Pandemi yönetiminde yapılmaması gereken ne varsa yaptılar. Vaka sayılarındaki artış, aşılanma oranı ve süreci ölümlerin daha da artacağını gösteriyor. Daha ucuz, daha iyi ve daha az zararla atlatılabilecek bir süreci liyakatsizlik, siyaset ve zihniyet yapısı gereğince çok daha zor ve zararla atlatacağımız kesin…
Pandemi yönetimi ve yönetim ilişkisi üzerine
Anımsayınız, pandeminin ilk aylarında, pandemiye karşı en etkili önlemleri aldıklarını, Avrupa ve dünyada pandemiye karşı en iyi durumda olan ülke olduklarını söylüyorlardı. Gerçi hala da söylemeye devam ediyorlar ama ne fayda.
“Yeni normal”, “kademeli geçiş” diye kavramlar ve deyimler üreterek her şeyin kontrol altında olduğu algısı ile toplumu kandırmışlar, bilim kurulu kurmuşlar ama pandemi yönetimini asla bilim kuruluna bırakmamışlardı.
Sayılar ve veriler ile oynayarak, daha doğrusu verileri manüple ederek ve gizleyerek, Covid-19 bulaşmış entübe hastalara ve bu nedenle ölenlere, hastalık nedeniyle görülen ve gelişen bazı semptomlara ilişkin isimler verip, kayıtları bu şekilde işleyip, örneğin ölüm nedeni olarak “pnomoni”, “solunum yetmezliği” yazdırarak, işi belli bir düzeyde götüreceklerini sandılar.
Pandemi yönetiminde yapılmaması gereken ne varsa yapıldı
İşin başından beri ısrarla söylenen tam kapanmayı asla gerçekleştir(e)meyerek, buna ek olarak ülkeye girişlerde olması gereken ideal karantina uygulamalarını hayata geçiremeyerek, dahası işçileri yeterli düzeyde güvenlik önlemleri oluşturmadan aynı şekilde çalıştırmaya onay vererek, durumun ciddiyetini sözde “panik olmasın” gerekçesi ile halktan gizleyerek, halkı rahatlığa sevk edip, özensiz davranmasına neden olarak ve üstelik pervasız bir şekilde açık hava ve salon toplantıları yaparak, 5 milyonluk bir mülteci ülkesi olduğumuzu da unutarak, pandemiye karşı yapılmaması gereken ne varsa yaptık.
Sağlıkta ve özellikle salgın hastalıklarda “toplum sağlığı” ve toplum hekimliği organizasyonunu, şehir hastaneleri ve özel sağlık hizmetlerinden daha önemli ve daha öncelikli görmeyen zihniyet, başta Amerika olmak üzere, tüm kapitalist ülkelerin ve buna öykünen bizim de en büyük handikapımız oldu ve daha da olacak.
Yoğun bakım yatak sayısının fazla oluşundan övünerek ve kendine pay çıkaranlar, o yataklara ihtiyaç olmayacak şekilde vakaların engellenebilir oluşunu bir toplum sağlığı ve önleyici hekimlik işi olduğunu görmezden gelenler, esasında sağlık hizmetlerini ve insan sağlığını ticarete tahvil eden tacirlerdir.
Gelinen noktanın sorumluluları
Vaka demek pozitif, yani Covid-19 virüsü bulaşmış insan demektir. Her vaka aynı zamanda bir hastadır. Bunu dahi halka bu şekilde doğru dürüst ifade etmeyenlerin, maske takmayanları baş sorumlu ilan ederek, kendi sorumluluklarını gizlemeleri tam bir köylü kurnazlığıdır.
Olması gerekenleri, halka karşı sorumluluk gereği açıklayan Türk Tabipleri Birliğini ve halk sağlığı uzmanlarını terörist ilan eden, bilimin ve tıp etiğinin bir gereği olarak salgın ile ilgili gerçekleri ve yapılması gerekenleri halka açıkça anlatan, takip merkezleri kuran ve öneriler sunan uzmanlara soruşturma açarak onları susturmayı marifet sayanlar gelinen noktanın sorumlularıdırlar.
Aslında pandeminin başında bu işin ideal şekilde yönetilemeyeceği, siyasete alet edileceği, maske dağıtımının becerilmemesi ile ortaya çıkmış, gerçeği söyleyenlere karşı takınılan tavır ile nasıl bir pandemi yönetim sergileneceği belli olmuştu.
Sonuç olarak vaka sayılarındaki artış, aşılanma oranı ve süreci ölümlerin daha da artacağını göstermektedir. Daha ucuz, daha iyi ve daha az zararla atlatılabilecek bir süreci liyakatsizlik, siyaset ve zihniyet yapısı gereğince çok daha zor ve zararla atlatacağımız kesindir.
Bize düşen maske, mesafe ve temizliği elden bırakmamak… Aşılanmayı ihmal etmemek… Hele ki, çalışmak zorunda olmayanlarımızın dağlarda, bayırlarda yalnız dolaşmaları ve mümkün olduğunca bir araya gelmemeye çabalamak olmalı.
Vaka sayısına bir eklenmemek için özenli olmalıyız. Çünkü her vaka bir bir hasta demektir. Bu işte hasta olmak, her zaman için risktir.