Pandemi, tüm dünyada sosyal bir felakete yol açmasının yanında, hukuki ve ekonomik açıdan birçok sorunu da beraberinde getirmiş ve özellikle ticari hayatı, alışverişi ve çalışmayı derinden etkilemiştir. Pandemiden en çok etkilenen grupların başında tüketicilerin geldiği söylenebilir.
Pandemi sürecinde tüketici hukuku: Tüketicilerin bilinmesi gerekenler neler?
- Tüketici işlemleri arasında pandemiden en çok etkilenenler hangileridir?
- Özel okul sözleşmelerinde neler yaşanmıştır nelere dikkat etmeliyiz?
- Paket turlar bakımından haklarımız nelerdir?
- Tüketiciler özellikle internet üzerinden yaptıkları mesafeli sözleşmelerde nelere dikkat etmelidir?
- Mesafeli sözleşmelerde cayma hakkına sahip miyiz?
- Kargo teslimatlarını alırken nelere dikkat etmeliyiz?
- Kredi kartı kullanırken nelere dikkat etmeliyiz?
Hukuk Profesörü Şebnem Akipek Öcal tüm sorularımızı cevapladı. Verdiği bilgiler için kendisine teşekkür ederiz.
Günümüzde Covid-19 ile ilgili gelinen mevcut durum hakkındaki değerlendirmeniz nedir?
Tüm Dünyada ve Türkiye’de yaşanan olağanüstü durum hukuk hayatımızda da önemli sonuçları beraberinde getirmiştir ve getirmeye devam etmektedir. Aralık 2019 başlarında görülmeye başlanan ve ilk kez resmi olarak Ocak 2020 başında teşhis edilen Covid-19, önce Çin’de ortaya çıkıp, oradan başlangıçta yavaş ama giderek hızlanan bir seyirle tüm dünyaya yayılmış ve 11 Mart 2020 tarihinde ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından Covid-19 veya corona virüs olarak adlandırılan bu hastalık, “küresel salgın”, başka bir ifadeyle “pandemi” olarak ilan edilmiştir.
2020 yılının yaz aylarında biraz azalma eğilimi gösterse de sonbahar ile birlikte yine artış eğilimine geçen pandemi, özellikle son aylarda Avrupa’da birçok ülkede mutasyona uğrayarak, bulaş bakımından hızını arttırmıştır. Her ne kadar aşılamanın yavaş yavaş başlaması umutların yeşermesini sağlasa da tahminler 2021 yılında da pandeminin etkilerinin geçmeyeceğini, üçüncü dalganın başlamakta olduğunu ve bu etkilerin 2022 yılına sarkabileceğini göstermektedir.
Pandeminin hukuki etkileri en çok hangi kesim üzerinde daha yoğun hissedilmektedir?
Covid-19, tüm dünyada sosyal bir felakete yol açmasının yanında, hukuki ve ekonomik açıdan birçok sorunu da beraberinde getirmiş ve özellikle ticari hayatı, alışverişi ve çalışmayı derinden etkilemiştir. Ne yazık ki halen de etkilemeye devam etmektedir. Pek çok farklı alanda karşılaşılabilecek sonuçlar, hukuki anlamda özellikle sorumluluk hukuku alanında kendisini göstermektedir. Bunun yanında, borç ilişkileri, sözleşmeler, iş hukuku, icra ve iflas hukuku, tüketici hukuku, vergi hukuku gibi alanlar en ağır şekilde etkilenen alanların başında gelmektedir. Ekonomik olarak tüm Dünyada daralma başlamış ve birçok işyeri kapanmanın eşiğine gelmiş, hatta kapanmış, iflaslar artmıştır.
Saydığımız bu alanlar arasında tüketici hukuku ve tüketiciler de kuşkusuz pandeminin etkilerini günlük yaşamlarında ve yaptıkları tüm işlemlerde hissetmektedir. Bu nedenle pandemiden en çok etkilenen grupların başında tüketicilerin geldiği söylenebilir.
Tüketici hukukunun ülkemizdeki gelişimini açıklar mısınız?
