80’li yılların new romantic grubu Spandau Ballet’in şarkı yazarı ve gitaristi olarak tanınan Gary Kemp Temmuz ayında Insolo adıyla, ikinci solo albümünü çıkardı.
Kimi müzikseverler tarafından müzik tarihinin en güzel dönemi olarak nitelenen 80’li yıllar, birçok yeni müzik akımının doğduğu, rengarenk bir yelpazeyi andırır. Dinleyicilerin özlemle anımsadığı bu akımların arasında günümüzün müziğinde en çok izine rastlanan synth-pop olsa gerek. 1980’lerin hemen başında ucuz ve kolay kullanılır olmalarının etkisiyle tüm dünyaya hızla yayılan synthesizer’ler, İngiltere’deki gece kulüplerinde ilgiyle izlenen new romantic grupları tarafından temel enstrüman olarak benimsenince, synth-pop müzik listelerinin üst sıralarını zorlayacak kadar popülerleşti.
Glam-rock, bilim kurgu ve romantizmi bir araya getiren new romantic akımı içerisinde başı çekenlerden birisi Londralı beşli Spandau Ballet idi. Gitarda Gary Kemp, vokalde Tony Hadley, bas gitarda Martin Kemp, saksafonda Steve Norman, davulda John Keeble ile yol çıkan ünlü beşli, 1980 yılında ‘To Cut A Short Story Long’ parçasıyla yaptığı çıkışın ardından Duran Duran ile girdiği yarışın aşıladığı güç ile ardı ardına ölümsüz şarkılara imza attı.
Spandau Ballet’in müziğini tanımlayan en önemli noktalardan biri solo enstrümanı olarak, gitar ve synthesizer yerine, saksafonu tercih etmesidir. Tony Hadley’in yumuşak yorumu ve Steve Norman’ın kulakları okşayan romantik soloları ile gönülleri fetheden ünlü grup müziğinde funk, caz, soul ve synth-pop’a özgü ögeleri bir araya getirerek bir 80’ler efsanesi olarak adını müzik tarihine altın harflerle yazdırdı.
Spandau Ballet’in gitaristi Gary Kemp, grubun sound’unda saksafon ön planda olduğu için, gitar performansından çok şarkı yazarlığı ile övülür, ‘Britanya’nın En İyi Şarkı Yazarı’ olarak anılırdı. Müzik dünyasının zirvesindeyken ‘The Krays’ filminde üstlendiği başrol performansıyla ilgili olumlu eleştiriler alınca aktörlüğe yönelmeye karar verdi. Bunun üzerine ünlü beşli, şarkı yazarı Gary Kemp’siz yoluna devam edemeyeceği için, 1990 yılında dağılma kararı aldı.
Kemp, 1992 yılında Bodyguard filminde üstlendiği yardımcı rol ile sinemada dikkat çekici bir adım daha atmasına karşın, sonraki çalışmalarında başarı elde edemeyince televizyon yapımlarına yöneldi. Bu arada, 1995 yılında ‘Little Bruises’ adıyla bir solo albüm çıkartarak müziğe göz kırpmaktan da geri durmadı. Little Bruises, kelt müziğinin gaydasıyla süslü şarkılarıyla listelerde beklenen patlamayı yapamayınca müzikten daha da uzaklaşıp vaktinin tamamını oyunculuğa ayırdı, ta ki 2009 yılında Spandau Ballet yeniden bir araya gelene dek.
Spandau Ballet, yeniden birleşmesinin ardından dokuz yıl boyunca yaptığı dünya turlarıyla ikinci baharını yaşadı. 2018 yılında, ünlü grup çalışmalarına ara verme kararı verince, Gary Kemp efsanevi Pink Floyd’un davulcusu Nick Mason’dan aldığı daveti kabul edip Nick Mason’s Saucerful of Secrets grubuna gitarist ve yardımcı solist olarak katıldı. Nick Mason ile yaptığı çalışmayı, kendisini müzikseverlere ilk defa gitarist olarak ifade etme olanağı sunması açısından son derece mutluluk verici bulmakta.
