Covid-19 pandemisinin hukuki etkileri neler? İfa imkansızlığı nedir? Salgın nedeniyle borcun ifasında hangi sebepler doğarsa, borçlu borcundan sorumlu tutulamaz? Borca aykırılık ne demek?
Covid-19 pandemisi hukuki etkileri: İfa imkansızlığı nedir?
Covid-19 Pandemisi ticari hayatımızı, mahkemelerin çalışmasını ve mevcut sözleşmelerin geleceğini ciddi olarak etkilemektedir. Pek çok farklı alanda karşılaşılabilecek sonuçlar, hukuki anlamda özellikle sorumluluk hukuku alanında kendisini göstermektedir. Bunun yanında, borç ilişkileri, sözleşmeler, iş hukuku, icra ve iflas hukuku, tüketici hukuku, vergi hukuku gibi alanlar etkilenen alanların başında gelmektedir.
İmkansızlık kavramı, imkansızlığın ortaya çıkışı temel alınarak, sözleşmenin kurulmasından önceki imkansızlık (başlangıçtaki imkansızlık) ve sonraki imkansızlık olarak iki farklı grupta incelenmektedir.
İfa; zamanında, yerinde ve borç ilişkisi ile kararlaştırılan şekilde borcun konusu olan edimin yerine getirilmesidir. İfa imkansızlığı, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir, ancak TBK’da borcun ifa edilmediği durumlar, kısaca ifa engelleri yeknesak ve düzenli bir şekilde ele alınmamış, hatta bu hallerden biri olan imkansızlık bile, farklı maddelerde çok farklı görünüm şekilleri ile düzenlenmiştir.
Prof. Dr. Şebnem Akipek Öcal ile birlikte Covid-19’un hayatımızdaki hukuki etkilerini aşağıdaki başlıklar altında işleyeceğiz. Verdiği değerli bilgiler için kendisine çok teşekkür ederiz.
- İfa imkansızlığı,
- Mücbir sebep oluşturup oluşturmadığı,
- Uyarlama (Covid-19 sebebiyle sözleşmelerin uyarlanması),
- İş hukukuna etkileri ve alınan tedbirler,
- Tüketici işlemlerine etkileri.
Pandeminin genel etkisinden bahseder misiniz?
Tüm Dünyada ve Türkiye’de yaşanan olağanüstü durum kuşkusuz hukuk hayatımızda da önemli sonuçları beraberinde getirmiştir
Hastalığın yayılma ve bulaşma hızının çok yüksek olması, bu hastalıktan korunmayı zorlaştıran temel sebepler arasındadır. Hastalık Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre halen 206 ülkeyi etkilemiş ve bu ülkelerden sadece yaklaşık 10 tanesinde hasta sayısı sıfırlanmıştır.
Geçen zaman içinde pandemi, birçok ülkede ciddi tedbirlerin alınması sonucunu doğurmuş, örneğin 192 ülke bu sebeple okullarını ve/veya üniversitelerini belli sürelerle tatil etmiş, ardından online veya başka yöntemlerle uzaktan eğitimler verilmeye başlanmıştır. Halen bu ülkelerin bir kısmında yüzyüze eğitim başlamış olsa da bu eğitim ciddi sağlık tedbirleri alınarak gerçekleştirilmekte, büyük çoğunluğunda ise eğitim on-line olarak sürdürülmektedir.
Yine ülkelerin büyük çoğunluğunda dükkanlar ve alışveriş merkezleri belli sürelerle kapatılmış, acil ihtiyaçlara ilişkin işyerleri haricinde işyerlerinin çalışması ya tamamen durdurulmuş ya da kısıtlanmıştır.
Bazı ülkelerde durumun ağırlaşması daha ağır tedbirleri getirmiş ve kısa ya da uzun süreli sokağa çıkma yasaklarının ilan edilmesine yol açmıştır. Henüz neredeyse pandeminin görüldüğü hiçbir ülke tam olarak normal yaşama geri dönememiş olup çeşitli tedbir ve kısıtlamalarla hayatın akışını sağlamaya çalışmaktadır.
Pandeminin hukuki anlamda etkisi nedir?