Türkiye’de tüketici hukukunun gelişimi incelendiğinde en önemli dönüm noktası 1982 Anayasa’sı ile gerçekleşmiştir. 1982 Anayasa’sında “Tüketicinin Korunması” kenar başlıklı 172. madde ile “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbir alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.” hükmü yer alarak doğrudan tüketicinin korunması konusuna dikkat çekilmiştir.
Anayasa’nın amir hükmü karşısında devletin tüketicileri korumaya yönelik çalışmaları hız kazanmış ve ilk olarak 1995 tarihinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun yasalaşmıştır. Bu kanun ile ilk defa ülkemizde tüketiciler doğrudan bir yasal korunma şemsiyesi altına girmiştir. Anılan Kanun 2003 yılında önemli değişikliklere uğramış, ancak tüketici hukukunun sürekli değişen ve gelişen bir alan olması gerçeği karşısında 2010’lu yıllara gelindiğinde Kanunu yenileme gereği hissedilmiştir. Yeni Kanun, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) adıyla 28 Kasım 2013 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanmış ve 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Halen anılan bu Kanun yürürlüktedir.
Temel tüketici hakları nelerdir?
Temel tüketici hakları, sağlık ve güvenliğin korunması hakkı, ekonomik çıkarların korunması hakkı, tazmin edilme hakkı, bilgilendirme ve eğitim hakkı, örgütlenme ve temsil edilme hakkıdır.
6502 sayılı TKHK da bu temel haklardan hareket etmiştir. Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde amacı; “kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” şeklinde kaleme alınmıştır.
Tüketici kimdir?
6502 sayılı TKHK’da “tüketici” tanımı kapsamlı olarak kaleme alınmıştır. Buna göre anılan Kanun gereği tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi“dir.
Burada tüketici açısından “ticari ve mesleki olmayan amaçla hareket eden” ifadesi önem kazanmaktadır. Başka bir ifade ile Kanun, “amaç” kriterinden hareket etmiştir. Bu nedenle bir kişinin tüketici olarak nitelendirilebilmesi için, yapmış olduğu işlemlerde ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi gerekir.
Gerçek kişilerin sadece amacına bakılarak, TKHK’da getirilen kıstasa uyması halinde, tüketici sayılabilecekleri açıktır. Buna karşılık tüzel kişilerin tüketici sayılması istisnadır. Zira kamu tüzel kişileri zaten kapsam dışındadır. Ticaret şirketinin amacının da ticari olacağı dikkate alındığında, yine tüketici olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Tüketici işlemi nedir?
6502 sayılı TKHK m.3/l bendine tüketici işlemi; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır.
Tüketici işleminin ne olduğu konusuna açıklık getirmek gerekirse çok basit bir formül uygulanarak bu konu net bir şekilde belirlenebilir. Bir işlemin tüketici işlemi sayılması için şu üç unsurun bir arada gerçekleşmesi gerekir:
- İşlemin taraflarından biri tüketici olmalıdır (ticari veya mesleki amacı olmadan hareket eden her gerçek kişi tüketicidir. TKHK tüzel kişilerin de tüketici olabileceğini düzenlemiş olsa da bu çok istisnai bir durum olup, ancak dernek veya vakıfların sınırlı olarak bu kapsamda değerlendirilebilmesi söz konusudur).
- İşlemin karşı tarafı TKHK anlamında satıcı, sağlayıcı, kredi veren gibi bir kişi olmalı, başka bir ifade ile mutlaka ticari veya mesleki amaçla hareket etmelidir. (Gerçek veya tüzel kişi olabileceği gibi kamu kurumları da olabilir).
- İşlemin konusu TKHK kapsamında mal veya hizmet sağlama olmalıdır.
Bu noktada TKHK, anılan üç koşulu taşıması halinde satış, eser, vekalet, bankacılık, sigorta, simsarlık, taşıma, ulaştırma vb. alanlarının tüketici işlemine konu olabileceğini açıkça düzenlemiştir. Bu sınırlı bir düzenleme olmayıp, yukarıda belirtilen her koşulu taşıyan hukuki işlem, tüketici işlemi olarak değerlendirilebilir.
