Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Türkiye’de sadece Ekim ayında 21 kadın katledildi. Oysa ekim gibi 11 ay daha var bir yılın içerisinde. Geçtiğimiz yıl ise 474 kadın katledildi.
Adalet istiyoruz: Erkek adalet değil gerçek adalet!
“Ölmek istemiyorum.” diye olanca gücüyle haykırdı , Emine. Yanı başında kızı dakikalarca “Anne ne olur ölme!” diye haykırdı ama öldü Emine. İlk kez katledilen bir kadının sesini duydu, kulaklarımız.
Domuz bağıyla öldürülen, dişleri sökülen Makbule Sarı’nın sesini duyuracak zamanı bile olmadı belki de.
Pınar Gültekin’in de duyulamadı sesi. Özgecan Aslan’ın da, Şule Çet’in de, Ecem Balcı’nın da, Kübra Aşkın’ın da ve daha nicelerinin.
Onların sesi yerine geride kalanların yıllarca süren bazılarının hâlâ devam eden davalarını duyduk. Bir takım elbiseye gelen indirimleri, beraatleri duyduk.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Ve bugün 25 kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü. Birleşmiş Milletler’in raporlarına göre dünya genelinde her 3 kadından 1’i şiddet görüyor.
Sadece Ekim ayında katledilen kadınlar
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu‘nun Ekim ayı raporuna göre, sade ve sadece 1 ayda 21 kadın katledildi, 8 kadın şüpheli bir şekilde öldü!
Seher Aslan Özkurt, Hülya Güllüce, Tuğba Keleş, Gül Gülsüm, Gamze Esgicioğlu, Bihter Yalçınsoy, Emel Orhan, Hiba Yusuf, Melek Bulut, Büşra Gizem Güzelsoy, Gülya Barutçu, Sinem Kaya, Makbule Can, Hazal Tektaş, Mahide Güneş Anıl, Melek Aslan, Gizem Önal, Gülay Güneş, Nuran S. ve S.Ü. ekim ayında kaybettiğimiz kız kardeşlerimizin isimleri. Gülşen Kömürcü, Nursin Köse, Gülgin İlçin, Adule K., Servet Öztürk, Kübra B. ve kimliği tespit edilemeyen olarak geçen iki kadın, bunlar da ölümleri şüpheli olarak geçen kız kardeşlerimizin isimleri.
Belki okurken çok gibi gelmiştir ama unutmayın bu sadece ekim ayında katledilen kadınların isimleri. Oysa ekim gibi 11 ay daha var bir yılın içerisinde.
Geçtiğimiz 2019 yılında tam 474 kadın katledildi! 365 günü olan bir yılda 474 kadın katledildi. Çoğu katilini tanıyordu. Kiminin babası kiminin kocası kiminin ilişki yaşamak istemediği erkek kimininse 9 ay karnında taşıdığı oğlu tarafından katledildi. Bu isimlerde bu sayılar da sadece katledildiği için, sayaca işleyenler. Ya işlemeyenler?
Şiddet sadece can gidince mi şiddet?
Gözünde ki morluğu dört dörtlük makyajla kapatıp hayatına devam etmek zorunda olanlaa ne olacak? Morluklarını kapatmak için bluzunun kollarını çekiştirenlere, hep bedenini kapatmak zorunda kalanlara, kadın olduğu için hep daha alt kademelerde çalıştırılanlara, terfi alamayanlara, “Şimdi iki gün sonra da çocuk doğurur izin alır.” diye en baştan işe alınmayanlara ne olacak? Onların yaşadıkları şiddet değil mi mesela?
“Bir tokattan bir şey olmaz” diye küçültenler, “Erkektir yapar.” diyenler, “Seven kıskanır, kıskanan engellemeler yapar.” diyenler, defalarca kez “Ölüm korkusuyla yaşıyorum, sesimi duyun!” dediği halde prosedürlerden bir türlü korumaya fırsat bulamayanlar, takım elbise giyince katile sevimli bakanlar, kadını korumak için imzalanan İSTANBUL SÖZLEŞMESİ‘ne, onun savunucularına ne ahlak ne adalet bırakmadan saldıranlar peki sizlerin hiç suçu yok mu? Katledilen her kadında emeğiniz yok mu?
Erkek adalet değil, gerçek adalet!
Bugün kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü. Mücadele kapsamında kendini savunma programlarından, aplikasyonlardan, uygulamalardan bahsediliyor. Tüm bunlar olmadan sadece adalet olsa bunlara gerek kalacak mı?
Bir cana kasteden giydiği takım elbise sayesinde masum görünemeyeceğini bilse bu kadar fütursuzca katledilebilir mi kadınlar? Bugün pandemiyle mücadele ederken bile “hasta olmak” kadının suçu olarak görülebiliyor. Onun faturası bile kadına kesilebiliyor. Bundan güç alan başka bir erkek, canlı yayında; koca şiddetinden kaçan yardıma gelenlerin arasında kocası da vardır diye korkudan dolaba saklanan, kollarında tırnak izleri, izmarit yanıkları olan, saçları yolunan karısı için “Ben yapmadım. 45 gündür evde değil, bilmiyorum.” diyebiliyor. Hatta devam edip; “Boşanırım ama nafaka vermem. Nafaka isterse sürünsün.” diyecek kadar korkusuzlaşır.
Themis ve adaletin kılıcı…
Dedik ya bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü. Eğer gerçekten amaç yok etmekse şiddeti, kadın tecavüze uğrarken yeri, saati, kıyafeti, alkollü olup olmadığını sorgulamaktan vazgeçin! Eğer gerçekten amacınız şiddet olmamasıysa mükafat gibi ceza vermeyin kadını katledene.
Bu gözler, aşırı sevgiden öldüren erkek haberleri okudu. Bu gözler yaptıkları şiddeti ve katli kapamak için “Kıskandım!”, “Erkeklik gururuma laf etti!”, “Cilveli güldü!”, “Virüs bir adamda bir de benim karımda çıktı, gözüm döndü.”, “Yoğurt yoktu!”, “Yemek iyi değildi!”, “Çok konuşuyordu!” ve daha nice akıl almaz cümleler okudu ve her seferinde bu cümleleri kuranlar ya iyi hal dedi ya kışkırtma dedi ve indirimleri kaptı!
Tüm bunlardan sonra şimdi soruyorum: Katledilen her kadından sonra üzgün olduğunuzu dile getirseniz ne olur? Tüm kadınlara savunma sanatlarını belletseniz ne olur? Eğer amaç korkusuzca ve adaletlice yaşamaksa artık Themis’in gözünü kapatıp, terazisini dengeleme vakti gelmedi mi? Adalet istiyoruz: Erkek adalet değil gerçek adalet!