Biz olmayı başarmış bireyler ilişkinin ve çift olmanın ayrıcalıklarına ve keyfine varmışlar. Erich Fromm’un biz olmak tanımıyla başlamak istedim. “İkinin bir olup, iki kalma hali.” Birçoğumuz bu durumu yanlış anladığı ve yorumladığı için biz olmayı, adanmışlık, kendinden vazgeçmek ve karşısındakiyle özdeşleşmek olarak algılamakta.
İlişkide biz olmak: İkinin bir olup, iki kalma hali
Erich Fromm biz olmak ile ilgili iki konunun üstünde durur bunlardan biri:
Ben’den kopamamak
• Bireyselliğin çokça görülmesi, (ilişkide bir tarafın istek ve ihtiyaçlarının ön plana çıkması)
• Paylaşım azlığı, (birlikte yapılan eylemlerin nicelik olarak azlığı önemlidir.)
• Çift aktivitelerine katılmamak, (bireylerin kendine ait bir çevresi olup diğerinin bu sosyal çevreye girmemesi.)
• Farklı hayat idealleri ve planların olması (ortak bir payda içeren amacın olmaması)
Danışmanlık yaptığım kişilerde, ilişkilerini anlatırken bunlardan biri/ ikisi varsa ilişkisini gözden geçirmesini söylerim. Böylelikle, birçok danışanımın yaşadıkları ilişkilerinden tatmin olmayıp, sebebini de bilmediklerini görürüm. Danışan bir şeylerin ters gittiğinden hareketle bana gelmiştir.
Bazen de tam tersi durumla bize gelen olur. Danışan sadece partnerinin ihtiyaçlarını gözettiğini buna rağmen ona yaranamadığını anlatır. Bunun adı;
Biz’de kaybolmak
• Kendi istek ve ihtiyaçlarının hep öncelikli görmek
• Sadece partnerini tatmin etmek için çabalamak
• Kişisel sınırları tamamen ortadan kaldırmak
• İlgi alanını ve sosyal hayatını partnerininkinin üzerinden inşa etmek
Bu sebeple, her iki başlık ve içerikleri, sağlıklı ve uzun soluklu bir ilişkide olmaması gerekenlerdir. İçimizdeki beni kaybetmeden, her hayatın anlamlı olduğundan hareketle bir ilişki yaşanmalıdır. Bireylerin üzerlerine aldıkları sorumluluk duygusunu yerine getirmeleri ilişkinin şeklini belirler. Sevilmek, kabul edilmek, değerli görülmek için eşlerden biri kendi istek ve ihtiyaçlarını yok saydığında sorunlar başlar.
Sürekli verici olmak, sınırların olmaması, her şeye ‘eyvallah’ demek bir süre sonra sıkıntı olur. Eşlerden biri ilişkinin başında tavizkar iken, ilişki ilerledikçe, bu durumdan rahatsız olmaya, paylaşım azlığından şikâyetçi olmaya başlar. Çift ayrı ayrı takılmaya, aktivitelere yalnız gitmeye başlar.
Birlikte gitmek için ısrar etmekten yorulur. Bazen de eşi o kadar aktiviten hoşlanmadığını dile getirir ki bir daha ki sefere onu çağırmaz. Eğer kişi çok güçlü değilse, kendi de gitmekten vazgeçer. Yalnızlık ve bıkkınlık beraberinde gelir. Sonrasında “ben eskiden şu kulübe üye idim, spor yapardım, dernekte çalışırdım…” gibi geçmiş zaman kip’li cümleler kurar “Biz’de kaybolduğunu” bilmeden.
Mahremiyetin önemi
Yıllar öncesinde, Zuhal Olcay’ın bir röportajda söylediği bir cümle aklıma kazınmıştır; “ben partnerimin yanında külotlu çorabımı giymem.” Hala öyle midir bilmiyorum. Ancak düşündükçe ilişkilerdeki sınırlardan bahsettiğini anlıyorum. Diyor ki beni iki büklüm, karnım kat kat…uğraşırken görmesin… bir çok çiftin aynı anda banyoyu kullandıklarını, birbirlerinin sırasını beklemeden içeri daldıklarını biliyorum. Mahremiyet her ilişkide olması gerekendir. Diğer bir deyişle, özel alanın olması bireylere iyi gelen bir durumdur.
Avukat bir arkadaşım geçen gün, pandemi döneminde boşanma davalarındaki artıştan bahsetti. Bence sebebi; çiftlerin uzun zaman boyunca ortak alanı, sınırları olmayacak şekilde paylaşmalarıdır. Daha önce her ikisi de çalışırken evde geçirdikleri vakit kısıtlı ve az iken bu durumu fark etmiyorlardı. Ancak süre uzadıkça, özel alanları ve sınırları olmadığı için sürekli bunu yaşadıklarında, bir süre sonra çekilmez oldu.
Oysa birçok çiftin pandemi döneminde birbirlerine daha çok yakınlaştıklarını ve birbirlerinin kıymetini bildiklerini de okuyor ve söylediklerini duyuyoruz. Biz olmayı başarmış bireyler ilişkinin ve çift olmanın ayrıcalıklarını ve keyfine varmışlar.
O halde biz olmak ne demek?
El ele verip, yükü kaldırmak
Sorumluluklarını yerine getirmek
Hem kendi hem de karşındakinin ihtiyacını aynı oranda gözetmek
Birlikte bir şeyler yapmak
Ortak hayat amacı gütmek
Sınırları belirlemek ve bu sınırlara saygı duymak
İletişim ve sohbet etmek
Herkesin ilgi alanının ve sosyal hayatının olabileceğini ve buna bazen uyum sağlamak gerektiğini anlamak
Tehlike çanları
Bazı çiftler bunları yerine getirmeyince, biz olabileceği başka alanlara kayıyor. Mesela erkek, kahveye gidiyor, arkadaşlarıyla her akşam pub’da takılıyor, her hafta sonunu tuttuğu takımın maçına giderek geçiriyor. Bununla birlikte kadın da annesine gidip günlerce kalıyor. ve hatta eve eşinin çok hoşlanmadığı arkadaşını yatılı çağırıyor. Hafta sonunda kampa gidiyor… vb. Ancak eşler bir süre sonra birbirlerinden uzaklaşmaya başlıyorlar ve ‘Biz olma’ ihtiyacını farklı platformlarda gideriyorlar.
Sonuç olarak, aslında bir ilişkinin niteliği ne olursa olsun, evlilik, beraberlik, arkadaşlık vb.her sağlıklı ilişki emek ve çabayla yürür. İlişkinize bebeğinize gösterdiğiniz dikkati, işinize gösterdiğiniz özeni ve kendinize gösterdiğiniz değeri yansıtmanızı dilerim.
Yukarıda yazdıklarımın sizlere katkı olması dileğiyle…