Tahta çıktığı 31 Ağustos 1876’dan, tahttan indirildiği 27 Nisan 1909’a kadar yaklaşık 33 yıl iktidarda kaldı. Atatürk karşıtlarına çatı, Cumhuriyet düşmanlarına turnusol kağıdı oldu. Ömrü hayatında görmediği itibarı, cahil cühela sınıfından gördü. Bu sınıf tarafından “33 yıllık iktidarında tek karış toprak kaybetmeyen padişah” olarak anlatıldı. Fatih’e bile layık görülmeyen sıfat, bu adama yapıştırıldı. Bilmeyen, okumayan her şeye inanırdı; toplum da zerre kuşku duymadan, her söylenene inandı. II. Abdülhamid’den bahsediyorum.
II. Abdülhamid’in toprak kaybı meselesi
Gerçekten tek karış toprak kaybetmemiş mi anlamak için gidenleri sayalım:
Kars, Ardahan, Batum, Oltu, Kağızman’ı Rusya’ya; Bosna – Hersek’i Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’na; Tunus’u Fransa’ya; Mısır, Sudan ve Kıbrıs’ı İngiltere’ye; Teselya, Narda ve Girit’i Yunanistan’a verdi. Sırbistan, Romanya, Karadağ ve Bulgaristan’ı kimseye vermedi, bunlar kendi kendine bağımsız oldu. Taa Doğu’da Kotur’u bile kaşla göz arasında İran’a verdi. Be mübarek! Harp yok; darp yok. Ne ara verdin orayı İran’a? Toplamda 1 milyon 600 bin (yazıyla; bir milyon altı yüz bin) kilometrekare toprak kaybetti.
Yanılmayı bir dereceye kadar anlarım da, yalanı affetmem. Meğer abi bırak bir karışı, bugünkü Türkiye’den iki tane vermiş. Bunun yanılma olmadığı muhakkak. Önlerine bu gerçek konulduğunda ise iddia sahiplerinin savunmaları şu noktalarda oluyor:
Kıbrıs’ın aslında kaybedilmediğini, İngiltere’ye kiralandığını iddia ediyorlar. Evet doğru; İngiltere, Yeşilköy’e kadar gelmiş olan Ruslara karşı Osmanlı’yı Berlin Konferansı’nda desteklemek karşılığında Kıbrıs’ı kiralamak istedi. Eğer gönül rızasıyla vermezse işgalle tehdit etti. Bu tehdide boyun eğip tek kurşun atmadan İngiltere’ye verilen Kıbrıs’ın hala Osmanlı’ya ait olduğunu iddia etmek mümkün müdür? Bu toprak parçasının ancak üçte biri 100 yıl sonra Bülent Ecevit’in başbakanlığında 498 şehit verilerek geri alınabilmiştir. Gördün mü Abdülhamid’in zavallılığını?
Sonra devam ediyorlar… Mısır’ı kaybetmemişiz, 1914 yılına kadar Osmanlı toprağı olarak kalmış; zira yıllık vergisini Osmanlı Devleti’ne ödemeye devam ediyormuş. Aidiyet kriterlerine bakın hele şu paragözlerin. Para alıyor musun; mesele yok. Kimin askeri ayak basarsa bassın, takma kafana mantığı…
Kayıpların bir diğer gerekçesini ise II. Abdülhamid’in tam manasıyla iktidar olamaması iddiasına bağlıyorlar. Bunun sorumlusu olarak da İttihat Terakki gücünü görüyorlar. Bu nasıl bir kafadır; meclisi kapatıp ülkeyi 33 yıl demir yumrukla, tek başına yöneten adamın hala iktidar olamadığını söylemek.
Tane tane söyleyeyim: İktidar olmuş olamamış ona bakılmaz. Onun döneminde mi kaybedildi, ben ona bakarım. Hem sen değil miydin; bir karış toprak vermediğini iddia edip, yıllarca kafa ütüleyen. Meğer neredeyse vatanın tamamını satıyormuş “Ulu Hakan” diye yutturduğun adam.