Politikacıların bilim insanlarıyla çatışması ve bilim insanlarının kendi aralarında farklı ve çelişkili beyanlar vermesi artık kanıksadığımız bir durum. Kim gerçeği söylüyor? Yapılması gereken ne? Politik doğruculuk ne anlama geliyor? Tüm bunları evrim biyoloğu Profesör Ulrich Kutschera ile konuştuk.
Politik doğruculuk, evrim ve ırk
Röportaj: Prof. Ulrich Kutschera (1. Bölüm)
Evrim Teorisi
Sıklıkla bilim ve politikanın çatıştığına şahit oluyoruz. Siz de son kitabınız ‘Aciliyet ülkesinde iklim değişimi – Biyolojik gerçekler politik ütopyalara karşı’da (Klimawandel im Notstandsland. Biologische Realitäten widerlegen Politische Utopien – Amazon Media, 2020) bu konuyu işliyorsunuz. Nedir sorun?
Evrim ve organizmaların fizyolojisi üzerine 300’den fazla bilimsel makale ve 14 tane de kitap yazdım. Bu yayınların bazılarında bilim ve politika ilişkisini inceledim. Evet, benim kitaplarım da politik olarak doğru değil çünkü gerçekleri anlatıyorum. Almanca’da bir deyim vardır: “Wer die Wahrheit sagt, braucht ein schnelles Pferd”. Doğruyu söyleyenin atı hızlı koşmalı anlamına gelir.
Sorunu şu şekilde özetleyebiliriz: Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar politikacılar bağımsız bilim insanlarından tavsiye alırlardı ve dolayısıyla politik kararlar çoğunlukla bilimsel gerçeklere dayalıydı Almanya’da. Sonra bu tutum değişti. Bağımsız bilim insanlarının pek bir değeri pek yok artık. Sadece hükumetin duymak istediğini anlatan resmi bilim insanları ana akım medyada konuşabiliyor. Hükumetten bağımsız çalışan bilim insanları pek popüler değil artık. Bu durumu şu günlerde Corona Virüsü tartışmalarında çok net görebiliyoruz.
Politikacıların düşündüğü şu: Eğer benim iddia ettiğim bilgiyi bir bilim insanı medyada doğrularsa, her şey yolunda gider. Bu şekilde güçlerini muhafaza edebilirler. Amerika’da ve bir çok Avrupa ülkesinde olan bu.
Peki ya sıradan insanlar? Toplumdaki ana akım fikirler de genelde bilime dayalı değil. Evrim bilimsel olarak kanıtlanmış olsa da, din ve benzeri dogmalar hala çok güçlü bir şekilde insanların fikirlerini etkileyebiliyor.
Cevap çok basit: Doğal Bilimler (fizik, kimya, biyoloji ve jeoloji) zordur ve insanların kafalarını karıştırabilir. Ben kendi öğrencilerimden Darwin’in temel doğal seleksiyon prensibini anlatmalarını istediğimde, bir çoğu bu doğa kuralını tam açıklayamıyor. Malesef Almanya’daki okul kitaplarında Darwin hakkında yazılanların yüzde 90’ı yetersiz ya da yanlış.
Burada söylemek istediğim şu aslında: Doğal Bilimler artık okul sistemi için pek önemli değil. Öğrencilerimiz yeterli düzeyde fizik, kimya ve biyoloji öğrenmiyorlar. Temel fizik ve kimya kurallarını bilmezsek, biyoloji tartışamayız. Doğal Bilimler önemlidir ve herkesin bu bilimlerin temel kurallarını bilmesi gerekir. Yoksa Ortaçağ’a geri döneriz.
Irk ve ırkçılık
Malesef sıradan bir kişinin Darwin’in klasik teorisini açıklamasını bekleyemeyiz. Siz bir evrim biyoloğu olarak evrimi açıklar mısınız?