Pandemi olarak nitelendirilen salgın hastalığın tüm dünyada sosyal bir felakete yol açtığı görülmektedir. Bunun yanında hukuki ve ekonomik açıdan birçok sonucu olduğu ve olacağı da açıktır. Günlük yaşamın yanı sıra ticari yaşam da ciddi şekilde etkilenmektedir.
Pek çok farklı alanda karşılaşılabilecek sonuçlar, hukuki anlamda özellikle sorumluluk hukuku alanında kendisini göstermektedir.
Bunun yanında,
- Borç ilişkileri,
- Sözleşmeler,
- İş hukuku,
- İcra ve iflas hukuku,
- Tüketici hukuku,
- Vergi hukuku gibi alanlar etkilenen alanların başında gelmektedir.
Covid 19 sebebiyle belirtilen alanlar başta olmak üzere, farklı hukuki sonuçlar doğmuş ve doğmaya devam etmektedir.
Dünyada ve ülkemizde pandeminin hukuki, ticari ve ekonomik etkilerini azaltmak için ne gibi tedbirler alınmıştır?
Tüm Dünyada ve ülkemizde pandemi sebebiyle ortaya çıkan hukuki, ticari ve ekonomik sonuçları ortadan kaldırmak, doğmasını engellemek veya etkilerini hafifletmek, bir taraftan da pandeminin yayılmasını engellemek amacıyla zaman içinde farklılık gösteren çeşitli tedbirler alınmış ve alınmaya devam etmektedir.
- Ülkemizde olduğu gibi yine birçok ülkede duruşmalara ara verilmiş,
- Hukukta farklı sürelerin belli bir süre durması yasal olarak düzenlenmiş,
- Borçların yeniden yapılandırılması ve ertelenmesi gibi tedbirler alınmış,
- İşçilerin işlerini kaybetmelerini önlemek adına kısa çalışma ödenekleri geliştirilmiş,
- İşten çıkarmaya ve iş akdinin feshine sınırlandırmalar getirilmiş,
- Ve benzeri nitelikte pek çok tedbir alınmıştır.
Sonuç olarak salgın ticari hayatımızı, mahkemelerin çalışmasını ve mevcut sözleşmelerin geleceğini ciddi olarak etkilemektedir.
Sözleşmeler bakımından pandeminin etkileri ne olabilir? Borca aykırılık ne demektir?
Hukuk alanındaki etkilenme hemen hemen her hukuki konuda karşımıza çıksa bile, bu süreçte kuşkusuz en büyük sorun sözleşmeler hukuku alanında kendini göstermektedir.
Bilindiği üzere her borcun temel amacı ‘ifa’ edilmesidir. Bu durum borca aykırılık veya daha yaygın kullanımı ile “ifa engelleri” olarak adlandırılmaktadır.
İfa engelleri imkansızlık (hiç ifa etmeme), temerrüt (zamanında ifa etmeme) ve gereği gibi ifa etmeme olmak üzere üç ana türe ayrılır. Bugünkü söyleşimizde ifa engellerinden “imkansızlık” üzerinde durulacaktır.
En çok hangi sözleşmeler pandemiden etkilendi ve etkilenmeye devam ediyor?
Bu süreçte hemen hemen tüm sözleşmeler olumsuz etkilenmekle birlikte özellikle aşağıda belirtilen sözleşmelerde ciddi sorunlar ve uyuşmazlıklar çıkmış olup, henüz sorun yaşanmadıysa bile sorun yaşanma olasılığı çok yüksektir.
- Kira (özellikle taşınmaz kirası) sözleşmeleri,
- Eser sözleşmeleri,
- Paket tur sözleşmeleri,
- Başta havayolu ile ulaşım olmak üzere ulaşım sözleşmeleri,
- Hizmet sözleşmeleri,
- Özel okul eğitim sözleşmeleri,
- Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri,
- Spor salonu sözleşmeleri ve üyelikleri
- Özellikle, teslimin vadeye bağlandığı satış sözleşmeleri.
İfa İmkansızlığı Türk hukukunda nerede ve nasıl düzenlenmiştir?
