Kemal Kılıçdaroğlu: Bugün, Türkiye’de rüşvetsiz iş yapmak mümkün değil. Devlette muhatap olduğun andan itibaren rüşvetsiz iş yapmanın mümkün olmadığını görüyoruz.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı hukuktan söz eden Kılıçdaroğlu, “Kime hangi rantlar, garantiler verilecek kimse bilmiyor. Ekonomi kayıt dışında. Böyle olunca rüşvet vermek daha kolay oluyor. Çünkü paranın hesabı hiçbir yerde kayıtlı değil. ” ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Satırbaşları şöyle:
Tarihin bize yüklediği ciddi bir sorumluluk var. Hep birlikte çalışacağız. Hiç kimseyi ayırmayacağız. Herkesten yana olacağız. Birisine haksızlık yapıldıysa onun yanında olacağız. Sevgiden, hoşgörüden yana olacağız. Derdi olan bize geliyor. Biliyor ki biz onların dertleriyle dertleneceğiz.
Şoförlerin sıkıntıları
Bundan iki hafta önce bir grup şoför esnafı geldi. Hiçbir parti bizim dertlerimizle ilgilenmiyor dediler. Ben Gebze’de kamyon şoförlerinin olduğu yere gittim. Konya’da, Ankara’da gittim. Kütahya’ya gittim. Hatta şoför bir arkadaş somonu ikiye böldü beraber yiyelim dedi. Sizin sorunlarınızı dile getirdik ama yeteri kadar size ulaştıramadık.
Bir önerge verin dediler. Olur dedik. Uşak Milletvekilimiz Özkan Yalım önergeyi verdi. Şunu iyi bilin AK Parti ve MHP milletvekilleri tarafından reddedilir sizin önergeniz dedik. Hayır, biz onlarla da konuşacağız dediler. Önerge konuşuldu. MHP’li milletvekilleri tek laf etmediler. AK Partililer çıktı her şey güllük gülistanlık. Önerge oylandı ve reddedildi.
Şimdi o arkadaşlarla sesleniyorum. Sizin sorunlarınızı çözmeye hangi parti kararlı? Hangi parti sizin yanınızda. Sandık gelecek, gidip oy kullanacaksınız. Doğrunun, haklının yanında durun.
Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin Aylığı
Kısa Çalışma Ödeneği ve Ücretsiz İzin aylığı ödeniyordu. Rakamlar çok küçüktü ama olsun. KÇÖ 456 gün sürdü, ücretsiz izin aylığı 433 gün sürdü. Bu ayın sonunda bitecek. Bu ayın sonunda bitmemesi gerekiyor. Bunu sürdürmek gerekiyor. Bu paraları kesmeyin, işsizlik patlar. Türkiye çok daha büyük sorunla karşı karşıya kalabilir.
Herkesin işi gücü olsun deriz ya. İşsizliği önlemek için en hızlı ne yapacaksınız diye sorarlar bazen. Kamunun bütün kadrosunda boş kadroların atamalarını yapacağız. Atama bekleyen öğretmenler var tamamının atamasını yapacağız.
Erdoğan geçtiğimiz günlerde Hatay’a gidiyor. Atanamayan öğretmenler demişler ki, “Siz bize 80 bin öğretmen alacağız dediniz” demişler. Erdoğan demiş ki, “Biz aldık 20 bin kişi. Hiç açık yok tam aksine fazlalık var” demiş. Okuyunca acaba bu yanlış mı dedim. Devletten habersiz. En tepedeki insan devletten habersiz. MEB’in verilerine bakıyorsunuz 107 bin 709 öğretmen açığı var ama Erdoğan’a göre açık yok. Saray’da öğretmen yok ondan. Saray’da herhangi bir sorun yok. Nereden çıktı bu açık, öğretmen. Devleti bunlar yönetiyorlar.
‘Siyasi idamlar doğru değildir’
İhvan konusundaki tutumumuzu bütün dünya bilir. İnançların siyasete alet edilmesini asla istemeyiz. Mısır’daki değişime de saygı duyduk her zaman ama siyasi idamlar doğru değil. Mısır’daki yöneticilere seslenmek isterim. Türkiye’de de geçmişte siyasi idamlar oldu. Gencecik filinta gibi evlatlarımızı darağacına yolladık. Şimdi hepimiz üzülüyoruz. Şimdi astığımız insanlar için havaalanları yapıyoruz, üniversitelere, okullara adlarını veriyoruz. Siyasi idamlar doğru değildir.