Solist, gitarist ve şarkı yazarı olarak kırk yılı aşan deneyimiyle olgunluk çağını yaşamakta olan İngiliz müzisyen, 2020 yılında kovid-19 pandemisi patlayınca zamanının büyük bölümünü müziğe ayırmış. Ünlü sanatçı, bu çalışmalarının ürünü olarak Temmuz ayının ortasında, Little Bruises’ten 26 yıl sonra, ikinci albümü Insolo’yu çıkardı.
“Insolo albümünü gürültü ve kaos içinde yazdım. Sessiz bir stüdyoya sahibim ama şarkı yazarken piyanomun olduğu odanın kapısını aralık bırakır, köpeğin havlamasını, çocukların bağırmasını duyarım. Ve müzik benim kaçışım oluyor. Çevremdekilerden uzaklaşıp müziğe odaklanmak için enerji harcıyorum. Bunu çok ilham verici buluyorum.”
Müzik yaşamının büyük bölümünü Tony Hadley ve Spandau Ballet için şarkı yazarak geçiren Gary Kemp, son albümünü doğrudan kendisi için yazdığı şarkılardan oluşturmuş. Hislerinden yani; kendisini endişelendiren, güldüren ve etkileyenlerden esinlenerek yaşamına ilişkin geniş kapsamlı bir değerlendirme yapıyor. Insolo’nun tanıtımı için hazırlanan kısa filmde albümün yapım aşamasını ayrıntılı olarak anlatmış.
“Spandau Ballet için şarkı yazmak, belli müzisyenler için ve belli bir sound’da şarkı hazırlamak anlamına geliyordu. Tony için yazıyordum, grubun kendine özgü bir sound’u vardı. Kendim için yazarken her şarkı için farklı bir orkestrasyon ve farklı bir seslendirme düşünebildim. Bu eleştiriyi içimde çok yüksek bir sesle dile getirdim. Uzun zaman boyunca şarkı yazarlığım bir gruba şartlanmış durumdaydı. Spandau için öncelikle müziği besteler ve bir şarkı adı düşünürdüm, sözleri sonra oluştururdum. Ama, bu albüm sözlerle başladı.”
Insolo albümüne genel olarak bakarsak, keyboard altyapısı üzerine kurulu gitar patlamalarıyla renklendirilmiş onbir şarkıdan oluştuğunu söyleyebiliriz. Gary Kemp kayıtları 1981’de edindiği, True ve Gold gibi unutulmaz parçaları kaydederken çaldığı, açık sarı renkli gitarıyla yapmış. Spandau Ballet döneminde grubun yumuşak sound’u nedeniyle gölgede kalan gitar çalma becerisini fazlasıyla göstermekte. Gitar soloları, çok melodik olmasa da, övgüye değer. Solist olarak, Little Bruises albümü ile Nick Mason’s Saucerful of Secrets grubundaki performanslarını aratmamış, yorumu albümün soft rock sound’uyla son derece uyumlu olmuş.
Albümün yapımcılığını Toby Chapman ile Gary Kemp beraber üstlenmişler. Spandau Ballet yıllarında tanışan iki ortak 1984 yılından beri beraber çalışmaktalar. Insolo’nun sound’unu beraber ortaya çıkarmışlar. Gary Kemp, albüm için özel olarak çekilen tanıtım filminde Toby Chapman’dan övgüyle sözetmekte.
“Toby ile çalışmak benim için önemliydi çünkü ona güvenebildim. Beni müzikal açıdan tanıdığı hissine sahiptim. Beni rahatsız edecek bir fikirle ilham vermek istemeyeceğini biliyordum. Şarkıcı olarak en iyi performansı almak için beni oldukça zorladı ama aynı zamanda bu albümdeki asıl önemli noktanın sözler olduğunu da biliyordu. Her şarkının arkasında güçlü bir öykü var. Bu öyküleri müzik ile nasıl ifade edebileceğimizi iyi biliyordu.”
