Türk spor sektöründe sendikalaşma

Sporun pek çok sosyal ve insani değerin yaşatılmasında ülkeler sınırlarını aşan bir olgu olması ve amatörlükten profesyonelliğe geçmiş olan spor sektörünün bugünkü durumu göz önüne alındığında, kapitalist sistemin getirisi olarak karşımıza çıkan “paranın her şeyin önüne geçmesi” durumu, sporun asli aktörleri olan sporcuların sendikalaşmalarını kaçınılmaz kılmaktadır.

spor sendikalaşma

1982 Anayasasının 51. maddesinde sendikal haklarla ilgili hükme göre işçiler ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma hakkına sahiptirler.

Sosyal devlet anlayışının en belirgin özelliğini oluşturan sendikalar, gerek anayasalarda gerekse yasalarda belirtilen görev ve yetkileriyle, bir yandan imzaladıkları toplu iş sözleşmeleriyle işkolları düzeyinde sosyo-ekonomik hayatı etkilerken, öte yandan bazı devlet kuruluşlarının sosyo-ekonomik kararlarına ve çalışma mevzuatının hazırlanmasında sağladıkları katkılarla devlet hayatını da yakından etkilemektedir. Günümüz devlet anlayışının örgütsel yapısı içinde çok önemli bir yeri olan sendikalar, toplum hayatında “kamu yönetimine katılan” ve “kamusal fonksiyonlar” ifa eden birer “resmi kuruluş” sayılmaktadır. Türk hukukunda, esas olarak, meslek sendikaları kabul edilmemiş ve çalışanlar ile işverenlerin işkolu sendikası kurmaları benimsenmiştir.


Türkiye’de sendika kurucuları, kuracakları sendikayı işkolu esasına göre ama Türkiye çapında faaliyet gösterme zorunluluğu olmaksızın kurmak durumundadır. 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun kuruluş esasları ile ilgili olarak getirdiği önemli yeniliklerden biri, sendikalar için “Türkiye çapında faaliyette bulunma” şartını aramaması, yerel ve bölgesel sendikalar kurulmasına da imkân sağlanmasıdır. “Önceden izin almaksızın kuruluş” esasını benimseyen 6356 Sayılı Kanun, işyeri ve meslek esasına göre sendika kurulması yasağını kaldırmıştır. Böylece “serbestlik” ve “ihtiyarilik” ilkelerine uygun olarak “çoğulcu sendikacılığı” devam ettirmektedir.

6356 sayılı Kanun’umuzda da önce “asıl işler” yirmi “işkolunda” toplanmış; sonra da “bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı işler, asıl işin dahil olduğu işkolundan” sayılmıştır. Kamu görevlileri sendikaları da “hizmet kolu” esasına göre ve “Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacıyla” kurulmak zorundadırlar. Hizmet kolları 11 adet (Büro, Bankacılık ve Sigortacılık, Eğitim, Öğretim ve Bilim, Sağlık ve Sosyal Hizmetler, Yerel Yönetim, Basın, Yayın ve İletişim, Kültür ve Sanat, Bayındırlık, İnşaat ve Köy Hizmetleri, Ulaştırma, Tarım ve Ormancılık, Enerji ve Madencilik, Diyanet ve Vakıf Hizmetleri)  olup kurumların girdikleri hizmet kolları bir yönetmelikle belirlenir.  Kamu görevlileri de “sendika çokluğu ilkesi” gereği “bir hizmet kolunda birden fazla sendika kurabilecekleri” gibi birden fazla konfederasyon da kurabilirler (1).

Sporun pek çok sosyal ve insani değerin yaşatılmasında ülkeler sınırlarını aşan bir olgu olması ve amatörlükten profesyonelliğe geçmiş olan spor sektörünün bugünkü durumu göz önüne alındığında, kapitalist sistemin getirisi olarak karşımıza çıkan “paranın her şeyin önüne geçmesi” durumu, sporun asli aktörleri olan sporcuların sendikalaşmalarını kaçınılmaz kılmaktadır.

Spor örgütleri, yani işverenler, yapılanmaları gereği geçmişe göre daha fazla kurumsallaşmalarına karşın, emekleri ile iş üreten işçiler kategorisinde yer alan ve spor endüstrisine sunulan her türlü ürünün üretilmesinde temel teşkil eden sporcuların bir kuruluşa sahip olmadığı göze çarpan bir durumdur. Spor dallarında ve sporcular arasında birlikler, sendikalar uygulamalarının örnekleri dünyada bulunmaktadır. Spor dallarındaki işverenlerin birlikleşmeleri, yani kurumsallaşmaları ve sporcuların da buna karşın kurumsallaşma uygulamaları gösteriyor ki, işveren ve işçi konumundaki bireylerin birbirleri ile olan mücadelelerinde kendilerini korumak, para ve sosyal hakların korunması asıl amaç olmuştur (2).