Tüketici işlemleri arasında pandemiden en çok etkilenenler hangileridir?
Pandemi hemen hemen her alanda etkisini göstermektedir. Tüketici işlemlerinin de büyük çoğunluğunun pandemiden etkilendiği bir gerçektir. Öncelikle belirtilmesi gereken husus, pandemi ile mesafeli sözleşmelerin çok artması, internet üzerinden satış sözleşmesinin kurulmasının yaygınlaşmasıdır. Sözleşmenin akdedilmesi artınca, kuşkusuz bu alanda yaşanan sorunlar da artmıştır.
Bunun yanında özellikle iki grup sözleşmede pandemi ciddi sorunlara yol açmaktadır. Bunlardan bir tanesi paket turlar, diğeri ise özel okul sözleşmeleridir.
Ayrıca eser sözleşmeleri, ulaşıma ilişkin, özellikle havayolu ile ulaşıma ilişkin sözleşmeler, konaklamaya ilişkin sözleşmeler ve özel hastane tedavi sözleşmeleri yine sıklıkla sorunla karşılaşılan sözleşmeler arasında yer almaktadır.
Özel okul sözleşmeleri bakımından pandeminin etkilerini değerlendirebilir misiniz?
Özel okul sözleşmeleri ile veli ile özel okul arasında yapılan ve tipik tüketici işlemi niteliğini taşıyan bir karma sözleşmedir. Pandemiden en yoğun şekilde etkilenen alan, kuşkusuz eğitim alanıdır. Okulların neredeyse tamamında online eğitime geçilmiş olup, bu eğitim MEB tarafından da EBA sistemi ile desteklenmektedir. Bu nedenle özel okul sözleşmelerinin pandemiden etkilenmesi incelenirken ikili bir ayırım yapılması yerinde olacaktır. Sözleşme kapsamına bağlı olarak değişkenlik göstermekle birlikte, birçok özel okul sözleşmesi servis ve yemek gibi hizmetleri de kapsamaktadır. Bu yönü değerlendirildiğinde hiç verilmeyen hizmetler için eğer veliden bedel alınmışsa iade edilmesi, alınmamışsa talep edilememesi gerekir.
Bunun yanında özel okul sözleşmesinin ikinci ve belki de temel yönü, okul tarafından verilen eğitim hizmetidir. Bu hizmetin verilmesi gerektiği gibi verilmediği açık olmakla birlikte, pandeminin bu durumda “mücbir sebep” olarak değerlendirilmesi gerekir. Daha önceki söyleşilerimizde ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere, mücbir sebep, borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında oluşan ve borcun ihlalini kesin olarak kaçınılmaz hale getiren, öngörülmesi ve önlenmesi objektif olarak mümkün olmayan olağanüstü bir durumdur. Bu nedenle okul/eğitim kurumu, elinde olmayan bir sebeple eğitim hizmetini gereği gibi verememektedir. Esasen Devlet tarafından alınan tedbirler, bu hizmetin online olarak verilmesi zorunluluğunu doğurmaktadır.
Bu noktada da okulun/eğitim kurumunun eğitim hizmetini online olsa bile gereği gibi yerine getirip getirmediğinin incelenmesi gerekir. Eğer online eğitim, online mevcut yöntemler dahilinde kesintisiz olarak veriliyorsa, artık eğitim alınamadığından bahsetmek kanımca mümkün olmayacaktır. Velinin de okul ücretini eksisiz ödemesi gerekecektir.
Ancak kurum bu hizmeti hiç vermiyor veya eksik ya da ayıplı olarak ifa ediyorsa, o zaman veli durumun niteliğine göre sözleşmeyi feshedebilir veya okul ücretinde hizmetin gereği gibi yerine getirilmediği oranda indirim isteyebilir.
Bu sözleşmelerde unutulmaması gereken husus, okulların Devlet tarafından alınan tedbirlere uyma zorunluluğunun olduğudur. Okulun kendi kararı ile hareket etmesi mümkün değildir.
