Affetmek gerek mi? Affetmezsek ne yaşarız?

Affetmek herkesin hayatının bir döneminde karşısına çıkan bir durumdur. İki şekilde olur. Bazen affedilmeyi bekleriz bazen de affetmeyi seçeriz. Nitelik olarak da iki yönlüdür. Affetmemeyi seçebiliriz ya da affedilmediğimiz için endişeleniliriz. Bu bilgiler ışığında, nedir affetmek?

affetmek

Affetmek nedir?

Affetmeyi bağışlamak, duygusal unutma olarak adlandırabiliriz. Üstün Dökmen affetmeyi geçmişinde kalmış psikolojik düğümleri çözmek olarak tanımlamıştır. Çünkü affetmek ne kadar fiziksel bir davranış gibi gözükse de aslında tamamen psikolojik bir süreçtir. Duygular, zihin ve ruhsal alan hepsi affetme deyince birlikte çalışır.


Başımıza gelen kötü durumlar ve deneyimler bizim üzerimizde etki yaratır. Bu olayların etkileri ileriki yıllarda bizi olumsuz etkiler. Zamanla unuttuk dediğimiz birçok durum ve olayın etkisi üzerimizde tesir etmeye devam eder. Her ne zaman bu tesirlerin ilk çıkış noktasını anlayıp, kabul edersek ve yolumuza devam edersek işte o zaman affetme gerçekleşir.

Affetmezsek ne yaşarız?

Birçok kişi yaşadığı olaylardan, incinir, kırılır ve üzülür. Hatta aynı olayla sürekli karşılaşıp, bu durumda çıkış bulamadığında, birey üzerinde bu tesirin gücü artar. Birey bu travmadan ziyadesiyle etkilenir ve hatta bu tesirin yaşattığı etkiyi eskisinden fazla hisseder. Bu şekilde hisseden biri bir gün gelir artık bu muameleye maruz kalmamak için uzaklaşır, yalnız kalmayı seçer.

Bazen bir kişi, bu durumdan uzaklaşmak için işten istifa eder, eşinden boşanır, şehri terk eder. Ancak bir şeyleri geride bırakmak unutmak için yeterli mi? Hayır çünkü mesafe koymak sorunu çözmek değildir. Uzaklaşmak sadece o ortamı terk etmeye yarar. Bu, kişinin sorunu çözdüğü anlamına gelmez. Hal böyle olunca kişi uzaklaştığını düşündüğü durumun benzerini yaşadığında eski anılar tekrar canlanır. Geçmişte yaşadığı tüm travmalar misliyle su üzerine çıkar. Kişi yoğun stres altına girip, affetmediği tüm o olayları ve kişileri taze bir şekilde yine zihinde canlandırır.

Peki haklı olsam da affedecek miyim?

Evet. Çünkü haklılık kime göre ve neye göre, çok göreceli bir durum. Her tarafın açısından bakmalı, tüm taraflarında açıklamalarını dinlemeli. Sadece kendi perspektifimizden baktığımızda olayları sadece yargılamış oluruz. Bu bize sadece haklı olduğumuzu vermez aynı zamanda kibir de yükleyebilir. Aslında, kibir de kin kadar tehlikeli ve zararlı bir duygudur. Senin yüzünden oldu demek kolay yoldur.


Örneğin, “Müdürüm yüzünden güzelim işimi bırakmak zorunda kaldım. Komşular yüzünden taşındım. Görümcem yüzünden sevgilimden ayrıldım”… demek hep suçlu arayışını dışarda aramak demektir. Hepsi birlikte söylendiğinde bahaneler dosyası olarak gözükmüyor mu? Gözüküyor değil mi? ‘Yüzünden’ dediğiniz anda kendinizi haklı görmeye başlarsınız. Burada bir çözüm yok.

Birçok kişi “ben o kişiyi affettim, Allah’a havale ettim.” ya da “Allah bildiği gibi yapsın, Allah’ından bulsun.” diyor, bu sözler kesinlikle helalleşmek değil. Tam tersi içinde bir beklenti var. “Ben cezasını vermiyorum, benden daha yüce bir güç cezasını versin.” demektir. Hâlbuki gerçekten birini affettiğimizde onun başına kötü bir şey gelmesini istemeyiz. Hatta üzülürüz bile, çünkü biliriz ki, o kişi veya durum bize bir ders vermek için olmuştur. Bu olayın veya durumun başımıza gelmesi görmemiz gereken bir özelliğimizi açığa çıkarır. Kendimize soru sormamıza alan açar.

affet devam et

Nedir o sorular?

  • Yaşadıklarımdan çıkarmam gereken ders nedir?
  • Neyi görmem gerekiyor?
  • Neyi fark ediyorum?

Başımıza gelen kabullenemediğimiz her olay/durumda yukarıda bahsettiğim gibi konuyu masaya yatırıp, didiklemek mümkün de değildir. Yansız ve empatik bir kaçışıyla her bir olayı incelemek çok zordur. Burada bir kişilik özelliği olarak bunu geliştirmek ve az önce sorduğum sorulara açık gönüllük ile cevap vermek en doğrusu olacaktır.

Odak noktamız dışarısı değil, içimiz olmalıdır. Objektif bir bakış açısıyla, yargılamadan kendimize dönüp, bakmalıyız. Bu açıdan yaklaştığımızda bağışlamak kolay ve mümkün olur. Louise Hay “Ben problem çözmem, düşünme şeklimi düzeltirim.” demiştir. Çünkü insanların söylediklerini ve davranışlarını kontrol edemezsin. Ama seni etkileyip etkilemediğini kontrol edebilirsin.

Geçmiş geçmişte kalmalı


Şu ana kadar söylediğim her şey geçmişte yaşadıklarımızla ilgiliydi. Duygusal unutma ve bağışlanmak geçmişte yaşanmış durum ve kişileri daha fazla kapsar. Dersimizi alıp yola devam etmek en iyi seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Hayat devam ediyor ve bizim yeni bir güne hafiflik ile uyanmamız mümkün. Bunun için bağışlamak en iyi seçenek. Hadi bakın bakalım içinize, kimler var hayatınızda affedemediğiniz veya affetmeyi istemediğiniz.

İlişkide biz olmak: İkinin bir olup, iki kalma hali


Funda Umut Pakkal
İstanbul doğumlu... İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunu olup, Maltepe üniversitesinde İnsan Bilimleri ve Psikoloji alanında yüksek lisans yaptı. İnsan Psikoloji konusunda Doktora programına başladı, 22 yıllık öğretmenlikten sonra emekli oldu. Kadıköy Halk Eğitimde "Eğiticinin Eğitimi" öğretmeni olarak çalıştı ve T.C Medeniyet Üniversitesinde "Liderlik" ve "Sosyal Hayatta iletişim" derslerini verdi. Aynı zamanda ICF Profesyonel Koçu olan ve Eğitim Danışmanlığı yapan yazarımız şu anda Kanada da online bireysel koçluk ve eğitim koçluğu seansları yapmaktadır. 20 yıldır pek çok özel ve kamu kuruluşuna kişisel gelişim ile ilgili seminer, konferans ve eğitimler vermektedir. Youtube'ta 'HEmDEm Pazartesi sohbetleri' adı altında birçok videosu bulunan yazarımızın, pazartesileri gelenekleşen sohbetlerini İnstagram hesabından yapmaya devam etmektedir.