Laiklik, Cumhuriyet’in ve bu devletin ayakta kalması, kalabilmesi için bir harcıdır, çimentosudur, mayasıdır, hamurudur. Devletin temelidir. Laiklik, Anayasa’ya öylesine konulmuş bir ilke değildir.
Yeni Anayasa tartışması: Laiklik rejim içinde ne kadar rasyoneldir?
Siyasal ajandada son günlerde laiklik kavramı daha önceki yıllarda olduğu gibi tekrar tartışma konusu oldu. 1921 Anayasası gündeme geldi. Yüz yıl önce bu Anayasa ile bir anlamda Osmanlı’yı arkasında bırakmış Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk meşru yol haritası çizilmiş oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yeni Anayasa” fikrini ortaya koyduktan sonra Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Bugün 1921 Anayasası’nın ruhuyla, yine cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken yeni bir toplumsal sözleşmeyi yine Gazi Meclisimizin iradesiyle, milletimizin iradesiyle yeni anayasayla taçlanacağına olan inancımız tamdır” dedi.
Aynı günlerde Ayasofya baş imamı Prof. Mehmet Boynukalın “1921 ve 24 anayasalarında devletin dini İslam’dı ve laiklik yoktu. Cumhuriyet fabrika ayarlarına dönsün” ifadelerini kullandı…
Uzun süredir iktidarda olan AKP döneminde “laiklik” kavramı belirli aralıklarla tartışılmıştır. Hatta laikliğin yumuşatılması için ABD’nin adamı Graham Fuller “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabında Türkiye’nin ılımlı İslam’a yönelmesini ve hatta bu yönelişin Ortadoğu ülkelerine de örnek teşkil edeceğini anlatmıştı.
Tabi ‘ılımlı İslam’ olur mu veya İslam için “ılımlı İslam” ne anlam ifade eder, bu tartışılması gereken ayrı bir konu ama şu kesin ki; Fuller’in bu düşünceyle Atatürk ve Atatürk ilkelerini ortadan kaldırmak için ortaya attığı bir fikir akımı. Hatta hatırlanacağı üzere 2010 Anayasa referandumu (‘yetmez ama evet’ referandumu) devletin başına çorap ören bu referandum ABD’nin Türkiye’ye dayattığı bir referandum olarak tarihe geçmişti.
Evet… 1921 ve 1924 Anayasası’nda laiklik kavramı bulunmaz. Bunun nedenini az buçuk tarih okuyanlar bilir… Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, saltanatı 1922’de, halifeliği ise 1924’te kaldırdı. Bunu yapmasındaki amaç hala Meclis içerisinde hilafet yanlılarının olmasıydı.
Bunun yanında Cumhuriyet’ten sonra bir iki çok parti denemesi olmuş, bu partiler de rejime tehlike teşkil ettiği için kapatılmıştır. Bunların sonucunda da günün koşulları ve ihtiyaçtan dolayı 5 Şubat 1937 yılında laiklik kabul edilerek devlet tam anlamıyla anayasal çerçeveye oturtulmuştur.
Rasyonel bakmak gerekirse, laiklik Cumhuriyet’in; hatta ve hatta bu devletin ayakta kalması, kalabilmesi için bir harcıdır, çimentosudur, mayasıdır, hamurudur. Devletin temelidir. Laiklik, Anayasa’ya öylesine konulmuş bir ilke değildir. Anayasa’nın olmazsa olmazıdır. Bugün tekrar laiklik kavramı neden tartışılır anlam vermek mümkün değildir!..