Paket turlar bakımından pandeminin etkilerini değerlendirebilir misiniz?
Paket tur sözleşmesi, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m.51 kapsamında paket tur düzenleyicileri veya aracıları tarafından; ulaştırma, konaklama ile ulaştırma ve konaklama hizmetlerine bağlı olmayan başka turizm hizmetlerinden en az ikisinin birlikte, her şeyin dâhil olduğu fiyatla satıldığı veya satımının vaat edildiği ve hizmetin yirmi dört saatten uzun bir süreyi kapsadığı veya gecelik konaklamayı içerdiği sözleşmeler olarak tanımlanmıştır.
Pandemiden en çok etkilenen sözleşme grubunun başında gelmektedir. Zira Mart 2020’den itibaren hem yurt içi hem yurt dışı getirilen seyahat yasakları, uçuş kısıtlamaları, konaklama tesislerin kapalı kaldığı dönemler, müze ve ören yerleri giriş yasakları doğrudan paket turları etkilemiştir. Bu nedenle belli dönemler ifa tamamen imkansızlaşmış, belli dönemlerde geçici ifa imkansızlığı ortaya çıkmış, belli dönemlerde de tur organizatörleri turu gerçekleştirmede temerrüde düşmüştür.
İfa imkansızlığı TBK 136’da düzenlenmiştir. Anılan hükme göre;
“Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.”
Kusursuz imkânsız hale gelen edimin borçlusu, herhangi bir tazminat ödemeksizin borcundan kurtulur. Buna karşılık kural olarak karşı edimi talep hakkını kaybettiği gibi, kendisine ifa edilmiş edimleri de iade etmekle yükümlü olur. Başka bir ifadeyle, TBK m. 136/2 uyarınca tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, imkânsızlık nedeniyle borcu sona eren taraf, karşı edimini isteyemez. Karşı edimini almışsa, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade ile yükümlüdür. Ancak anılan hükmün üçüncü fıkrasının da gözden kaçırılmaması gerekir. Eğer borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve alacaklının uğrayabileceği zararı önleyecek ve/veya zararın artmamasını sağlayacak gerekli önlemleri almazsa, alacaklının bu sebeple uğrayacağı zararı tazmin etmek zorunda kalacaktır.
Eğer paket tur geçici olarak imkansızlaşmış ise, tur organizatörü tüketiciye, ileri bir tarihte aynı turu veya alternatif bir turu sunabilir. Bu durumda da Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m. 51/6 hükmü devreye girecektir.
Bu hükme göre; “Tüketici, kendisinden kaynaklanmayan nedenlerle paket tur sözleşmesinin esaslı unsurlarından birisinin değişmesi veya turun başlamadan önce iptal edilmesi hâllerinde bu değişikliği veya paket tur düzenleyicisi tarafından sunulan alternatif bir turu kabul edebileceği gibi sözleşmeden dönme hakkına da sahiptir. Sözleşmeden dönülmesi hâlinde paket tur düzenleyicisi veya aracısının, dönme bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten itibaren tüketicinin ödemiş olduğu tüm bedeli herhangi bir kesinti yapmaksızın derhâl iade etmesi zorunludur.” Belirtilen hüküm tüketiciye tamamen kendi iradesine göre bir seçim yapma olanağı tanımaktadır. Tüketici geçici olarak imkansızlaşan dönem sona erince önerilecek alternatif turu seçebilir, ancak bunu seçmek zorunda olmayıp, sözleşmeden dönme hakkına da sahiptir. Bu halde tur düzenleyicisinin tüketicinin yaptığı tüm ödemeleri derhal iade etmesi gerekir.
Mesafeli sözleşmeler pandemiden farklı etkilenmiş olabilir mi? Neden?
Bu soruya cevap vermeden önce mesafeli sözleşmenin ne olduğunu, anlamını kısaca anlatmak isterim. Tüketiciler mal ve hizmet ihtiyaçlarını satıcı/sağlayıcı ile bir araya gelmeden telefon, internet veya herhangi bir başka uzaktan iletişim aracı kullanmak suretiyle temin etme yolunu tercih edebilirler.