Türk sporu ve sporcusunun haklarının korunması ve yeterli, sağlıklı çalışma koşullarının yerine getirilmesi gibi hususlar sporda sendikalaşmanın acili yetinin altını çizmektedir. Türkiye’de  herhangi bir yasal engel bulunmamakla birlikte bu konuda Türk sporcusu bu oluşumlardan çok uzaktadır. Yasal düzenlemeler ve literatür bilgiler ışığında değerlendirildiğinde, kendi iradeleri ile belli bir iş karşılığında belli bir ücret alacağını gösteren hizmet sözleşmelerinin kulüpler ve sporcular arasında imzalandığını düşünürsek sporcuların da birer işçi oldukları ve her türlü sendikal haklardan yararlanabilecekleri ortadadır (3).

Spor alanında sendikaların düşük örgütlenme düzeyinde olmasının sebeplerinden biri sendikalara yönelik düşüncenin olumsuz olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Profesyonel sporcuların tek bir çatı altında çalışma koşullarından kaynaklanan sorunları yasal yönden aramaları için sendikaya ihtiyaçları vardır. Bununla birlikte, spor alanında sporcuların sosyal haklarının iyileşmesi, aynı zamanda spor sektörünün kurumsallaşması için sendikaya ihtiyaç olduğu düşünülmektedir (4).

Günümüzde spor pazarında işveren ve işçi konumunda olan spor kulüpleri ve sporcular, sendikal haklar içerisinde yer alan pek çok haktan ve zorunluluklardan uzak olarak üretimlerine devam etmektedir. Spor kamuoyunun desteği ve tabandaki sporcuların da istemeleri durumunda sporcuların sendikalaşmaları, ülkemiz sporu ve sporda uluslararası pazar rekabetine çok büyük katkılar sağlayacaktır (2).


Türk spor sektöründe; Spor Sendikası, (Spor-Sen), Spor İşverenleri Sendikası ( SPORIS,) Tüm Spor İşletmeleri İşveren Sendikası ( TSİİS ) Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası (Spor Emek-Sen), Turizm Lokanta ve Spor İşverenleri Sendikası (TURİS),Turizm, Otel, Restoran, Eğlence ve Spor İşçileri Sendikası (TORES-İŞ) gibi birkaç sendikalaşma çabaları bulunmaktadır. Bu sendikaların kurulmaları spor sektöründe çalışanların ve işverenlerin ekonomik, sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek gibi amaçları gerçekleştirmek ve tüm spor sektörünü kapsayıcı özellikler taşımamaktadır.

Türkiye’de Spor sektöründe çalışan: Amatör ve Profesyonel Sporcular, Teknik adamlar, Antrenörler, Kulüp ve Federasyon Çalışanları, Hakemler, Gözlemciler, Spor Alanında Kamu Kurumlarında Görev Yapan, Yönetici, Memur ve İşçileri ve bu sektördeki işverenleri kapsayıcı, ekonomik, sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek amaçlı güçlü ve kurumsal, Kamu Görevlileri Sendikaları, Hizmet Kollarına Göre Kamu Görevlileri Sendikaları, İşçi-İşveren Sendikaları ve Konfederasyonlarına ihtiyaç bulunmaktadır.

Bu çerçevede kurulabilecek; Türk Spor Sendikası ve Türk Spor Konfederasyonu, Türk spor sektörüne önemli kazanımlar sağlayacak, gelişimine ivme kazandıracaktır.

Kaynaklar:

(1). Fevzi Demir, Sendikaların Kuruluşu ve İşleyişi, Çalışma ve Toplum, 2013/4

(2). Sema Alay, Türkiye’de Sporcu Sendikalarının Hukukî Olarak Kurulabilirliği, Sendikalaşmanın Sporcu ve Sporda Doğurabileceği Sonuçlar, Gazi Beden Eğitimi Ve Spor Bilimleri Dergisi (Gazi Besbd), Xıı (2007), 1:49- 58

(3). Ahmet Atalay Türk Futbolunda Sendikal Süreç, Akademik Bakış Dergisi, Sayı: 30 Mayıs- Haziran 2012


(4). Barış Öztuna,  Profesyonel Türk Sporcularının Sendikal Hakları, Special Issue On The Proceedings Of The 5th  ISCS Conference – Part B September 2016.

Covid-19 Bahis Raporu: Yasadışı bahiste devasa büyüme!