İfa imkansızlığı, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir, ancak TBK’da borcun ifa edilmediği durumlar, kısaca ifa engelleri yeknesak (Tekdüze) ve düzenli bir şekilde ele alınmamış, hatta bu hallerden biri olan imkansızlık bile farklı maddelerde çok farklı görünüm şekilleri ile düzenlenmiştir.
Gerçekten de ifa engellerinden biri olan “imkansızlığın” kanun sistematiğindeki yeri incelendiğinde; başlangıçtaki imkansızlık Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 27/1’de, sonraki kusurlu imkansızlık TBK m. 112’de, sonraki kusursuz imkansızlık TBK m. 136’da, kısmi ifa imkansızlığı TBK m. 137’de düzenlenmiştir.
Objektif ve sübjektif ifa imkansızlığı kavramları ne anlama gelir? Aralarındaki fark nedir?
Objektif ve sübjektif ifa imkansızlığı kavramları ve ayırımı TBK’da düzenlenmemiştir. Doktrinde de bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte, gerek doktrin gerekse yargı kararlarında genellikle kabul edildiği üzere, ifa imkansızlığı, sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise, buna objektif imkansızlık; yalnız sözleşmenin taraflarından birinin tutumundan doğmuşsa, ya da edim borçlu tarafından bizzat yerine getirilememekle bitlikte başka kişiler tarafından yerine getirilebiliyorsa, buna sübjektif imkansızlık denir.
Objektif imkansızlığın söz konusu olduğu durumlarda, edimin borçlu da dahil, hiç kimse tarafından ifa edilmesi mümkün değildir. Örneğin, kırılan antika vazonun veya ölen Rüzgar isimli yarış atının satış sözleşmesi bağlamından artık ifa edilmesi mümkün olmayıp, objektif imkansızlık söz konusudur.
Objektif imkansızlık borçlunun kusurundan kaynaklanmadığı hallerde kural olarak borcu sona erdirirken, Sübjektif imkansızlığın etkisi doktrinde tartışmalıdır. Bir görüşe göre sübjektif imkansızlık gerçek bir imkansızlık olmadığından, bu halde aşırı ifa güçlüğüne ilişkin hükümler uygulanmalıdır. Başka bir görüşe göre ise sübjektif imkansızlık durumunda borcun ifası halen mümkün olduğundan temerrüt (Kişinin borçlandığı edimi hukuka aykırı olarak yerine getirmemesi hali.) hükümlerinin uygulanması gerekir.
Başlangıçtaki ifa imkansızlığı nedir? Sonuçları nelerdir?
İmkansızlık kavramı, imkansızlığın ortaya çıkışı temel alınarak, sözleşmenin kurulmasından önceki imkansızlık (Başlangıçtaki imkansızlık) ve sonraki imkansızlık olarak iki farklı grupta incelenmektedir.
Sözleşmenin konusunu oluşturan edim, sözleşmenin kurulmasından önce veya en geç kurulması esnasında, kesin ve sürekli olarak ortaya çıkan bir engel nedeniyle borçlu da dahil hiç kimse tarafından yerine getirilemiyorsa başlangıçtaki imkansızlık söz konusudur. Örneğin Rüzgar isimli yarış atının satışına ilişkin taraflar arasında sözleşme görüşmeleri sürerken atın kalp krizinden ölmesi başlangıçtaki imkansızlık oluşturur. Bu durum TBK m. 27/1’de düzenlenmiştir ve yaptırımı kesin hükümsüzlüktür.
Sonraki kusurlu ifa imkansızlığı nedir? Örnek verebilir misiniz?
Başlangıçtaki imkansızlık ile sonraki imkansızlık temelde zaman dikkate alınarak yapılan bir ayrımdır. Bu noktada Borçlar Kanunu hükümleri her iki imkansızlık bakımından farklı düzenlemeler getirmiştir. Getirilen bu düzenlemeler farklı hüküm ve sonuçlar doğurmaktadır.