6502 sayılı TKHK m. 48/I’e göre; “Mesafeli sözleşme, satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dâhil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir.”
Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme ise, finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir (TKHK m. 49/I, c. 2). Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, mesafeli sözleşme, sözleşmenin kuruluş tarzıyla ilgili bir kavramdır.
Pandemi birçok sözleşmeyi, işi, iş yerini ve iş sahibini olumsuz etkilemiştir. Bununla birlikte bazı alanlar ve iş kollarında ise pandeminin tam tersi bir etkisi bulunmaktadır. Ülkemizde ve tüm Dünyada, özellikle internet üzerinden kurulan sözleşmelerde, yapılan alışverişlerde, kısaca e- ticarette 15 Mart 2020 tarihinden itibaren ani bir sıçrayış yaşanmış olup bu durum hep yüksek seyirde kalmış ve kalmaya devam etmektedir. Böylelikle tüketicilerin fiziksel olarak doğrudan mağazalara giderek alışveriş yapması çok sınırlanırken, sanal mağazacılığın ve internet ortamının getirdiği imkânlardan faydalanmaları ve temassız olan online platformlara geçmeleri söz konusudur. Bu değişimin zorunlu sonucu olarak ise sosyal ve ticari yaşamın artık eskiye oranla dijitalleşmeye doğru gittiği görülmektedir. Dolayısıyla başta internet üzerinden kurulan sözleşmeler olmak üzere, mesafeli sözleşmeler pandemiden olumlu olarak etkilenmiş ve giderek artan bir ivme göstermiştir.
Tüketicilerin mesafeli sözleşmelerde ne gibi hakları vardır? Açıklayabilir misiniz?
Sözleşme akdedilmeden önce satıcı/sağlayıcı tarafından tüketicinin bilgilendirilmesi gerekir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da mesafeli sözleşmeden kaynaklanan riskleri en aza indirmek için tüketicinin bilgilendirilerek, yapılacak sözleşme hakkında aydınlatılmasına özel bir önem vermiştir.
Mesafeli sözleşmelerde tüketicinin en önemli hakkı, TKHK ile tanınmış olan “cayma hakkı”dır. Mesafeli sözleşmelerde tüketiciye, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve ceza koşulu ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkı verilmiştir. Cayma hakkının kullanılabilmesi için tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermesi veya malın ayıplı olması şart değildir. Tüketici, kanunun tanıdığı emredici nitelikteki bu haktan önceden feragat edemez.
Cayma hakkını kullanması için tüketiciye on dört günlük bir süre tanınmıştır. Cayma süresi, hizmet ifasına ilişkin sözleşmelerde sözleşmenin kurulduğu gün; mal teslimine ilişkin sözleşmelerde ise tüketicinin veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişinin malı teslim aldığı gün başlar.
Satıcı/sağlayıcı malı kendisinin geri alacağına dair bir teklifte bulunmadıkça, tüketici cayma hakkını kullandığına ilişkin bildirimi yönelttiği tarihten itibaren on gün içinde malı satıcı veya sağlayıcıya ya da yetkili kişiye geri göndermekle yükümlüdür. Satıcı/sağlayıcı da tüketiciden aldığı ödemeyi iade etmekle yükümlüdür.
Mesafeli sözleşmelerde tüketicilerin karşılaştığı sorunlardan birisi de satıcı/sağlayıcının edimini zamanında ifa etmemesidir. Bu sorunu gidermek amacıyla TKHK ile önemli bir hak getirilmiştir. TKHK m. 48/III uyarınca; satıcı/sağlayıcı, tüketicinin siparişinin kendisine ulaştığı andan itibaren taahhüt edilen süre içinde edimini yerine getirir. Mal satışlarında bu süre otuz günü geçemez. Satıcı/sağlayıcının bu süre içinde edimini yerine getirmemesi durumunda tüketici sözleşmeden dönebilir.
Tüketicilere özellikle internet üzerinden yaptıkları mesafeli sözleşmelerde ne tavsiye edersiniz?
