Dünya Öğretmenler Günü’nde, bir öğretmenin işe yaramamış olma algısına dair

Bilindiği gibi 5 Ekim “Dünya öğretmenler Günü”dür. Bu vesileyle halkı, ülkesi ve işi olan eğitim için çalışan ve işini her şeyin üstünde tutan tüm öğretmenlere minnetle…

dünya öğretmenler günü

Aşağıdaki kısa yazı bu nedenle salt “kendini ifade etme” amacıyla yazılmış bir yazıdır. Sadece bir öğretmen için değil, yaptığı her işi en iyi şekilde yapmaya çalışanların, mesleki yaşamlarının sonuna doğru, kendilerini niçin değersiz algıladıklarına dair bir yazıdır.

İyi bir eğitim felsefeniz varsa, iyi bir eğitim yaklaşımınız olur. İyi bir eğitim yaklaşımınız varsa, iyi bir eğitim modeliniz ve sisteminiz olur. Buradan iyi öğretmenler çıkar. Haliyle de, iyi yetişmiş nesiller.


İyi öğretmenler iyi eğitim felsefelerinin, yaklaşımlarının, modellerinin ve sistemlerinin sürdürülebilir olmasını sağlayanlardır. Aksi takdirde hiçbir işlevleri kalmaz. Memur olurlar.

Bir öğretmen için çürüme “eğitim memuru” olmakla başlar. Eğitim memuru, zamanı derse göre değil, dersi zamana göre işleyen ve evine giden/unutan demektir. Doğası gereği olması gereken de budur. Çünkü memur işini yapar ve gider. Keza, memurlaşan öğretmen de “işini” yapar ve gider. Bir süre sonra o iş, sadece evrak işi gibi olmaya başlar.

Türkiye’de en az 50 yıldır giderek yozlaşan ve memurlaşmış bir öğretmen kitlesi vardır. Özetle bu çürüme aşağı yukarı 50 yıldır devam eder. Son 20 yıldır ise kokuşma ve hatta yok olma aşamasına gelmiş devasa bir kitledir bu.


İçine ırkçılık, dincilik, bölücülük, tarikatçılık, cemaatçilik, particilik ve bilumum ideolojik bazı sözde “bilinç” serpiştirilerek, asıl işini unutmuş bir kitleden söz ediyoruz Bir kısmı daire, yazlık, otomobil edinmeden ibaret bir hedefe, bir kısmı paye ve güç edinmeye odaklanmış bir kitle, bir kısmı ise sözde ideolojik nedenler ile kurumunu, mesleğini ve işini bir araç olarak kullanan, düzene ve sisteme itiraz etmeyen, hazineden geçinmeli, lüzumsuz hale getirilmiş bu devasa kitle, Türkiye kaotik yapısının ve sınıfal/toplumsal yozlaşmışlığının en somut örneklerinden birini teşkil etmektedir.

İyi öğretmen diye bir şey yoktur aslında. İyi eğitim felsefesi, iyi eğitim yaklaşımı, iyi eğitim modeli ve iyi eğitim sistemi vardır.

Sonuç olarak, bir öğretmenin eğitim ile ilgili her şeyi giderek berbat olan bir ülkede, mesleği yaşamının sonlarına doğru hiç bir işe yaramamış algısına kapılıyor olması korkunç bir şey. Onca zamanı, emeği “değersiz emek” haline getirilmiş olması ve buna karşın hiçbir şey yapamamış olması hicap duyulası bir hissiyat.


Dünyada da öğretmenlik mesleği çok özel ve çok prestijli bir meslek değildir. Bu konuda söylenenlerin çoğu abartılıdır. Ama dünyanın uygar ve gelişmiş coğrafyalarında ve ülkelerinde öğretmenler kendilerini önemli ve değerli hissedeler. Bunun nedeni o coğrafyalarda ve ülkelerde ciddi anlamda eğitim felsefesi, yaklaşımı, modeli ve sisteminin söz konusu olmasıdır. Böyle olunca eğitime verilen önem, dolayısıyla öğretmene de verilmiş olur ki, “mesleki iş doyumu”, ancak bu şekilde gerçekleşebilir veya oluşabilir. Çünkü mesleki iş doyumu bir işe yarıyor olduğunu veya bir işlevselliğe sahip olduğunu hissetmekle gerçekleşen bir duygudur.

Öğretmenden ağlayan birinci sınıf öğrencisine: Ulan sizi bana sayıyla mı verdiler!