okulu mezunu kadınlarda iş aramayanların sayısı bir milyonu aşıyor. Bunu sadece kültürel kodlarla açıklayamayız. Çünkü aileler müsaade etmişler okumalarına. Yani, işgücü piyasası da istihdamda zorlanıyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

Eğitimde ve istihdamda olmayan gençlerin bu kadar yüksek olmasındaki faktörlerden birini, Türkiye’deki mesleki eğitimin yetersizliği olarak gören Evrim Kuran, “Türkiye’de 206 üniversite var. İşsiz üniversite mezunlarının sayısı 1.3 milyon olmuş. Niye meslek okullarında eğitim yapmıyoruz? Neden meslek edindirmeye çalışmıyoruz? Türkiye’deki en büyük çalışan açığı ara elemanlarda. Aslında bu çocukları istihdam edebiliriz. Evet, trikotaj atölyelerinde çalışanlar var. Böyle parça başı dönemsel iş yapanlar var. Ama bunların hiçbiri onlara sosyal güvence sağlayan ve kendilerini geliştirmelerini sağlayan işler değil” diyor.

Yüzde 50 mutsuz!

Bu tablonun gençlerde yarattığı etki ise son zamanlarda yapılan birkaç araştırmada kendini gösterdi. Geçtiğimiz ay kamuoyuna yansıyan Yeditepe Üniversitesi’nin yaptığı 18-29 yaş aralığındaki gençleri kapsayan araştırmada, “Hayatınızı bir bütün olarak düşündüğünüzde ne kadar mutlu ya da mutsuz olduğunuzu söyler misiniz?” şeklinde soruya gençlerin yalnızca yüzde 18,2’si “mutluyum” cevabını veriyor.

Yüzde 23’ü “hiç mutlu değilim” derken, yüzde 27’si “mutlu değilim” yanıtını veriyor. Öte yandan gençlere “Eğitim veya iş amaçlı bir başka ülkede geçici süreli yaşama fırsatı tanınsa yurt dışına gitmek ister misiniz?” sorusu yöneltildiğinde, yüzde 76,2’si “evet kesinlikle giderim” cevabını verirken, yüzde 14’ü “Evet ama ülkemde aynı şartları bulursam gitmem” diyor.

Fırsatı olsa yurt dışına gitmek isteyenlerden 23 yaşındaki Ali, bunu şöyle açıklıyor: “Ben şu an elektro gitar çalmak, öğrenmek istiyorum. Ama onu çalabilmek için beklemem gerekiyor. Çünkü gitarım yok. Onu almak için önce para kazanmam, ardından para biriktirmem lazım. Ve yurt dışında benim yaşıtım birisi bunu yüz birime alabiliyorken ben bin birime alabiliyorum ancak.”

Kadın erkek eşitsizliğinde derinleşme

Peki bu tablo Türkiye’nin karşısına ne çıkarır? İktisatçı Murat Kubilay, sorunun toplumun aynı kültürel ve coğrafi kesimlerinde, aynı biçimde yaşanmadığına dikkat çekiyor. Özellikle kadın erkek eşitsizliğinin derinleşerek artabileceğini ve suç oranında artışı tetikleyebileceğini belirten Kubilay’a göre çözüm, okullaşmanın tekrardan artırılıp ilk ve ortaokul düzeyinde açık öğretime müsade edilmemesi ve istihdamda pozitif ayrımcılıklar.

Araştırmacı Evrim Kuran ise “Daha fazla üniversite açmak, genç issiz sahibi olmak anlamına geliyor artık Türkiye’de. Ben bunların önemli bir kısmının meslek okuluna dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyorum. İlk atılması gereken adım bu” değerlendirmesini yapıyor. Kuran’a göre çözüm “şapkayı önüne koyup düşünmek ve artık istihdam ve eğitim politikalarında, özelikle de Covid-19 sonrası, çok somut adımlar atmak.”


Türkiye’de 12 milyon insan (yüzde 31,6) işsiz ya da atıl durumda!


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.