Erzurum çıkarması
21-22 Haziran tarihlerinde toplam 55 CHP’li Erzurum’a çıkarma yaptı. Uzun yıllardır Erzurum’dan milletvekili çıkartamıyoruz. Kabahat Erzurumlularda değil biz de. Ankara’da oturduk gayet güzel açıklamalar yaptık sonra dönüp Erzurumlulara niye bize oy vermiyorsun dedik.
Erzurum’un her ilçesini gezdi arkadaşlarımız. Yardımlar kesilir mi diye bir endişe var. Erzurumlu ihtiyaç sahibi kardeşim, iktidar değiştiğinde yardımlar kesilmeyecek tam tersine artacak.
Türkiye’nin bütün illerinde işsizlik kol geziyor. Babam doğuda görev yaparken Erzurum bizim için çok büyük bir kentti. Giden arkadaşların bana verdiği raporlar hiç de iç açıcı değil. Merkezde bir kadın bizim arkadaşlarımızın yanına geliyor. “Siz kendiniz nasıl yaşıyorsanız, bizim de hakkımız var yaşamaya. Eşim 47 yıllık öğretmen emekli oldu, oğlum polis. Hiçbir şey almaya gücümüz yetmiyor. Yetişin imdadımıza. Bittik, tükendik. Kanal İstanbul’u ne yapacağım? Erzurum’a Van’a fabrika yapsın. Çocuklarımız meyve diye ağlıyor alamıyoruz” diyor. Ben ne anlatayım?
Erzurumlu kardeşimiz, “Suriyeliler işte bizim çocuklar boşta” diyor. O da haklı. Genç bir arkadaşla karşılaşmışlar. Benim için, “Adam iyi adam, namuslu bir adam. Doğru konuşuyor da bir de müslüman olsa” demiş. Elhamdürillah müslümanız. Allahımız, peygamberimiz, kitabımız bir kardeşim ama biz din ticareti yapmayız. Herkesin inancına saygı gösteririz. Bundan sonra Erzurum’a yine gideceğiz.
‘Ekonomi ve hukukta devlet kayıt dışına çıkmaya başladı’
Devletin iyi yönetilmediğini hepimiz biliyoruz. Çünkü saray otoritesi devleti yönetmek için değil devlet olmak için geldi. Ben devletim diyor. Devlet dediğiniz kurum yıpranmaya ve çürümeye başlıyor. Öyle bir noktaya geldik ki 19 yılın sonunda ekonomi ve hukukta devlet kayıt dışına çıkmaya başladı.
Bunu bilinçli yaptılar. Önce, bütün bakanlıklarda özellikle Maliye ile ilgili bakanlıklarda teftiş kurullarını kapattılar. Gerek yok bunlara dediler. Böylece ekonomide kayıt dışılığın bürokratik alt yapısını süratli bir şekilde oluşturdular. Devlette liyakat vardı tamamen kaldırdılar yandaşları getirdiler.
‘Türkiye’de rüşvetsiz iş yapmak mümkün değil’
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu tür rezalet hiç görülmedi. Bakanların, vekillerin, valilerin önünde rüşvet tartışması yapıldı. Serik’te. Belediye Başkanı tahammül edemiyor, “Yazıklar olsun size” diyor. Devleti kayıt dışına çıkarıyor. Savcı soruşturma açtı mı? Tık yok. Türkiye şu anda Avrupa’nın en büyük kara para aklayıcısı ülkelerinden biridir. Böyle bir rezaleti hiç görmemiştik. Ne kadar rezil iş varsa hepsini sineye çektiler, parayı getirin dediler. Ekonomiyi aşama aşama kayıt dışına çıkarttılar. Hukuku da aşama aşama kayıt dışına çıkarttılar. Bu paralar nerelere gidiyor? Kim alıyor bu paraları? Sadece bu işi yapanlar mı? Neden Saray ve beslemeleri sessiz kalıyor bu konuda? Beslendikleri için. Bugün, Türkiye’de rüşvetsiz iş yapmak mümkün değil. Devlette muhatap olduğun andan itibaren rüşvetsiz iş yapmanın mümkün olmadığını görüyoruz.
