Devlet Bahçeli, Alparslan Türkeş’in mezarını ziyaret ettiğinin ertesi günü Yassıada’ya gidip “Dar kadrolu cuntacı oluşum Türkiye’nin on yıllarını gasp etmiştir” açıklaması yapıyor. Peki Bahçeli, MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in gururla dile getirdiği “27 Mayıs’ın yapıcısı biziz” açıklaması hakkında ne düşünür?
Mevlana’nın bir sözüyle başlayayım. Ne demiş büyük filozof; “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.”
Siyasette tutarlılık önemlidir; çelişkilere yer yoktur. Büyük bir neden olmaksızın rotadan 180 derecelik sapmalar sorgulayan kafalarda kuşkuyla karşılanır ya da karşılanmalıdır. Siyaset, danışmanların hazırladığı önüne konulan metinleri prompterden okumaktan çok daha çetin bir mücadele gerektirir.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 27 Mayıs Darbesi’nin Türkiye’nin yıllarını gasp ettiğini açıklayıp Adnan Menderes ve iki bakanın idamını eleştirdi. Peki, 27 Mayıs Darbesi’nin planlayıcılarından birinin kurduğu parti olan MHP’nin bugün genel başkanlık koltuğunda oturan zatın gerçek düşüncesi ne?
Bildiğiniz gibi 27 Mayıs Darbesi, içlerinde ihtilalin kudretli albayı Kur.Alb.Alparslan Türkeş’in de bulunduğu 38 alt rütbedeki subayın oluşturduğu cunta tarafından planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Ancak bir süre sonra Türkeş ile beraber hareket eden 13 subay, yönetimin sivillere devredilmemesi konusunda ısrarcı olmaları üzerine diğer cuntacılarla ihtilafa düşmüş ve siyasi tarihimizde “Ondörtler Olayı” olarak bilinen girişimle yurtdışı görevlere gönderilerek ülkeden uzaklaştırılmışlardır. Ülkeye dönüşünde siyasete giren Türkeş, militarist tandanslı kişileri çevresinde toplayarak MHP’yi kurmuştur. Bugünkü MHP, Alparslan Türkeş’in fikir babası olduğu partidir.
Son dönemde demokrasi havarisi kesilen Devlet Bahçeli’nin çelişkilerini ya da yaşadığı kafa karışıklıklarını gözler önüne sermek için böyle kısa bir siyasi tarih hatırlatmasına ihtiyaç vardı. Bahçeli’nin başında bulunduğu partinin siyasi geçmişi işte böyle.
Şimdi de Bahçeli’nin 27 Mayıs ile ilgili açıklamalarına ve tavırlarına bakalım:
“27 Mayıs 1960’da onuruna düşkün Türk milletinin egemenlik hakları, var oluş haysiyeti bir yanda ağır yara almış, diğer yanda müteakiben kurulan sipariş mahkemeler eliyle yargılanmıştır. Sandık yerine silahı tercih eden dar kadrolu cuntacı oluşum yalnızca seçilmiş bir iktidarı değil, Türkiye’nin on yıllarını da gasp etmiştir.”
Bunu söyleyen Demokrat Parti’nin siyasi mirasçısı Süleyman Demirel ya da idamın eşiğinden dönen Celal Bayar değil. Bunu söyleyen, darbenin planlayıcısı ve demokrasiye geçilmemesi konusunda ısrarcı olan hatta bu uğurda sürgüne gönderilen Alparslan Türkeş’in mezarını ziyaret ettiğinin ertesi günü Yassıada’ya gidip Cumhurbaşkanı ile birlikte elleri havaya kaldırarak Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın açılışına katılan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli.
MHP’nin, darbenin planlayıcısı Alparslan Türkeş’in kurduğu parti olduğu ve bugün bu partinin genel başkanlık koltuğunda Devlet Bahçeli’nin oturduğu gerçeğinden hareketle Bahçeli’ye dört sorum olacak:
- Alparslan Türkeş’in gururla dile getirdiği “27 Mayıs’ın yapıcısı biziz.” açıklaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Alparslan Türkeş’i, Türkiye’nin on yıllarını gasp eden bir darbeci olarak mı görüyorsunuz?
- Bu on yılların içinde Türkiye’nin terörle kavrulduğu 70’li yıllar da var mıdır?
- Alparslan Türkeş’in o günlerdeki, iktidarın sivillere bırakılmaması ve cunta yönetiminin devam etmesi yönündeki düşüncesinden dolayı kendisini demokrasi düşmanı olarak adlandırıyor musunuz?
Bu soruları Bahçeli’ye bugün sorabilecek herhangi bir gazeteci var mıdır bilmiyorum ama olur da yandaş basından başını kaldırıp yelpazenin diğer kanatlarında da ne yazıyor diye bakarken bu yazıya denk gelir ve sorularımı cevaplandırmaya layık bulursa büyük mutluluk duyacağım.
Bahçeli’nin millete demokrasi dersi vermeden önce bu soruların cevabını vermesi ve kendi iç hesaplaşmasını yapması gerektiği kanaatindeyim.
Oy kaygısının ne getireceği, zamanın ne göstereceği bilinmez. Olaylar insanı öyle bir noktaya getirir ki, ne olduğu gibi görünmenin ne de göründüğü gibi olmanın önemsenmediği noktaya sürüklenebilir kişi. İşte o noktadan sonra insan artık melodram kahramanının işini kolaylaştıran beklenmedik rastlantıların yaratıcısı basmakalıp karaktere dönüşür.
Nasıl bir duygudur acaba mezarını ziyaret ettiğin başbuğunu ertesi günü darbeci ilan etmek; üstelik onu Türkiye’nin on yıllarını gasp etmekle suçlamak?