Edim, sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan objektif ve sürekli nitelikteki engel sebebiyle borçlu dahil hiç kimse tarafından yerine getirilemiyorsa sonraki imkansızlık adını almaktadır. Meydana gelen durumun özelliğine bağlı olarak sonraki imkansızlık halinin varlığı durumunda TBK m.112, m.136 ya da m.137 hükümlerine başvurmak gerekecektir. Başka bir ifade ile eğer sonraki imkansızlık borçlunun kusurundan kaynaklanıyorsa, kusurlu ifa imkansızlığı hali ortaya çıkacak, tam tersi borçlu kusursuz ise kusursuz ifa imkansızlığı belirecektir.
Kusurlu ifa imkansızlığına verilebilecek bir örnek, satış sözleşmesi konusu antika vazonun henüz teslim edilmeden borçlunun dikkatsizliği sonucu kırılması olabilir.
Sonraki kusurlu ifa imkansızlığının sonuçları nelerdir?
Sözleşme geçerli olarak kurulduktan sonra ortaya çıkan imkansızlığın borçlunun kusurundan kaynaklanması halinde, borçlu bu durumdan sorumlu olacak ve TBK m. 112 hükmü uygulanacaktır.
Anılan hükme göre; “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”
Sonraki kusurlu imkansızlığın objektif veya sübjektif nitelikte olmasının bir önemi yoktur. Borçlu her halde kusuru sebebiyle alacaklının borcun ifa edilmemesi sebebiyle uğradığı zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
Sonraki kusursuz imkansızlık ne demektir?
Borcun ifası imkansız hale gelirse, kural olarak borcun “aynen ifa” yükümü sona erer. Bu sonuç, esasen borçlunun kusurundan bağımsız olarak ortaya çıkar. Sona eren aynen ifa yükümünün yerine, yukarıda kusurlu ifa imkansızlığı bakımından belirtildiği gibi, tazmin yükümünün doğup doğmayacağı, doğacaksa tazminatı kimin, kime ödeyeceği, imkansızlıktan hangi tarafın sorumlu olduğuna göre belirlenir.
İfa, borçlunun kusuru olmaksızın, örneğin mücbir sebep sayılabilecek bir olayın gerçekleşmesi sonucunda imkansız hale gelmişse, borçlunun sorumlu olmadığı sonraki imkansızlık söz konusu olur.
Bunun sonuçlarını düzenleyen TBK 136’ya göre; Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkansızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.”
Böylece kusursuz imkansız hale gelen edimin borçlusu, herhangi bir tazminat ödemeksizin borcundan kurtulur.
Buna karşılık kural olarak karşı edimi talep hakkını kaybettiği gibi, kendisine ifa edilmiş edimleri de iade etmekle yükümlü olur.
Başka bir ifadeyle, TBK m. 136/2 uyarınca tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, imkansızlık nedeniyle borcu sona eren taraf, karşı edimini isteyemez. Karşı edimini almışsa, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade ile yükümlüdür.
Ancak bu noktada unutulmaması gereken husus üçüncü fıkrada yer almaktadır. Eğer borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve alacaklının uğrayabileceği zararı önleyecek ve/veya zararın artmamasını sağlayacak gerekli önlemleri almazsa, alacaklının bu sebeple uğrayacağı zararı tazmin etmek zorunda kalacaktır.
Kısmi ifa imkansızlığı nedir? Örnek verir misiniz?
Kısmi ifa imkansızlığı mülga Borçlar Kanunu’nda yer almamıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.137’de aşağıdaki gibi kaleme alınmıştır:
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkansızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkansızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkansızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkansızlık hükümleri uygulanır.”
Kanun maddesi dikkatli bir şekilde incelendiğinde “borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle” ifadesi aslında yalnızca borçlunun sorumlu tutulamadığı sebeplerle borcun ifasının kısmen imkansızlaştığı durumları kapsamına almıştır. Borçlunun sorumlu tutulduğu durumlarda borcun ifasının kısmen imkansızlaştığı hallerde uygulanması gereken hüküm TBK’da düzenlenmemiştir.
Kısmi ifa imkansızlığına bir örnek vermek gerekirse; iki cilt halinde basılacak bir kitabın birinci cildi basıldıktan sonra, yıldırım düşmesi sonucu çıkan yangında basımevinin yanması ve ikinci cildi basamaması örnek olarak verilebilir.
