Artık faiz konusunda yazı yazmak bir farz oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bir konuşmasında kaydettiği cümleyi başlığımız yaparak bir yazı kaleme almak istiyorum. Faizci olup olmak nedir, bilmek için öncelikle faizin ne olduğunu bilmek gerek-şarttır. Size faizi farklı yönlerden tarif edip günümüzde yaşanan suni tartışmalara kısmi aydınlık getirmek niyetindeyim.
Faiz
Ülkemizde doğup büyüyen herkesin ömründe birden çok kez duyması mümkün olan tümce şudur: ‘Faiz haramdır’. ‘Neden?’ diye sorulduğunda elcevap hazırdır: ‘Kur’an’da öyle yazıyor’. Bu cevabı duyan insanların ekseriyeti için, tartışma o noktada biter. Zira, o cevabın duyulduğu an, düşüncelerin artık donduğu andır. Yapılmış olan açıklamalar, sorgulanmadan kabul edilir.
Toplum üzerinde hedeflenen benzeri etki, son günlerde ‘nas’ kelimesi üzerinden oluşturulmaya çalışmaktadır. Şimdi gelin, gündemimizi gereğinden fazla meşgul eden faiz kavramını farklı yönlerden ele alalım.
Ekonomik Bakış
Ben bir iktisatçı değilim. Bu konuda alaylı bile sayılmam. Tek avantajım, çok fazla Ege Cansen köşe yazısı okumuş olmamdır. Diğer bir avantajım da, kapitalizmin dinamiklerine hakim olmamdır. Naçizane mikro ekonomi ve kapitalizm bilgim ile size faizi anlatmaya çalışayım.
Dünya ekonomik düzeni, kapitalizm üzerine kuruludur. Sistemin günümüzdeki hali, neoliberalizmdir. İddiası, piyasanın her şeyi kendi eliyle (görünmeyen el) düzelteceğidir. Bütün piyasalar, borç dolayısıyla da faiz üzerine inşa edilmiştir. Aksi takdirde, ekonomistler FED’in (ABD Merkez Bankası) açıklayacağı faiz oranlarına odaklanmazlardı.
Faiz üzerine inşa edilmek demek, zam kaçınılmaz demektir. Yani, bugün 100 TL ile alışveriş yaptığınız gıda maddelerini, bundan bir sene sonra aynı miktarda satın alamazsınız. (İstisnalar kaideyi bozmaz.) Dolayısıyla, ister tek paralı ekonomide yaşayın (ABD diye okuyun), ister çift paralı bir ekonomide yaşayın (Türkiye diye okuyun), paranız yastık altında durunca değer kaybeder. Bu, değiştirilemez bir olgudur.
Eğer mevduat hesaplarında, enflasyon oranında faiz veriliyorsa, siz elinizdeki serveti korumuş olur ve üstüne bir gelir/fayda sağlamamış olursunuz. Aynı şey, çift paralı ekonomilerde, elde döviz tutarak da yapılabilir. Zira, uzun dönemde döviz fiyatı hayat pahalılığını karşılayacak seviyeye gelmiş olacaktır. (Dövizin, son dönemdeki sıçramalı yükselişi kaideyi değil, istisnayı yansıtır. Ancak yine de oran, uzun dönemde kendini düzeltir.)
Dolayısıyla, temel bir faiz seviyesinin kapitalist düzende olmaması mümkün değildir. Hayat pahalılığını egale edecek olan faizin riba ile ilgisi yoktur.
Etimolojik Bakış
Öncelikle şunu açık dille ifade edelim. Kur’an metninde faiz kelimesi, yukarıda aktarılan manada geçmez. Tercüme ve tefsirlerin çoğunda kastedilen ve faiz anlamına geldiği zannedilen (!) sözcük, ‘riba’ kelimesidir. (Örneğin Bakara Suresi, 275. ayet) İhsan Eliaçık kaç kez anlattı, bilmiyorum.
Riba sözcüğü Arapça olup, eski çağlardan beri kullanılan bir kavramdır. Anlamı, bizim kafamızda canlandırdığımız faiz değildir. Riba, en yakın karşılığı ile vurgunculuktur. Herhangi bir vesileyle, orantısız bir gelir/fayda elde etmektir.
İhsan Eliaçık, ‘riba’ kavramını anlatırken İslam’ın doğduğu dönemde Medine’de yaşayan ve sayısı 8 olan tefecilerden bahseder. Tefecilerin, borç para verip orantısız gelir elde etmelerini aktarır. Yani, birikimin birinden diğerine orantısız olarak geçmesidir riba. Almanca’da, kullanım sıklığı düşük olsa da, halen kullanılan ‘Reibach’ kelimesi mevcuttur. Sözcük, İbranice olan ‘rewah’tan Yiddiş diline, oradan da Almanca’ya geçmiştir. Günümüzde de, çok yüksek seviyede gelir, yani vurgun anlamına gelmektedir.
Siyasi Bakış
Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti, 20 yıldan beri ribanın (‘kapitalizmin akbabalarının’ diye okuyun) kredilerini kullanarak, betonarme odaklı, sözde bir medeniyet inşa etme yoluna girmiştir. İşlerin tıkırında olduğu günlerde faiz (kredi faizi diye okuyun) kimsenin ilgisini çekmez iken, işler iyiye gitmediğinde faize karşı bir duruş sergilenilmektedir. Hatta ve hatta faiz, düşman ilan edilmiştir.
Benim için, içinde bulunulan durumun izahı çok basittir. Kök neden analizine girip çözüm odaklı olmak yerine, gündem yine saptırılmaktadır. Önümüzdeki günlerde, eğer iktidarı ve muhalefeti ile elele verip bir yol haritası çıkarılmadığı ve işler ehline verilmediği sürece, bir iyileşmeyi beklemek yanlış olur.
Son söz: Her riba faiz, ancak her faiz riba değildir.