Döviz kurlarında her gün yeni bir rekor kırılıyor. Hazırladığımız üç tabloda TL’nin dolar karşısında haftalık, yıl başından bu yana ve üç yıllık durumunu dünyadaki diğer ülkeler ile kıyasladık. Türk Lirası’nın dolar karşısındaki performansı iflas eden Arjantin pesosuyla yarışıyor.
TL değer kaybında iflas eden Arjantin’in pesosuyla yarışıyor!
Türkiye bir kez daha kur krizi yaşıyor. Dolar ve Euro gibi dünyanın önde gelen para birimleri karşısında Türk Lirası serbest düşüş içinde. Bugün öğle saatleri itibarıyla Dolar/TL’de 8,32, Euro/TL’de ise 9,77 seviyesi görüldü.
Öyle ki, döviz kurlarıyla ilgili haber yazmak da zorlaştı çünkü aşırı oynaklık var ve siz cümlenizi bitirmeden kurda yeni rekor seviyeler görülebiliyor. Domino etkisiyle ekonomideki hemen hemen her şeyi etkiliyor.
Türk Lirası, dolar karşısında en çok değer kaybeden para birimleri arasında hep ilk üçte!
TL’deki değer kaybı, sadece bugünün sorunu değil. Dünyada para birimlerinin dolar karşısındaki performansına baktığımızda, haftalık, yıllık ve 3 yıllık verilerde TL hep en çok değer kaybeden para birimleri arasında ilk üçte yer alıyor (Çok ağır bir ekonomik çöküş yaşayan Venezuela’nın bolivarı liste dışında yer alıyor).
Türkiye saatiyle 13:26 itibarıyla, bugün dolar karşısında en çok değer kaybeden para birimi yüzde 2’lik kayıpla Rus rublesi. En çok değer kaybedenlerde ikinci sırada ise yüzde 1,57’lik kayıpla TL geliyor.
3 yıllık bazda Arjantin pezosu lider konumda
Haftalık bazda bakıldığında yüzde 5,71’lik kayıpla TL birinci sırada.
Son bir aylık verilere bakıldığında, TL değer kaybında yüzde 5,63’le yine ilk sırada.
Yıl başından bu yana bakıldığında Brezilya reali yüzde 29,58’lik kayıpla birinci. İkinci sırada yüzde 28,26’lık kayıpla TL yer alıyor.
Son 3 yıla bakıldığında ise iflas eden Arjantin yüzde 77,52’lik kayıpla ilk sırada. TL ise yüzde 54,32’lik oranla ikinci sırada yer alıyor.
Arjantin, 2020’de dış borçlarını ödeyemeyerek 9. kez iflas etti ve kreditörlerin yani alacaklıların bir kısmıyla yeniden yapılandırma anlaşması yaptı.
Merkez Bankası’nın politika faizinin enflasyonun çok altında kalması, yabancı sermaye kaçışı, jeopolitik gerilimler, yüksek cari açık, ABD’de Ankara’ya karşı daha sert bir politika benimsemesi beklenen Joe Biden’ın başkanlık seçimi anketlerinde Donald Trump’ın önünde yer alması gibi unsurlar da TL üzerinde baskı yaratıyor.
“Temel neden yüksek dış borç ve yüksek cari açık”
Spinn Danışmanlık Kurucu Ortağı ekonomist Özlem Derici Şengül ve İsveç bankası Handelsbanken’in kıdemli ekonomistlerinden Erik Meyersson, TL’deki değer kaybının kısa ve uzun vadeli nedenlerini sozcu.com.tr‘ye değerlendirdi.
Şengül, uzun vadeli bakıldığında, Türkiye’nin yüksek cari açık ve yüksek kısa vadeli dış borç rakamı nedeniyle yüksek dış finansman ihtiyacı olduğunu, bunun da TL’deki kırılganlığı artırdığını belirtti.
Merkez Bankası’nın para politikasında gerektiğinde yeterince sıkılaştırmaya gitmek yerine küçük adımlar atmasının, ancak piyasa zoruyla ani faiz artışlara gitmesinin TL’de kırılganlığı artırdığını belirten Şengül, bunun üzerine Brunson krizi, diğer jeopolitik krizler, yabancılara TL kısıtlaması gibi sermaye kontrolü şüphesi yaratan adımlarla gelen yabancı sermaye kaçışları gibi gelişmelerin TL’de değer kaybını artırdığını söyledi.
Türkiye’nin bunlara ek olarak pandemiye de diğer ülkelere göre daha hazırlıksız girdiğini vurgulayan Şengül, dış finansman ihtiyacını azaltacak ihracat ya da turizm geliri artışı, yüksek hacimli dış borç ya da yabancı sermaye girişi olmayınca, üzerine de rezervler eriyince TL’nin değer kaybettiğini dile getirdi.
Bunlara rağmen Merkez Bankası’nın yeterince sıkı para politikası uygulamamasının, dış finansman risklerine ve cari açığa rağmen aşırı kredi genişlemesinin de son dönemde TL’nin değer kaybında etkili olduğunu söyledi.
“Merkez Bankası politikaları karmaşık ve anlaşılmaz”
Meyersson, son günlerdeki değer kaybıyla ilgili TCMB’nin para politikasında normalleşmeden daha da uzaklaşmış olmasına, ortodoks olmayan verimsiz adımlar atmasına ve beklentilerin gerisinde kalmaya devam etmesine işaret etti.
TCMB’nin para politikası çerçevesini daha karmaşık ve anlaşılmaz hale de getirdiğini belirten Meyersson, hükümetin ekonomideki kötü yönetime odaklanılmasın diye milliyetçi dış politika maceralarına yönelmesinin ve Batılı liderlerle sözlü kavgaların da Türk varlıklara dönük yatırımcı iştahını geliştirmeyeceğini vurguladı.
TL’deki uzun vadeli değer kaybının nedenlerine de değinen Meyersson, Türkiye ile diğer gelişen piyasa ekonomileri arasındaki temel farklılıklardan birinin politika seçimleri olduğunu, Türk hükümetinin enflasyon ve dış dengede bozulma pahasına ihtiyatlı davranmak yerine faizleri düşürüp kredi genişlemesine dayalı ekonomik büyümeyi tercih ettiğini belirtti.
“Rezervler boşa harcandı”
Dış finansman ihtiyacı ve artan borçluluğun politika çerçevesindeki zayıflıkla birleştiğinde finansal istikrarsızlıkların ortaya çıktığını belirten Meyersson, TL’deki değer kaybını kontrol etmek için TCMB’nin ve kamu bankalarının müdahale ettiğini, rezervlerin bu yolla boşa harcandığını, Türkiye’nin gelecekteki finansal şoklara karşı durabilme gücünün tüketildiğini dile getirdi.
TCMB’nin enflasyon hedeflemesi yerine kurda değer kaybı hedeflemesine gittiğini, bunun da enflasyon beklentilerini olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Meyersson, TL’yi istikrara kavuştırmak için giderek daha fazla faiz artışı ihtiyacı ortaya çıktığını, bunun da halkın zararına olacak şekilde ekonomik faaliyette daha fazla yalpalama sonucunu verdiğini söyledi.
Diğer gelişen ülkelerde özerk kurumlar ve bağımsız merkez bankası olduğunu, Türkiye’nin ise tam ters yönde ilerlediğini, TCMB’nin siyasi müdahale nedeniyle optimal faiz oranını uygulayamadığını, siyaset kurumunda belirgin bir değişim olmadan uzun vadede Türkiye ekonomisinin gelişmesinin muhtemel olmadığını söyledi.