Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un tiviti ve eğitim sistemi üzerine

Bütün kelebekleri zamanından önce kanatsız bırakan bir eğitim sistemi ve işleyişine sahibiz. Dört duvar arasına kapatılmış öğretim, içerikleri ezber ve yük oluşturan müfredatlar ve iş doyumu düşük öğretmenler ve okullaşma modelimiz, kelebeklerin uçmasına olanak sağlamıyor!

eğitim sistemi

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un tiviti ve eğitim sistemi üzerine

Şeklinde esprili bir tivit atmışsınız sayın bakan.


“‘Ben kelebeğim’ diyen bu çocukların uçmasına izin verelim” öneriniz ise güzel olduğu kadar, gerçek durum açısından oldukça trajik. Neden derseniz? Çünkü biz bütün kelebekleri zamanından önce kanatsız bırakan bir eğitim sistemine ve işleyişine sahibiz.

Dört duvar arasına kapatılmış öğretim, içerikleri ezber ve yük oluşturan müfredatlar ve iş doyumu düşük öğretmenler ve okullaşma modelimiz, kelebeklerin uçmasına olanak sağlamıyor.

Aslında çok önemli bir konuya parmak basmışsınız. “Çocuklarda hareket etme, bedensel ve psikomotor aktivite içinde olma ve oyun ihtiyacı” konusuna değinmişsiniz…

Bu bağlamda konu ile doğrudan ilgili bir eğitimci olarak, söz konusu ihtiyaca yönelik neler yapılması gerekir, buna karşın neler yapılmıyor, üç beş madde ile ifade etmek isterim.

1- Okullarımız sadece dersliklerden ibaret. Oysa okullarda derslikler ikinci planda olmalıdır. Birinci planda oyun alanları, oyun materyalleri, oyun parkları ve doğa ile uyumlu dış alan dersleri oluşturulmalıdır. Peki durum böyle midir? Hayır. Özellikle ilkokullarda bu çok daha önemlidir. Ama kontrol etme amacıyla duvarları telle çevrilmiş daracık bahçeleri olan okulların, derslikler ise işte bu kelebeklerin kapatıldığı sınıflardan ibarettir.

2- Dünyanın en gelişmiş eğitim sistemi ve işleyişine sahip ülkelerin okullarında eğitim 10 yaşına kadar dersliklere sıkıştırılmış sözde öğretim etkinlikleri ile değil, dış mekanlarda ve her türlü ders içeriğine uygun hale getirilmiş amaçlı aktivite ortamlarında gerçekleştirilir. Çocuğu bizim kadar sınıfın içine hapsederek matematik, hayat bilgisi, fen bilgisi, anadil eğitimi ve diğer dersleri işlediğini sanan eğitim bakanlığı ve ülke söz konusu değil. Buna karşın uluslararası PISA testlerinde en başarısız ülkelerden birisi durumundayız.


3- Paylaşımınız madem hareket etme ihtiyacıyla ilgilidir. Konu ile doğrudan ilgili bir durum tespiti yapalım. İlkokul müfredatında 1,2 ve 3. sınıflarda haftada 5 ders saati “beden eğitimi ve oyun” dersi söz konusudur. Buna karşın bu ders gerçekleştiriliyor mu? Kesinlikle hayır.. Çünkü sınıf öğretmenleri yetersiz ve isteksiz. Bu dersi diğer derslerin tekrarı için veya çocukları serbest bırakarak kullanıyorlar. Her şeyden önce oyun alanları yetersiz. Kendileri de bu konuda yeterli değiller zaten. Branş öğretmenleri ise kadro olarak hem yetersiz hem de bu yaş grubuna yönelik yeterli düzeyde formasyon, pedagoji ve alan bilgi ve becerilerine sahip değiller.

Şimdi söyleyiniz, bu koşullarda nasıl uçacak bu kelebekler?

4- Pandemi nedeniyle haftada 4 gün yüz yüze eğitime geçtiniz. Çarşamba günleri ise online eğitim kararı verdiniz.

Peki, çarşamba günkü online dersleri hangi içeriklerden oluşuyor dersiniz?

Beden Eğitimi ve Oyun, Görsel Sanatlar, Müzik…

İnanılır gibi değil… Online olmaması gereken 3 etkinliği online yapmak sadece bize özgü olsa gerek… Sizce de öyle değil mi?

İşte, görselde yer alan yanı başınızda demir korkuluklara tırmanan çocuk böyle bir ilkokul sürecinin ürünüdür. Kimin yanında nasıl davranacağından dahi habersiz…


Duvara tırmanma ihtiyacı içinde kıvranan.

EBA TV’deki “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi” ve düşündürdükleri