TBK m.137 gereğince, edimin bir kısmının imkansızlaşması durumunda yalnızca imkansızlaşan kısım bakımından karşılıklı sorumluluktan kurtulma mümkün olmaktadır. Hüküm, kısmi ifa imkansızlığının önceden öngörülseydi taraflarca bu şekilde bir sözleşmenin yapılmayacağının açıkça anlaşılması durumunda borcun tamamının sona ereceği net bir şekilde düzenlemektedir.
Geçici ifa imkansızlığı nedir? Örnek verir misiniz?
İfanın önündeki engel gelecekte de ortadan kalkmayacak ise sürekli bir imkansızlık hali mevcuttur ve TBK m. 136 hükmü esasen kalıcı imkansızlığı ve bu nedenle borcun sona ermesini düzenler. Ancak korona virüs salgınının özellikle kira akdi, hizmet akdi vb sürekli edimli sözleşmeler yönünden geçici imkansızlığa yol açması muhtemeldir.
Geçici imkansızlık kural olarak borcu sona erdirmez, ancak geç ifa nedeniyle kusursuz borçlu temerrüdü söz konusu olabilecektir. Özellikle para borcunun ifasında imkansızlık söz konusu olmayacağı için geç ifa gündeme gelebilecektir.
Geçici imkansızlık, gerçek anlamda bir imkansızlık olmadığı gibi, ifası halen mümkün olan bir edim bu durumda gecikmeli olarak yerine getirilmektedir. Geçici ifa imkansızlığı doktrinde tartışmalı bir konudur. Geçici imkansızlığın ifa imkansızlığına değil, diğer şartların bulunması halinde borçlu temerrüdüne neden olduğu eğilimi hakimdir.
Geçici imkansızlık halinde tarafların yaptıkları sözleşmeyle ne kadar bağlı kalmaları gerektiği sorunu gündeme gelmektedir. Yargıtay’ın konuya ilişkin kararlarında, bu durumda kural olarak “ahde vefa, söze sadakat” ilkesi gereği taraflar sözleşme ile bağlı kalmalıdır. Geçici imkansızlık halinde tarafların sözleşme ile bağlı tutulma süresi, akde tahammül süresidir. Bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği ise her somut olayda ayrıca değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme yapılırken bu sözleşme ile bağlı kalınmasının tarafların ekonomik özgürlüklerini engelleyip engellemediği ve bir başkası ile sözleşme yapma fırsatını ortadan kaldırıp kaldırmadığı gibi kıstaslar dikkate alınmalıdır.
Yargıtay HGK (Hukuk Genel Kurulu) aşağıdaki kararında geçici imkansızlıkta “akde tahammül süresinin” somut olaya göre belirlenmesi kanaatindedir. Yargıtay HGK., 2010/15-193 E., 235 K., 28.04.2010 T. kararında “Şüphesiz geçici imkansızlığın varlığı, beraberinde tarafların bu sözleşmeyle ne kadar süre bağlı kalacakları sorununu getirir.
Bu konudaki kural “ahde vefa=söze sadakat” ilkesi gereği tarafların sözleşmeyle bağlı tutulmasıdır. Ancak bazı özel durumlar vardır ki, tarafları o sözleşmeyle bağlı saymak hem onların ekonomik özgürlüklerini engeller hem de bir başkası ile sözleşme yapma fırsatını ortadan kaldırır. Uygulamada, geçici imkansızlık halinde tarafların o sözleşmeyle bağlı tutulma süresine “akde tahammül süresi” denilmektedir. Bu sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğini de her somut olaya göre ve onun çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
Somut olaya göre değerlendirilecek sözleşmeler yönünden ifanın önündeki engelin gelecekte kalkabileceği anlaşılıyorsa geçici imkansızlık söz konusu olacaktır.
Para borçlarında ifa imkansızlığından bahsetmek mümkün müdür?