Mesafeli sözleşmelerin özellikle pandemi döneminde kurulma tekniğinin sağladığı faydalar gerçekten çok önemlidir. Ancak bunun yanında mesafeli sözleşmeler, tüketici bakımından birtakım riskler de içermektedir.
Öncelikle mesafeli sözleşmelerde tüketici karşı tarafla fiziksel olarak bir araya gelip mal ve hizmetin nitelikleri hakkında yeterli bilgileri alma, varsa sorularını sorma, mala fiziksel olarak dokunup, onu test edebilme olanağından yoksundur. Tüketiciye bu sorunla baş edebilmesi için, edinmek istediği mal veya hizmet bakımından daha ayrıntılı ve özenli bir araştırma yapması tavsiye edilir.
Bunun yanında iletişim araçlarının, özellikle de internet ortamının sağladığı sürat nedeniyle tüketici aceleyle karar verme riskiyle de karşı karşıyadır. Tüketici yeterince araştırmadan, kendi ekonomik durumunu düşünmeden, internet ortamında kendisine sunulan görsellerin cazibesine kapılarak ani bir karar verebilir. Bu durum tüketicinin sözleşme kurma yönündeki iradesinin sağlıklı bir şekilde oluşmasını engellemektedir. Her ne kadar tüketiciye cayma hakkı tanınmış olsa da yine acele ile verdiği karar tüketici bakımından sorun doğurabilir. Bu nedenle tüketicinin ihtiyaçları ve ekonomik durumu çerçevesinde hareket etmesi, hızlı davranmaması gerekir.
Ayrıca tüketici, kurulan sözleşmenin ifası safhasında yaşanabilecek olumsuzluklar karşısında da korunmaya muhtaç durumdadır. Her ne kadar TKHK bu konuda tüketiciyi koruyucu düzenlemeler getirmiş olsa da, mesafeli sözleşmelerin en önemli özelliği, özellikle satış sözleşmelerinde teslimin kargo kullanılarak yapılması ve kargo ile yaşanabilecek sorunlardır. Tüketici teslim aldıktan sonra paketi açarken bunu kamera ile kaydetmesi, özellikle bozulma, kırılma olasılığı olan ürünler bakımından önemlidir.
Mesafeli sözleşmelerde karşılaşılabilecek bir diğer sorunda sözleşmelerin genellikle kredi kullanılarak yapılması ve kredi kartlarının bilgilerinin çalınma ya da yanlış kişilerin eline geçme olasılığının artmasıdır. Bu konuda riski en aza indirgemek amacıyla internet kullanımı için birçok bankanın sunduğu, limiti düşük özel kredi kartları tercih edilebilir.
Biyografi: Prof. Dr. Şebnem Akipek Öcal
Akademisyen, Arabulucu, Avukat (Ankara Barosuna kayıt 1990).
Hukuk eğitimi: Profesör, Aralık 2010, Doçent, Mayıs 2004, Doktora (PH. D.) Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mayıs 1998, Yüksek Lisans (LL.M.) University of London, London School of Economics and Political Science, Ekim 1991, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi-birincilikle mezuniyet, Haziran 1989.
Çalıştığı kurum ve görevleri: Medeni Hukuk Profesörü, TED Üniversitesi Öğretim Üyesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi; Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eski Hukuk Müşaviri, Ankara Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Eski Müdürü, Kadir Has Üniversitesi Eski Dekanı, TED Üniversitesi Eski Rektör Yardımcısı. Misafir Öğretim Üyesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Ufuk Üniversitesi, TED Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi.
Uzmanlık alanları: Sözleşmeler Hukuku, Sorumluluk Hukuku, Taşınmaz Hukuku, Elektronik Ticaret Hukuku, Tüketicinin Korunması Hukuku, Sağlık Hukuku, Banka Hukuku, İnşaat Hukuku, Fikri ve Sınaî Haklar, Uluslararası Ticari Tahkim Hukuku, Uluslararası Satım Sözleşmeleri (CISG), Aile Hukuku, Miras Hukuku.