Kayıt dışı ekonomi
Devlet Planlama Teşkilatı yatırımları belirlerdi. Artık devletin bütün yatırımlarını beşli çete belirliyor. Kendilerine göre planlama yapıyorlar. Garanti de veriyorlar. “Ya CHP iktidar olur elimizden alırsa?”, “Meraklanmayın. Londra mahkemelerini yetkili kılarım” diyor. Dolayısıyla devletin bütün büyük yatırımlarını beşli çete sarayın desteği ile yapıyor. Bunu da Cumhuriyet tarihinde ilk kez tanık oluyoruz. Kime hangi rantlar, garantiler verilecek kimse bilmiyor. Ekonomi kayıt dışında. Böyle olunca rüşvet vermek daha kolay oluyor. Çünkü paranın hesabı hiçbir yerde kayıtlı değil.
Havuz medyası var malum. Hala kayıt dışı tirajlar üzerinden devleti soymaya devam ediyorlar. Onlar da verilen bu rüşvete ortaktırlar. Böyle bir rezaleti Türkiye hiç yaşamadı.
‘Damat ile kayınpeder 128 milyar doları buharlaştırdı’
Kayıt dışının en temel özelliği kayda alınmamasıdır. Bunun önüne devletin şeffaf olmasıyla geçilir. Kim getirecek bunları? Devleti yöneten siyasi partinin getirmesi lazım.
En güçlü kurumlarımdan biri olan şimdi şamar oğlanına dönen Merkez Bankası. Kanuna aykırı olarak yetkiyi aldılar Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verdiler. Damat ile kayınpeder 128 milyar doları buharlaştırdı.
AK Partili ve MHP’li kardeşlerime seslenmek isterim. Siz de temiz insanlarsınız, vergi veriyorsunuz. Nasıl olur da Erdoğan ve ailesi yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vergi vermemek için hesap açıyorlar? Milyon dolarları orada kazanıyorlar, devlete de beş kuruş vergi ödemiyorlar. AK Partili kardeşim senin vicdanın, ahlakın bunu kabul ediyor mu?
10 bin dolar alan siyasetçi
Kayıt dışı büyüdüğü zaman alınan rüşvetler de büyür. Rüşveti kamu görevlisi alır. Devletin İçişleri Bakanı sayın Süleyman Soylu devletin televizyonuna çıkıp “Her ay bir siyasetçiye 10 bin dolar ödeniyor” dedi. Erdoğan’dan tık çıkmadı. Peki hala rüşveti savunana oy vermeye devam edecek miyiz? Kendi vicdanınıza sorun. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bütün yolsuzlukların ilkini yaşıyoruz.
TÜİK’in görevi ne allah aşkına? Doğru hesap yapmak değil midir? Bu adamlar pazara gitmiyor mu? Saray’dan talimat gelmiş. Enflasyonu düşük gösterin ki bunlara az para verelim diye. Birilerine tonlarca para, bir de diğerine sana zam yaptım diyor. İşçinin emeklinin oturup düşünmesi lazım.
Parlamentonun bu kadar aşağılandığı bir dönemi hiç yaşamamıştık. Yolsuzluklara ve hırsızlıklara destek veren bir organa dönüştürdüler burayı.
Hakim gelen talimata göre karar veriyor. Hukuk da kayıt dışına çıkmış oluyor. Türkiye farklı bir sürecin içine süratle giriyor.
‘Hepsi Saray tarafından koruma altına alınmış durumda’
Erdoğan şahsım hükümeti, Türkiye’yi felakete sürükleyen bir sürecin içindedir. İşsizlik, yoksulluk, rüşvet, yolsuzluk, uyuşturucu hepsi var. Hepsi Saray tarafından koruma altına alınmış durumda, hepsinden besleniyorlar. Mahkemeye de vermiyorlar. Bari bir namuslu hakim buluruz da bunları ispat ederiz.
İstanbul Sözleşmesi
Kadına şiddeti engelleyecek, önleyecek olan uluslararası bir sözleşme. Güzel bir kentimizin ismi var orada. Meclis’ten oy birliği ile geçmiş. Bir sabah kalkıyoruz ben bunu kaldırdım. Kimsin sen? Meclis’in üstünde misin? Şimdi olay Danıştay’da. Danıştay’daki hakimlere de sesleniyorum. Eğer aklınızı kiraya vermediyseniz, o sözleşmeyi yeniden ihya etmek zorundasınız. Yapmadığınız taktirde sizde Saray’ın kalemşörleri olarak anılacaksınız.