Hukukumuzda para borçlarının imkansızlaşmayacağı kabul edilmektedir. Sözleşmenin kurulduğu anda öngörülemeyen veya öngörülmesi mümkün olmayan olağanüstü durumlarda ve ifanın imkansız olmadığı şartlarda, sözleşmeden kaynaklanabilecek edim dengelerinin bozulması sebebiyle aynen ifanın beklenmesi Türk Medeni Kanunu’na göre dürüstlük kuralına aykırı bir sonuç meydana getiriyorsa Türk Borçlar Kanunu m.138 gereğince aşırı ifa güçlüğü gündeme gelmektedir. Para borcu gibi cins borçlarında ifa imkansızlığı yerine aşırı ifa güçlüğünün gündeme gelmesi mümkündür.
Covid-19 Pandemisinin ifa imkansızlığı kapsamında vatandaş ne tür sorunlar yaşadı, değerlendirmesini yapar mısınız?
Vatandaşın pandemi döneminde yaşadığı sorunlara bakıldığında;
- Özellikle sokağa çıkma yasaklarının hayatımıza girmesi,
- 65 yaş üstü ve 20 yaş altı vatandaşlarımızın uzun süre evde izole edilmesi,
- Şehirlerarası seyahat yasakları,
- Alışveriş merkezlerinin kapatılması,
- Özel ve devlet okulların kapatılması,
- Eğitimin online devam etmesi,
- Karantina uygulamaları,
- Düğün, nişan törenlerine izin verilmemesi, veya kısıtlamalar getirilmesi,
- Restoran, sosyal ve eğlence yerlerinin kapatılması,
- Hukuk alanında yürürlüğe giren dava açma, icra takibi, zamanaşımı ve hak düşürücü süreler dahil olmak üzere yargılamalara ilişkin sürelerin durdurulması,
- İcra ve iflas takip faaliyetlerine izin verilmemesi vb. hususlar öne çıkmaktadır.
Bu önlemler kuşkusuz halkın sağlığını korumaya yönelik olup, bulaş hızını yavaşlatmayı amaçlamaktadır.
Bütün bu gelişmeler vatandaşı yakından ilgilendirmektedir. Yaşamın her alanına getirilen yeni düzenlemeler hayatın olağan akışına büyük etki yapmıştır. Yasal ve kamusal düzenlemeler yanında insanların yaşamış olduğu korku ve endişeler farklı sorunları beraberinde getirmiştir.
İfa imkansızlığı hukuk alanında bu açıdan ayrıca ele alınması gereken ayrı bir konudur. Getirilen yasaklar ve sınırlamalar bazı hallerde sözleşme ile kararlaştırılan bir edimin hiç yerine getirilememesine yol açtı, ki bu durum bazen tam bazen kısmi ifa imkansızlığı yarattı. Örneğin uçuşların durdurulması, o sefere bilet alan yolcuların uçamamasına yol açmıştır, ama bu durum havayolu şirketi bakımından bir ifa imkansızlığıdır.
Covid-19 Pandemisi sebebiyle ifa imkansızlığı anlamında yargılamaya etkileri, alınan önlemler ve yapılan değişiklikler nelerdir?
Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de sadece ifa imkansızlığı anlamında değil, ama farklı sebeplerle yargılamaya ve bazı sözleşmelerin ifasına yönelik önemli tedbirler alınmıştır.
Özellikle Mart-Temmuz arası dönemde daha yoğun olan bu tedbirler, zaman içinde gevşetilmiş olmakla birlikte, salgının seyrine göre ilerleyen günlerde de farklı tedbirlere başvurulma olasılığı bulunmaktadır. Yargılama bakımında kısa da olsa belli sürelerle mahkemelerin çalışmasına ara verilmiştir.
Bazı sözleşmelere yönelik olarak da kira sözleşmesi ve hizmet sözleşmesi gibi özel bazı tedbirler düzenlenmiştir. Örneğin kira sözleşmelerinde Haziran 2020 sonuna kadar, yaklaşık geçmiş üç aylı süreçte kira bedeli borcunun ifa edilmemesinin sözleşmenin feshine veya kiracının tahliyesine yol açmayacağı düzenlenmiştir.
Covid-19 Pandemisi sebebiyle borcun ifasında hangi sebepler doğarsa, borçlu borcundan sorumlu tutulamaz?
