CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu: Süleyman Soylu, Erdoğan’ı teslim almış durumda, edindiği bütün bilgileri Bahçeli ile paylaşır. Erdoğan, Bahçeli’yi ikna etmediği sürece alamaz!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddialarının odağında olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında konuşurken, “Soylu, Erdoğan’ı teslim almış durumda. Erdoğan’ın bütün sırlarına vâkıf. Soylu edindiği bütün bilgileri Bahçeli ile paylaşır. Erdoğan, Bahçeli’yi ikna etmediği sürece alamaz” dedi. Kılıçdaroğlu, eski CHP milletvekili, sanatçı Zülfü Livaneli’nin açıklaması sonrası başlayan Deniz Baykal tartışmalarına ilişkin de, CHP’nin “Baykal sorunu olmadığını” söyledi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet‘ten İpek Özbey’in sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, Peker’in iddiaları karşısında AKP tarafından “yalnız bırakıldığı” tartışılan Soylu hakkında konuştu. Kılıçdaroğlu, “Soylu, Erdoğan’ı teslim almış durumda. Soylu edindiği bütün bilgileri Bahçeli ile paylaşır. Soylu’nun ‘Azdan az, çoktan çok gider’ diye bir cümlesi oldu televizyon programında. Yani ‘Bana bir zarar gelirse asıl zararı onlar çeker’ demek istedi. Bu, aslında açık ve net bir tehditti. Ve tehdit karşı tarafta algılandı ve kabullenildi, çünkü önlem alması gereken kişi ve çevresi çok kirli. O da bu kirliliğin farkında. Soylu’ya bir şey diyemediler. Bahçeli de bütün kendi bürokratik kadrolarını bu vesile ile devlete yerleştiriyor. Bahçeli için zaten sorun yok. Soylu’ya destek çıkarak Erdoğan’ı kendi istediği her şeyi yerine getirecek şekilde konumlandırıyor. Bu tablo, AKP’li vekilleri ne kadar rahatsız ediyor, bilmiyoruz. Erdoğan, Süleyman Soylu’yu görevden alamaz. Bahçeli’yi ikna etmediği sürece alamaz” ifadelerini kullandı.
AKP içinde de rahatsızlık olduğunu düşünen Kılıçdaroğlu, “AKP’nin içinde de vicdanlı insanlar var, bu gidişten rahatsızlar. ‘Türkiye böyle bir pozisyonla karşı karşıya kalmamalıydı’ diyen insanlar var. ‘Bu kadar çürümenin, bu kadar kokuşmanın olduğu yerde siyaset kurumuna güven dip yapacak’ diyen bir kesimden söz etmek mümkün, fakat Soylu, İçişleri Bakanlığı’yla Emniyet İstihbarat’ı, Jandarma İstihbarat’ı, bütün valileri, kaymakamları, Emniyet müdürlerini yönetir pozisyonda. Soylu, Erdoğan’ın bütün sırlarına vâkıf” diye konuştu.
CHP lideri, eski CHP milletvekili Zülfü Livaneli’nin eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile ilgili sözlerine ilişkin de konuştu.
“Başlayan bir tartışmada Zülfü Livaneli “CHP’nin, Baykal gerçeğiyle hesaplaşması şart” dedi. Grup toplantısında bir açıklama yaptınız ama bu meseleyi kendi içinizde tartıştınız mı?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Hayır, tartışmadık. Gerek duymadık. CHP’nin böyle bir sorunu yok” dedi.
Kılıçdaroğlu, “Yapay tartışma. Gündemi saptırmaya yönelik tartışmalar. Türkiye’nin bu kadar derdi varken, çocuğunun karnını doyuramadan yatağa yatıran binlerce anne varken, çöp konteynırlarından beslenenler varken, “askerimiz Afganistan’a mı gidecek” diye kaygılanırken, mafyayla siyasetin iç içe geçmiş çıkar ilişkileri ortaya saçılmışken, bunların üzerine sünger çekelim, CHP’yi konuşalım, yok böyle bir şey…” ifadelerini kullandı.
“Baykal, Livaneli’nin iddia ettiği gibi Kürtleri, Alevileri, ezilenleri sevmediğini söylemiş olabilir mi?” sorunusu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Hayır” dedi.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı
CHP lideri, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanlı adaylığı hakkındaki soruya ilişin ise, “Halk belediye başkanlarımızdan memnun; tamamı, gerçekten de olağanüstü bir çabayla görevlerini yerine getiriyorlar. Bu, o ilde, ilçede, beldede yaşayan vatandaşlar kadar bizi de mutlu ediyor. Belediye başkanlarımızın birinci görevi, halka verilen sözleri tutmak” şeklinde yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu, kendisinin aday olup olmayacağına ilişkin soruya ise, “En başta nerede durduysam yine aynı yerde duruyorum. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda Millet İttifakı liderlerinin bu konuyu konuşmaları lazım. Arkadaşlarım kendi görüşlerini dillendirmiştir” dedi.
“Erdoğan beni susturmak istiyor, çünkü Erdoğan’ı en sert eleştiren benim”
Yasam dokunulmazlığının kaldırılması için hakkında fezleke hazırlanan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, konuya ilişkin şunları söyledi:
“Erdoğan beni susturmak istiyor, çünkü Erdoğan’ı en sert eleştiren benim. Hiçbir eleştirim haksız değil. Üstelik sorunların nasıl çözülmesi gerektiğini de anlatıyorum. Erdoğan’ın tahammül edemediği ikinci nokta. Çünkü eleştiriyi karşı eleştiriyle giderebilir ama çözüme karşı kendi çözümünü üretemiyor. Çünkü bir çözümsüzlük içinde. O zaman ne yapalım; Kılıçdaroğlu’nu susturmamız lazım. Beni nasıl susturacak? Ya hapse atacak ya siyasi cinayet işlenecek. İkisinden de korkmuyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi’ni bilmiyorlar. Tazminat davaları açıyor. Acaba susturabilir miyiz diye. Olmadı. Linç girişimleri de tutmadı. Millet İttifakı’nı dağıtma arayışlarına girdiler. O da olmadı. Bu fezlekelerin tamamı uydurma zaten. FETÖ döneminde de böyle fezlekeler gelirdi. Silivri’de İlker Başbuğ’u ziyaret etmiştim. Çıkışta, ‘Burası İkinci Dünya Savaşı sonrası Nazi kampları gibi bir kamptır. Bütün aydınlar, düşünürler, gazeteciler, avukatlar, komutanlar hapiste. Toplama kampına dönüştü burası’ demiştim.
Ben Ankara’ya gelmeden hakkımdaki fezleke Ankara’ya ulaşmıştı. Tablo yine aynı. Talimatla fezleke yazdırıyorlar. Bir de şu var: Yargıda kim Kılıçdaroğlu hakkında yüksek tazminata hüküm kurarsa ya da fezleke yazarsa yargıda yükselme yolu açık. Bakın Sezgin Baran Korkmaz ile ilgili kararı veren, süratle mal varlıkları üzerindeki tedbirleri kaldıran, yurtdışına çıkış yasağını kaldıran kişilerden biri Adalet Bakan Yardımcısı oldu.
Onun tepesindeki kişi de Anayasa Mahkemesi’ne üye oldu. Mafyayla, yeraltı dünyasıyla yargının, siyasetin birlikteliğine bakın. Birinin karaparası var, dünyayı dolandırmış ama onu rahatlatan bütün kararları alanlar yargının tepe noktalarına atanıyorlar. Bunu yapan da kirli siyaset. Güç ve eylem işbirliğine bakın…”