İBB’deki yolsuzluklar
İBB’de milyarlarca yolsuzluk var. Dosyaları çıkarttı, İçişleri Bakanlığı sarayın talimatı ile harekete geçti bütün dosyaları aldı. Haramzadeyi, yolsuzlukları yapanı korumak nedir? Bunlarda vicdan, hukuk var mı? Öyle bir rezaletle karşı karşıyayız ki hukuk kalmadı.
‘Kadı da satın alındı, baştaki de satın alındı’
Hükümetin ekonomide ve hukukta kayıt dışına çıkması yönetimin mafyaya teslim olması anlamına gelir. Yeraltı dünyası talimat verir, siyasi otorite gereğini yapar. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti yeraltı dünyası tarafından yönetilmektedir. Fatih Sultan Mehmet Han’ın çok güzel bir lafı var. “Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür.” diyor. Kadı da satın alındı, baştaki de satın alındı. Böyle bir noktadayız.
Sarayda lağım patladı bütün dünya kokuyu hissediyor. Onlar o kokuyu hissetmiyorlar. Öyle bir noktaya geldik ki AYM Başkanı bile konuşmak zorunda kaldı. Mahkemelerin adalet arayışına cevap veremediği bir yerde hukuk dışı arayışların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Devleti hukukun dışına çıkarttılar, her şey kayıt dışı. Mafya siyaseti besler hale geldi.
Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bu millet çok badire atlattı. Allah’ın izni ile iktidar olduğumuz zaman göreceksiniz, bu memlekete gerçek anlamda adaleti getireceğim hiç kimsenin endişesi olmasın. Kul hakkı yiyenin burnundan fitil fitil getirmezsem bana da Kılıçdaroğlu demesinler. Bizim önceliğimiz bu memlekete adaleti getirmektedir.
‘Günaydın beyefendi günaydın’
Erdoğan talimat veriyor belediyeler canlı yayınlasın ihaleleri diye. Günaydın beyefendi günaydın. Beyefendi küpünü doldurdu ya, şimdi canlı yayınla diyor. CHP’li belediyeler yapıyor ya siz de yapın diyor. Dolayısıyla rüşvetten, yolsuzluktan beslenenler adaleti getiremezler. Ayrıca ekonomiyi ve hukuku kayıt dışına alırsanız belli bir süre sonra egemen güçlerin esiri olursunuz. Malı ne kadar götürdüğünüzü santim santim takip ederler. Türkiye’nin temel sorunlarından birisi devleti yönetenlerin egemen güçlerin esiri olmuş olmasıdır.
‘Söke söke alırlar’ tartışması
Yabancı güçler parayı ‘söke söke’ alırmış. Dış güçlerin temsilcisi söylüyor. Alacağım, alacağım söke söke alacağım. Buradan bir daha söyleyeyim. Bu işe giren müteahhit kendisini unutsun. Bu işe kredi veren unutsun kendini. Bunun altına imza atan bürokratın burnundan fitil fitil getireceğim.
O Tank Palet fabrikasını söke söke Katar Ordusu’ndan alacağız. Söke söke Süleyman Şah Türbesi’ni vatan toprağına götüreceğim.
Erdoğan diyor ya ‘Dış güçler gelir sizden söke söke alır’ diye. Senin adın Erdoğan benim adım Kılıçdaroğlu. Sen onlara teslim oldun biz hiç kimsenin önünde boyun eğmeyiz. Ben kul hakkı yemem, sen kul hakkı yersin. Benim ailemin, çocuklarımın yurtdışında parası yoktur, başım dik gezerim. Aramızda siyah ile beyaz kadar fark var.
Bahçeli’ye yanıt
Sayın Bahçeli demiş ki, “Siyasi muhataplarımıza çağrımdır. Gelin bu üniversite sınavlarını kaldıralım” demiş. Güzel ama benim Bahçeli’ye bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haberim şu, üniversite sınavı kaldırıldı. Kötü haber bizim çocuklarımız için değil.