Carl Jung “4 Arketip” adlı kitabında arketipler ve kolektif bilinç alanından bahseder. Der ki, “Biz birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız. İnsanların ürettikleri düşünceler, binlerce yıldır ortak bir bilinç ağında toplanır. Mitler, folklor, sanat, dinler, imgeler burada yer alır.”
Kolektif bilinç nedir? Kolektif bilinçdışı ne der?
Bundan yıllar öncesinde, bir arkadaş toplantısındaydık. O gün çok güldük ve çok eğlendik ta ki, aramızdan biri “Bugün çok güldük demek ki çok ağlayacağız” diyene kadar…
Biz bir anda yüzümüzü astık ve güldüğümüz için kendimizi suçlu hissettik. Bu andan sonra başımıza gelecek olan kötülüklerin sebebi olarak kendimizi görerek, toparlandık ve ciddileştik. Bir nevi hizaya geldik. Çok gülmenin hakkımız olmadığı kanısına vardık. Neden böyle bir ruh haline girdik ve bu kadar hızlı değişimin sebebi neydi?
Kolektif bilinç nedir?
Carl Jung “4 Arketip” adlı kitabında arketipler ve kolektif bilinç alanından bahseder. Der ki, “Biz birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız. İnsanların ürettikleri düşünceler, binlerce yıldır ortak bir bilinç ağında toplanır. Mitler, folklor, sanat, dinler, imgeler burada yer alır.”
İşte o arkadaşıma o gün “Çok güldük, çok da ağlayacağız.” dedirten onun bu alandan çekip aldığı bir cümleydi.
Bu cümlelerin sosyal kültürel hayatta çok miktarda yer almasının sebebi, onları kullanarak yaşatıyor olmamız. Bu cümlelerden bazısı yararlı ve gerekli ifadeler içerirken, bazıları yararsız, umutsuz ve engelleyici içeriklere sahiptir. ‘Mesela bir elin nesi var iki elin nesi var.’ derken, diğer yandan ‘düşenin dostu olmaz’, ‘düşene bir tekme de sen atacaksın.’ der.
Demek ki, kolektif bilinç alanından neyle beslendiğine dikkatli bakman gerek. Eğer bu alan senin gelişimine katkı sağlıyorsa, seni bulunduğun alandan bir adım sonrasına geçiriyorsa kullan. Çünkü, bu cümlelerin neye hizmet ettiği çok önemlidir.
100 maymun deneyini nerelerde kullanabiliriz?
100 maymun deneyinden sonra kolektif bilinç ile ilgili çalışmalar ve yazılar arttı. Bunlardan birisi var ki koyun dediğimiz hayvanın bile öğrenebildiğine ve geliştiğine işarettir.
İngiltere’de tüm otlaklar koyun sahipleri tarafından çitle çevrilir. Bu çitler, koyunun kısa bacaklarının üstünden atlayamayacağı kadar yüksektir. Ancak yakın bir geçmişte bir koyun tepede otlarken, yuvarlanarak aşağıya kadar düşer ve yuvarlanarak çitin altından geçer. Bir anda kendini bambaşka bir otlakta ve taze otlar içinde bulur.
Bunu gören diğer koyunlar da tepeye çıkar ve kendilerini tepeden aşağıya bırakırlar. O çiftliğin tüm koyunları bunu yapıp diğer otlağa geçtiğinde (yaklaşık 100 koyun) sanki ülke genelinde birisi bir düğmeye basmışçasına tüm koyunlar aynı işi yapar. Kilometrelerce uzaklıktaki koyunların birbirlerine haber vermesi imkânsızken bunun tüm ülkede görünmesi hayretle karşılanır. Çiftlik sahipleri çitlerini değiştirmek zorunda kalırlar. Buradaki durum Carl Jung‘un bahsettiği kolektif bilinç ile açıklanabilir. Her birimiz birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız.
Fikir bulutlarımız var
Bu deneyler ve çalışmalar sadece hipotez aşamasında olmasına karşın, kendimize şöyle bir çıkarımda bulunabiliriz diye düşünüyorum. Hepimiz düşünce üretiyoruz ve kafamızın üzerinde –elbette ki görünmez fikir bulutları ile geziniyoruz.
Birbirlerini çok seven, sık görüşen, karındaş, aynı sosyal mekânı uzun süre paylaşan kişiler bir süre sonra bu düşünce bulutlarından etkilenmektedir. Tıpkı arkadaşını düşündüğünde araması gibi…
Bu durum bazen tesadüf olamayacak kadar sık yaşanıyor ve hayretle de karşılanır. “Sen benim aklımı mı okudun?” ya da “müneccim misin sen?” diyerek şaşkınlığımızı dile getiriyoruz. Aslında ortak bilinç alanında birbirimizin fikirlerinden etkileniyor ve birbirimizle fikir alışverişi yapıyoruz.
Peki diyelim ki bu durum var. Kuantum fiziği üzerinde çalıştığı bu konuyla ilgili, kısa bir süre sonra bu durumu açıklayacak teorem ve bağlantıları da bulabilir. O zamana kadar bu durum bizim ne işime yarar, ne yapmalı ve nasıl kullanmalıyız? İşin pragmatik yanı nedir? Ben bu durumun yararımıza dönüşmesinden yanayım. Tıpkı, koyunların taze çimenlere ulaşarak ziyafet çekmesi ve maymunların yıkanmış temiz patatesleri yemesi gibi.
Tesadüf mü, değil mi?
Toplumda bir sorun hakkında akıl yürüten, kafa yoran, çözüm arayışı içindeki kişilerin yaygınlaşması ve çoğalması hepimizin dileği değil mi? Hah işte oradaki, 100. Maymun sen olabilirsin, sen tüm toplumun iyiye ve doğruya yönelen son domino parçası olabilirsin. Belki de sen o hep beklenen kurtarıcının yerine, tüm toplumda uyanışı başlatan kişi olacaksın. Bir bütünün içinde yer alarak, toplumun geneli içinde ışık olacaksın. Bundan böyle, “Adam sen de, boş ver ya, bana mı kaldı toplumu kurtarmak, ben kim oluyorum ki, başkası yapsın… ” gibi söylemleri bir kenara bırakıp harekete geçme vakti… Hadi…