Albümün dikkat çekici şarkılarına değinmek gerekirse, öncelikle albüme adını veren Insolo’dan bahsetmek isterim. Insolo, albümü sürükleyen parçaların başında sayılabilir. Melodik, hafif kasvetli, işe giderken toplu taşıma araçlarında yaşadığımız soru işaretleriyle dolu, sıkıcı dakikaları anımsatıyor. Gary Kemp, albümün tanıtım filminde şarkının yapımına ayrıntılarıyla değinmiş.
“Insolo’yu yazarken, piyanonun başındaydım. İnsanlarla ilgili bir öyküydü. İnsanların bir şehrin içinde bağlantı kurma çabasını anlatıyor. Bir şehir içinde yalnız kalmakla ilgili. Sokaklar ve köprüler dolu ama kimse kimseye bakmıyor, başlar yere inmiş. Kent yaşamı yani. Edward Hopper’in New York’taki Oda tablosundan esinlendim. Bu şarkıyı sinematik veya dramatik bir bakışla yaptım. Orkestrasyonda farklı enstrümanlar kullandık. Bunlar insanların zihninin içini ve dışını temsil ediyor.”
İyi şarkılardan bir diğeri, Haunted… Kemp, şarkıyı yazmaktayken kovid-19 pandemisi patlamış. Sözlerde konu edilen sokaktaki hayaletler salgın hastalık nedeniyle boş kalan sokakları ifade ediyor. Şarkıyı dinlerken, İstanbul’un pandeminin ilk günlerindeki ürkütücü boş sokaklarını hatırladım. İlgimi cezbeden şarkılardan biri de Waiting For The Band’di. Dinlendirici bir şarkı, melodisi akılda kalıcı değil ama sözleri dikkat çekici. Kemp’in profesyonel müzik yaşamına girmeden önce Londra’daki eğlence semti Soho’da geçirdiği günlerle ilgili. Ünlü sanatçı, tanıtım filminde parçanın öyküsünü içten bir dille anlatmış.
“Soho’ya kendimi bulmak için gelirdim. Buraya ilk geldiğim günlerden biri David Bowie’yi izlemek içindi. Geldiğim anda duyduğum heyecanı hatırlıyorum… Sıraya girmek ve içeri yürümek, ön sırada Bowie’nin sahneye çıkışını beklemek… Sahneye çıktığı an Bowie ve ben vardık, geri kalan herkes yokolmuştu sanki. Bir şarkıcının hayranı olduğunuzda onu bir dev olarak görüyorsunuz. Onun bir dev olmadığını sanatçı olduktan sonra anlıyorsunuz. Bu şarkıda çocukluğum ve gençliğimle ilgili masum bir şey yakaladığımı düşündüm. Herkesin hissettiği evrensel bir şey. Çocukluğumu odamda karşıma aldım ve onun deneyimlerini şarkı olarak yazdım.”
Ahead of the Game parçasını canlı, enerji dolu ve mutluluğu kutlayan havasıyla başarılı buldum. I Remember You parçası akılda kalıcı melodisiyle aşıkları dansa davet eden etkileyici bir aşk şarkısı olarak değerlendirilebilir. Son olarak, Too Much parçasına değinmek istiyorum. Kemp, parçada kişisel korkularını anlatmış. Davulu, Queen’in ünlü davulcusu Roger Taylor çalmış. Keyboard girişinden sonra, Kemp’in duygusal yorumunun üstüne eşlik eden etkileyici ritim vuruşları ve sonundaki yumuşak gitar solo Too Much’ı albümün en iyi şarkısı yapmış bence.
80’lerin müziğini özleyenler için biçilmiş kaftan…
Insolo için, yüksek sesli melodisiz ritim müzikleri ile paslanan kulaklarımı temizledi, desem yerinde bir değerlendirme olur bence. Artık çok az rastlanan melodik parçalara duyduğumuz özlemi biraz olsun dindiren, başarılı bir çalışma. Bu yılın en iyi rock albümlerinden birisi olduğuna inanıyorum. Rock müziğinden, özellikle 80’li yılların yumuşak tarzından hoşlananlar zevkle dinleyeceklerdir.