Doğal Bilimler net ve kesin tanımlamalara dayalıdır. Mesela “evrim” Darwin’e göre nesil değişimidir (descent with modification). Başka bir büyük bilim insanı Theodosius Dobzhansky ise evrimi “toplumların nesilden nesile aktarılabilen gen özelliklerindeki değişim” olarak tanımlamıştır.
Evrimi şu şekilde anlatabiliriz: Çocuklar anne babalarına benzerler ama onların aynısı değildirler. Bu cinsel üremenin neticesidir. Cinsel üremede sperm ve yumurta hücreleri oluşmadan önce genler çaprazlama birbirine karışır. Buna genetik kombinasyon denir, bu işlem aktarılabilir mutasyonlara sebep olur. Yani bu demektir ki; bir sonraki nesil genetik olarak anne babadan farklı olacaktır. Tabii burada değişen çevre şartlarını da göz önüne almamız gerekiyor. Şans eseri çevre şartlarına daha iyi ayak uydurabilen bireyler hayatta kalabilir ve kendilerine bir eş bulduklarında genlerini gelecek nesillere aktarabilirler.
Burada bir nokta daha var: Genler bir nesilden akabindeki nesle aktarılır. Dolayısıyla bir seri nesil oluşur. Değişen çevre şartlarını da hesaba kattığımızda, gen havuzunun sürekli bir değişim içinde olduğunu görürüz.
İnsanoğlunun evrim serüveni Aşağı Afrika Saharası’nda başladı. İlk modern insan grubu buradan yaklaşık 120 bin yıl önce Asya’ya göç etti. Bundan sonraki göç ise 20 ila 40 bin yıl sonra Avrupa’ya gerçekleşti ve akabinde diğer göçler ve yerleşimler oldu. Asyalıların IQ seviyesinin diğer ırklara göre yüksek olmasının sebebi ilk göç edenler olmalarıdır.
Bir süredir Almanya Anayasası’ndan, politik olarak doğru bulunmadığı için, “ırk” kelimesinin çıkarılması tartışılıyor. Bu konudaki yorumunuz nedir?
Politikacılar biyoloji terimlerini anlamıyorlar. Görüldüğü üzere Dünya’da 5 adet coğrafi çeşitliliğin, yani 5 insan ırkı olduğunu bilmiyorlar: Afrikalılar, Asyalılar, Kafkaslar, Amerikan yerlileri ve Okyanuslular. Dolayısıyla “ırk” dediğimiz şey coğrafi olarak birbirinden ayrılmış kalabalık insan topluluklarıdır. Mesela; Türkler, Almanlar ve Araplar aynı ırktandır: Hepsi Kafkas ırkındandır.
Irk bilimsel bir terimdir, “ırkçılık” ise din, politika ve kültüre dayandırılmış ideolojik bir terim. Partilerden bağımsız ve çok kültürlü bir bilim insanı olarak, her zaman ideolojilerden uzak durmuşumdur. Irkçılığın bilim ile bir ilişkisi olamaz.
Öte yandan Afrikalı ilk modern insanın geçmişi sadece 250 yıllık, yani bu beş ırkın insanları birbirine çok benzerdir (burada tek istisna kadın ve erkeğin çok farklı olması) ki; bu da ırkçılığa karşı duran en güçlü argümandır. Bu konuyla ilgili tüm detayları bu son kitabımda anlattım.
Ulrich Kutschera kimdir?
Prof. Dr. Ulrich Kutschera, Almanya Kassel Üniversitesi ve ABD Stanford Üniversitesi’nde biyoloji ve mikrobiyoloji profesörüdür. Cinsiyet, ırk, fotosentez ve CO₂ konularında 300 akademik makale ve 14 kitap yazmıştır. 1954 yılında Almanya’nın Freiburg şehrinde doğan bilim insanı Freiburg Üniversitesi’nde biyoloji, kimya ve müzik bilimi okumuştur. Wikipedia