Bu oldukça kapsamlı bir soru olup, bu söyleşimiz itibarıyla sadece “ifa imkansızlığı” yönü ile konuya bakılırsa, eğer bir edimin ifası pandemi sebebiyle objektif olarak tamamen imkansız hale geldiyse, TBK m. 136 uygulanacak ve borçlu borcundan kurtulacaktır. Ama kuşkusuz sebepsiz zenginleşme hükümleri aldığını iade edecek ve karşı taraf da ifa yükünden kurutulacaktır.
Eğer pandemi kısmi bir imkansızlığa yol açtıysa, yukarıda açıklandığı üzere TBK m. 137 hükümleri çerçevesinde somut olaya göre değerlendirme yapılacaktır.
İfanın geçici süre ile pandemiden etkilenmesi halinde de geçici ifa imkansızlığına ilişkin değerlendirmeler çerçevesinde sonuca ulaşılacaktır. Özellikle para borçlarının bu kapsamda ele alınması gerekir.
Bazı hallerde edimin ifası imkansızlaşmamakla birlikte çok güçleşebilir. Bu halde de daha sonraki bir söyleşimizde ele almayı planladığımız “aşırı ifa güçlüğü” ve buna bağlı sonuçlarla karşılaşılabilir.
Son olarak belirtilmesi gereken her somut durumun pandemi sebebi ile nasıl etkilendiğinin ve sonuçların ayrı ayrı ele alınıp değerlendirilmesinin gerektiğidir.
Biyografi: Prof. Dr. Şebnem Akipek Öcal
Akademisyen, Arabulucu, Avukat (Ankara Barosuna kayıt 1990).
Hukuk Eğitimi: Profesör, Aralık 2010, Doçent, Mayıs 2004, Doktora (PH. D.) Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mayıs 1998, Yüksek Lisans (LL.M.) University of London, London School of Economics and Political Science, Ekim 1991, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi-birincilikle mezuniyet, Haziran 1989.
Çalıştığı kurum ve görevleri: Medeni Hukuk Profesörü, TED Üniversitesi Öğretim Üyesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi; Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eski Hukuk Müşaviri, Ankara Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Eski Müdürü, Kadir Has Üniversitesi Eski Dekanı, TED Üniversitesi Eski Rektör Yardımcısı.
Misafir Öğretim Üyesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Ufuk Üniversitesi, TED Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi.
Önemli Çalışmalarından Bazıları:
- Eylül 2020, New York City Bar ve PaceÜniversitesi tarafından düzenlenen sempozyumda, “Covid-19: Force Majeure under CISG and Turkish-Swiss Law” konusunda davetli konuşmacı olarak, Online sempozyum, New York, Amerika Birleşik Devletleri.
- Temmuz 2019, Salzburg Üniversitesi tarafından düzenlenen yaz okulunda “Introductionto Turkish Law and Turkish Succession Law” konusunda ders verme, Salzburg, Avusturya.
- Temmuz 2019, Salzburg Üniversitesi tarafından düzenlenen panel ve workshop’da”Breachof Contract” ve “Family Law” konularında davetli konuşmacı olarak, Salzburg, Avusturya.
- Nisan 2019, WillemVisKurgusal Duruşma Yarışmasında Hakem, Viyana, Avusturya.
- Mart 2019, WillemVisEast Kurgusal Duruşma Yarışmasında Hakem, Hong Kong.
- Salzburg Üniversitesi tarafından düzenlenen yaz okulunda “Introduction to Turkish Law and Turkish Succession Law” konusunda ders verme, Salzburg, Avusturya (Temmuz 2018),
- Salzburg Üniversitesi tarafından düzenlenen panel ve workshop’da”Breachof Contract”, “Family Law” ve “Transfer of Title” konularında davetli konuşmacı olarak, Salzburg, Avusturya (Temmuz 2018),
- Salzburg Üniversitesi tarafından düzenlenen yaz okulunda “Contractsin TurkishLaw” konusunda ders verme, Salzburg, Avusturya, (Temmuz 2017),
- Salzburg Üniversitesi tarafından düzenlenen panel ve workshop’da”Breachof Contract”, “Family Law” ve “Marriage Settlement” konularında davetli konuşmacı olarak, Salzburg, Avusturya, (Temmuz 2017),
- WillemVis Kurgusal Duruşma Yarışmasında Hakem, Viyana, Avusturya (Nisan 2017),
- Almanya Hildesheim’da Norddeutsche Fachhochschule für Rechtspfleger tarafından düzenlenen konferansta davetli konuşmacı (Haziran 2012),
- “Viyana Satım Sözleşmesi ve Türk Hukuku” konusunda ders, Avans Universityof Applied Sciences Tilburg / Hollanda (Ocak 2012) (Erasmus ders verme etkinliği kapsamında),
- StrasbourgAvrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyeti adına savunma yapan avukat olarak (Şerife Yiğit v. Türkiye Cumhuriyeti) (Aralık 2009),
- Almanya Hildesheim’da Norddeutsche Fachhochschule für Rechtspfleger tarafından düzenlenen konferansta davetli konuşmacı (Ocak 2008),
- Romanya Bükreş’te Friedrich Neumann Vakfı ve Bükreş Barosu tarafından düzenlenen Avrupa Birliği sürecinde Yasal Uyum konulu konferansta davetli konuşmacı (Haziran 2006),
- Slovenya Ljubljana’da, Kadın Hakları ve Sorun Çözme (Arabuluculuk) hakkında düzenlenen Eğitim Seminerinde katılımcı (Temmuz 2001),
- İngiltere-Norwich, East Anglia Üniversitesi’nde araştırma (Mart 2001),
- Avusturya Salzburg’da Sanal Ortamda Fikri Haklar ve Elektronik Ticaret konulu Salzburg Semineri’ne katılımcı (Agustos 2000),
- 4. Tüketici Konseyi bünyesinde oluşturulan “Elektronik Ticaret” Alt Komite Başkanlığı (Mart 2000),
- DPT bünyesinde oluşturulan Türkiye-AT Mevzuat Uyumu Sürekli Özel İhtisas Komisyonu’nda raportörlük (Kasım 1994),
Uzmanlık Alanları: Sözleşmeler Hukuku, Sorumluluk Hukuku, Taşınmaz Hukuku, Elektronik Ticaret Hukuku, Tüketicinin Korunması Hukuku, Sağlık Hukuku, Banka Hukuku, İnşaat
Hukuku, Fikri ve Sınai Haklar, Uluslararası Ticari Tahkim Hukuku, Uluslararası Satım Sözleşmeleri (CISG), Aile Hukuku, Miras Hukuku.
Bazı Kitaplar: Viyana Satım Antlaşması, Yetkin Yayınevi, 2019, İçtihatlı, Notlu, Atıflı Türk Medeni Kanunu, Aristo Yayınevi, 2019 (iki yazardan biri olarak), İçtihatlı, Notlu, Atıflı Türk Borçlar Kanunu, Aristo Yayınevi, 2018 (iki yazardan biri olarak), Sorularla 12 Bankaya Karşı Üç Kat Tazminat (Kartel Tazminatı) Davası, 2.Baskı, Aristo Yayıncılık, İstanbul 2017, (üç yazardan biri olarak), Uygulamalı Hukuka Giriş, Ankara 2013, Medeni Hukuk I, Kişiler Hukuku, Aile Hukuku ve Miras Hukuku, Anadolu Üniversitesi yayınları, Eskişehir 2011, Tapuya Kayıtlı Taşınmazların Bölünmesi, Birleştirilmesi ve Arazi Toplulaştırmasının Genel Esasları, Ankara 2010. Alt Vekalet, Ankara 2003. Sözleşmeler Rehberi, genişletilmiş ve gözden geçirilmiş 2. Baskı, Ankara 2002 (iki yazardan biri olarak). Türk Hukuku ve Mukayeseli Hukuk Açısından Tüketici Kredisi, Ankara 1999.
Çeşitli kitaplarda bölüm yazarlığı görevi üstlenmiş ve çok sayıda makalesi yayımlanmıştır. Çok sayıda sempozyum, panel ve konferansta davetli konuşmacı olarak farklı konularda tebliğler sunmuştur.
ICC, TOBB gibi kurumsal tahkimlerde ve ad hoc tahkimlerde başhakem ve taraf hakemi olarak görev yapmıştır.